SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Ramazan’da Tüp Bebek Tedavisi

Tüp bebek yöntemi, kimi sağlık sorunları nedeniyle çocuğu olmayan çiftlerin en büyük çözüm yollarının başında geliyor. Binlerce çift, tüp bebek tedavisi yoluyla evlat sahibi olmaya çalışıyor ve bu sayı her yıl artış gösteriyor. Ramazan ayının gelişiyle birlikte en çok merak edilen sorulardan biri de hassas bir süreç olan tüp bebek tedavisinin bu dönem sürdürülüp sürdürülemeyeceği oluyor.

Tedavi Oruca Engel Değil!

Embriyo transferi sürecinde hasta, iğne ve ilaç kullandığı; ultrasona girdiği için oruç tutamayacağını düşünür ve Ramazan ayında tüp bebek tedavisini erteler. Bu sürede hasta hem tüp bebek tedavisi yaptırıp hem de oruç tutuyorsa iğneleri, ilaçları ve ultrason takiplerini iftardan sonra yapması önerilir. Ramazan ayında oruç tutmak yumurta ve sperm kalitesini düşürmez. Bu nedenle, Ramazan'da tüp bebek tedavisi yapılabilir, oruç tutmak engel değildir.

İğneler İftar Sonrası da Yapılabilir

Eğer hasta oruç tutarken bir yandan da tedavisini devam ettiriyor ise; iğnelerini, ilaçlarını ve takiplerini iftardan sonra da yaptırabilir.

Fakat hastaya yumurtalarının toplanacağı gün, anestezi alacağı için oruç tutamayacağı doktoru tarafından önceden mutlaka söylenmelidir.

Baba Adayları da Ramazan’da Beslenmelerine Dikkat Etmeli!

Eşleri tüp bebek tedavisi gören baba adaylarının da enerjilerini koruyacak protein, mineral ve vitaminleri aldıktan sonra oruç tutmalarında sakınca görülmez.

Vücudun Besin İhtiyacı Karşılanmalı

Tüp bebek tedavisinde en önemli noktalardan biri de dengeli beslenip hem anne hem babanın ihtiyacı olan mineralleri almalarıdır.Anne adayları dikkatli beslenebiliyor, yeteri kadar protein ve karbonhidrat alabiliyor ise, tüp bebek tedavisine devam ederken oruç tutabilir.

Ramazan ayında beslenme şeklinin değişmesi, öğün sayısının ikiye düşmesi, ara öğün yapılamaması ve gün içinde tüketilen sıvı miktarının önemli ölçüde azalmasına bağlı olarak enerji kaybı yaşanabilir. Kan şekerindeki düşmeye bağlı olarak halsizlik, baş dönmesi ve baş ağrısı gibi rahatsızlıklar da görülebilir.

Ramazanda iki öğün yemek yenildiğinden, mutlaka dengeli beslenilmeli, vücudun kalori, protein ve vitamin ihtiyacı yeterince karşılanmalıdır. Ramazan ayında oruç tutmak yumurta ve sperm kalitesini düşürmez. Bu nedenle, Ramazan’da tüp bebek tedavisi yapılabilir, oruç tutmak tüp bebek tedavisine engel değildir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Hamileler Oruç Tutabilir mi?

Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde, hamilelerin aklına takılan en önemli sorulardan biri de ‘hamileler oruç tutabilir mi?’ oluyor. Çok fazla merak edilen bu soruyu sizler için yanıtladım. Hamileler Oruç Tutabilir mi? Zararı var mıdır? İşte tüm bu soruların cevabı…

Normalde insanlar açlığa uzun süre dayanabilirken, gebelikte bu süre üçte bir oranında azalır. Gebeler, hem kendileri hem de taşıdıkları bebekleri için daha fazla miktarda kalori, protein, vitamin ve minerale ihtiyaç duyarlar. Hamilelikte oruç tutmak isteyen anne adaylarının özellikle buna dikkat etmesi, oruçluyken alınan gıdaların hem kendi hem de bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ayarlanması gerekir.

Gebelikte oruç tutmayla ilgili bir diğer önemli konu ise anne adayının farklı hastalıklarının olup olmadığıdır. Anne adayının hamilelikle birlikte şeker hastalığı, hipertansiyon, aşırı kansızlık ve erken doğum riski gibi eşlik eden durumlar mevcutsa oruç tutmak ciddi sorunlar yaratabilir. Bu durumda doktor, anne adayının oruç tutmasına izin vermeyebilir.

Oruç Tutmanın Bebeğe Zararı Var mıdır?

Gebeliğin ilk 3 ayında genellikle bulantı ve kusma olması nedeniyle anne adayı yeterince beslenemez. Ayrıca bu dönemde oruç tutmasıyla birlikte özellikle sıvı yetersizliği, hipoglisemi ve ona bağlı bayılma veya halsizlik çok daha belirginleşir. 3. ve 5. aylar arası hamileliğin daha rahat yaşanması nedeniyle bu aylar oruç tutmak için en uygun dönemdir.

Son aylar bebeğin hızlı büyüdüğü ve kilo aldığı dönemlerdir. Bu aylarda uzun süreli açlık, bebeğin daha az kilo almasına, şeker düşmesine, aşırı sıvı kaybına bağlı olarak bebekte sıkıntı oluşmasına yol açabilir.

Doktorunuza Danışmayı İhmal Etmeyin!

Oruç tutmak isteyen anne adaylarının, doktorlarına bu durumu mutlaka danışması gerekir. Aynı zamanda kadın doğum muayenesinin yanında genel sağlık durumunuzla ilgili bir kontrolden geçmeden oruç konusunda kesin bir karar verilmemelidir.

Anne adayı doktor onayı alıp dengeli ve düzenli beslendiği takdirde uygun aylarda oruç tutabilir. Bunda bir sakınca yoktur. Bu dönemde tüketilmesi gereken besinler anne adayı ile bebeğin besinsel gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlenmelidir. Sağlıklı bir anne adayının diyetinde; meyve, sebze, tahıl grubu, et ve süt ürünleri ve su başta olacak şekilde bol sıvı bulunmalıdır.

Oruç Tutan Anne Adayları Nasıl Beslenmelidir?

Oruç tutulacak her gün baş dönmesi, halsizlik vb sorunları en aza indirmek için sahura mutlaka kalkılmalıdır. Sahur yemeğinde doyurucu, hafif ve bol proteinli besinlerin tüketilmesi gerekmektedir.

Gebeler için demir ve kalsiyum çok önemlidir ve sahurda özellikle alınması gerekir. Süt, pekmez, az yağlı peynir, haşlanmış yumurta, kepek ekmeği, meyvelerin tüketilmesi sahur için iyi olacaktır. Uzun zaman tok kalabilmek ve kabızlığı önlemek için en az 4–5 dilim kepek ekmeği ve yanında sıvı alımına dikkat edilmelidir. İftar tek öğünde değil iki üç öğünde yapılmalıdır. Oruç hurma, zeytin veya su ile açılabilir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tüp Bebek ve Doğal Hamilelik

Tüp bebek tedavisi, anne ve baba adaylarından alınan üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında birleştirilmesi ve döllenmeden sonra meydana gelen embriyonun anne adayının rahmine transfer edilme işlemidir. Kısırlık problemi olan ve doğal yollardan çocuk sahibi olma olanağı düşük olan kişiler tarafından tercih edilen tüp bebek tedavisi, yardımcı bir üreme yöntemidir. Tedavi sonrası yaşanılan gebelik ile normal gebelik sürecinin tek farkı döllenme işleminin doğal yollar dışında olması ve yumurtaların anne rahmine bir uzman tarafından yerleştirilmesidir.

Normal gebelikte, herhangi bir müdahalede bulunulmadan kendiliğinden döllenen yumurtayla embriyo oluşurken, tüp bebek tedavisinde bu sürece tıbbi olarak yardımcı olunmaktadır. Böylelikle bir embriyo oluşturulmakta ve gebelik sağlanmaktadır. Bu süreçten itibaren gebeliğin seyri ve doğumun gerçekleşmesinde herhangi bir farklılık olmayacaktır.

Gebeliğin ilk dönemlerinde, tüp bebek tedavisi ile hamile kalmış kadınların kullanması gereken ilaçlar, normal yolla gebe kalan kadınlara göre farklılık gösterir. Aynı zamanda tüp bebek tedavilerinde düşük riski normal gebeliklere oranla daha fazla olmaktadır.

Tüp Bebek Tedavisinin Yapılmasına Yol Açan Faktörler

Çiftlerin normal yollarla çocuk sahibi olması için birçok faktörün tam olması gerekmektedir. Tüp bebek tedavisinin uygulanmasına yol açan nedenler;

Tüp bebek tedavisi yöntemiyle doğacak bebekler de, normal gebelik sonucu doğan bebekler gibi benzer süreçlerden geçerler. Böylelikle dünyaya gelen bebekler arasında herhangi bir açıdan farklılık gözlenmez.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Normal Doğumun Belirtileri

Anne adaylarının merakla beklediği ve tedirgin olduğu konuların en başında, doğumun yaklaştığını nasıl anlayacağı gelmektedir. Bu belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterse de genel olarak doğumun başladığını belli eden işaretler aynıdır. Peki nedir bu doğum belirtileri? Doğumun başladığını nasıl anlarız? İşte doğum için alarm veren o belirtiler!

İdrara Çıkmanın Azalması

Gebelikte anne adayları sık sık idrara çıkmaya başlar. Bunun nedeni ise, bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesidir. Bebeğin başının doğum kanalına yerleşmesinden dolayı rahim idrar torbasına baskı yapar. Doğum yaklaştığında da rahim aşağı doğru iner. Böylece idrar torbasına baskı olmaz. Bunun sonucu anne adayı sık sık idrara çıkmaz.

Şiddetli Ağrılar

Gebeliğin son aylarında ağrılar şiddetlenir. Bu ağrılar, genellikle kasık ve karın bölgesinin altında meydana gelir. Yalancı sancı olarak tanımlanan bu ağrılar düzensizdir. Doğumun yaklaşmasıyla birlikte sırtta ve karında hissedilen ağrılar çok daha şiddetli olur.

Yalancı ağrılar dinlenerek geçse de gerçek ağrılarda bu durum söz konusu değildir. Ağrılar, beş dakikada bir hissediliyorsa mutlaka doktora gidilmelidir.

Rahim Ağzının Genişlemesi

Rahim ağzında oluşan genişlemeleri (bağ dokusundaki yumuşama, incelme vs.) genellikle doktor muayenesinde anlamak mümkündür.

Nişan Kanaması

Gebelik süresince rahim ağzı, hem anneyi hem de bebeği enfeksiyonlardan koruyan pelteye benzer bir madde ile kapalıdır. Fakat doğum kasılmalarının artması ve rahim ağzının genişlemesi ile o madde dışarı atılır. Nişan kanamaları, kanlı/kahverengi veya pembe bir akıntı şeklinde kendini gösterir.

Suyun Gelmesi

Suyun gelmesi, sıklıkla görülen doğum belirtileri arasındadır. Bebeğin içinde yer aldığı amniyon sıvısı ile dolu kesenin sancı ve kasılmalar sonucu yırtılması olarak ortaya çıkar. Bu kese, küçük bir şekilde yırtılmış ise anne adayı bunu idrar kaçırıyormuş gibi hissedebilir, fakat yırtılma büyük olduğunda akan sıvı daha fazla ve şiddetli olur. Her iki durumda da anne adayının hastaneye gitmesi gerekir.

Yalancı Doğum Sancısı Nedir?

Yalancı doğum sancıları, hamileliğin 5. ayından başlayıp, doğum eyleminin başlayacağı 40. haftaya kadar çeşitli şiddetlerde devam eder. Bazı gebeler ise bu yalancı doğum sancılarının gelmesiyle doğumun başladığını düşünebilir.

Peki Doğum Ne Zaman Başlar?

Bir bebeğin doğumunu beklemek oldukça heyecanlı ve endişeli bir dönemdir. Genellikle doğum gebeliğin 38 ile 42. haftaları arasında gerçekleşir. Fakat yine de kesin bir tarih söylemek mümkün değildir.

Rahim, belirli aralıklarla gerginleşir, sertleşir ve bir süre bu halde kaldıktan sonra gevşemeye başlar. İlk etapta bu kasılmalar ağrı şeklinde ve düzensiz aralıklardayken, kısa bir süre sonra şiddetini artırır. Bu durumda doktorunuzla iletişime geçmek, doğum süreci için oldukça önemlidir.

Bazı durumlarda zaman aşımı da denilen 41-42 hafta arasına ulaşmış ama hiçbir doğum eylemi başlangıcı göstermemiş gebeler de olabilir. Bu durumda ise, normal doğumun başlatılması için suni sancıya başvurulabilir.

Yazının devamı...

Gebelikte Plasenta Previa

Doğum sırasında ya da gebelik süresince kanamaya neden olabilen plasenta previa, plasenta dokusunun rahim ağzına doğru büyümesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur.

Plasenta, normal durumlarda rahim kenarına ya da üzerine yerleşirken bazı durumlarda plasenta rahmin aşağısına doğru büyümeye devam edebilir. Bu büyüme rahim boynunu tamamen kapatacak kadar ilerleyerek sorunlar oluşturur.

Plasenta Previa Belirtileri

Plasenta previa iki şekilde ortaya çıkar. Rahim boynunu kısmen kapatan plasenta previa kendiliğinden düzelebilirken rahim boyunu tamamen kapatan plasenta previa için müdahale şarttır.

Plasenta previa kendini gebeliğin ikinci yarısında ağrısız kanama ile gösterir. Bu oluşum daha önceden varsa ve kendiliğinden düzeldiyse herhangi bir belirti meydana getirmez.

Alt karın bölgesinde ağrı, cinsel ilişki sonrası ağrı veya kanama, gebeliğin ilk yarısında dönem dönem ortaya çıkan kanamalar plasenta previa belirtisi olabilir.

Plasenta Previa Nasıl Tedavi Edilir?

Bu sorun her zaman tedavi edilmek zorunda değil. Bazı durumlarda oluşum kendiliğinden kaybolur bazı durumlarda da oluşumun boyutları normal doğum yapmak için herhangi bir engel teşkil etmez.

Plasenta previa için kesinleşmiş bir tedavi yöntemi yok. Kişiye ve duruma göre tedavi farklılık gösterebilir. Eğer kişinin kanamaları hafif oluyorsa istirahat edilmesi tavsiye edilir.

Bu durumda cinsel ilişkiye girmemek, ağır ve yorucu hareketlerden kaçınmak kanamanın tekrarlamaması açısından oldukça önemlidir. Eğer kişinin kanamaları yoğun bir şekilde devam ediyorsa bu sefer ultrason ile detaylı muayene yapılması, farklı testler ile sorunun detaylarının incelenmesi gerekir.

Bu durumda ilaç tedavisine başlanır. Plasenta previa sebebiyle meydana gelen kanama durmuyorsa doğum süresi tamamlanmasa da sezaryen ile doğum yaptırılabilir.

Plasenta Previa İçin Risk Faktörleri Nelerdir?

30 yaşından sonra hamile kalan kadınlarda bu durumun görülme ihtimali 20’li yaşlardaki kadınlardan 3 kat daha fazladır. Sigara içmek, kokain kullanmak, myom ameliyatı geçirmek, çocuk aldırmış olmak, çoklu gebelikler plasenta previa oluşumunu tetikleyebilir.

Birden fazla doğum yapmış olmak, sezaryen ile doğum yapmış olmak ve rahim ameliyatı geçirmiş olmak da bu oluşuma neden olabilecek durumlar arasında yer almaktadır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Sağlıklı Vajina

Genital sağlık hem erkek hem de kadınlar için çok önemlidir. Günümüzde hala tabu olmaya devam eden genital sağlık, aslında herkesin çok dikkatli olması gereken alanlardan birisi.

Kişinin kendisinin ve yaşam kalitesinin yanı sıra partnerin yaşam kalitesini de etkileyen bu sağlık problemleri erkenden fark edilmeli ve tedavi için mutlaka doktora başvurulmalı.

Vajina Sağlığından Nasıl Emin Olunur?

Kadınların düzenli olarak jinekolojik muayene yaptırmaları pek çok hastalığın erken teşhisi açısından oldukça mühim. Rahim ağzı kanserinden miyom oluşumlarına kadar pek çok sorunun, erken teşhis edildiğinde çok daha kolay bir şekilde tedavi edildiği biliniyor.

Bu nedenle vajina sağlığından emin olmak için düzenli olarak doktor kontrolüne gidilmeli. Sağlıklı bir vajinada vajinanın pH dengesini koruyan faydalı bakteriler bulunur. Faydalı bakteriler, asit ve zararlı bakterilere karşı koruma sağlar.

Vajinada az miktarda kokusuz ve renksiz akıntı olması vajinanın sağlıklı olduğunun göstergesidir. Vajinal akıntının değişime uğraması ise bir sorun olduğuna işaret eder.

Uyarıları Dikkate Alın

Vajina bölgesinde bir sorun olduğunu anlamak aslında oldukça kolay. Bazı durumlar kolayca göz ardı edilse de soruna işaret eden oldukça net belirtiler de var.

Cinsel ilişkiden sonra kanama ya da lekelenme, vajinanın normalden kuru olması vajinal bir rahatsızlığa işaret eder. Ancak bu iki belirti kadınlar tarafından kolayca görmezden gelinir. Bunların yanı sıra vajina ve vulvada yanma hissi, kaşıntı, lezyon oluşumu bir sağlık sorunu yaşandığını gösterir. Renkli, koyu kıvamlı ve kötü kokulu vajinal akıntılar, vajinal akıntı içerisinde iltihap bulunması da bir sorun olduğunun belirtisidir.

Kendinizi Koruyun

Vajinanın su, sabun ya da duş jeli gibi maddeler ile yıkanması zararlıdır. Vajina pH değerini bozabilecek maddeler ile yıkandığı zaman bölge enfeksiyonlara ve bakterilere karşı savunmasız hale gelir.

Vajinanın normal pH değer 3,8 ila 4,5 aralığındadır. Banyo ürünlerde ise pH değerinin genellikle 5.5 olduğu bilinir. Vajinanın pH dengesinin bozulması sadece kozmetikler sebebiyle olmayabilir.

Sağlıksız beslenme, sigara ve keyif verici maddedeler, antibiyotik kullanımı, yanlış iç çamaşırı seçimi de vajina sağlığı açısından tehlikelidir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tekrarlayan IVF Başarısızlığı

Gelişen teknoloji ile beraber tüp bebek tedavisindeki başarı oranı geçtiğimiz 10 yıla göre önemli ölçüde artmıştır. Ancak bu tüp bebek tedavisinin %100 başarılı olacağı anlamına gelmemektedir.

Birçok farklı sebepten dolayı tüp bebek tedavisi başarısız bir şekilde sonuçlanabilmekte ve bu bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin moralini bozmaktadır. Ancak tekrarlayan başarısızlıklarda moral bozmamak ve tedaviye devam etmek son derece önemlidir, çünkü 3. veya 4. denemede başarı sağlanabilmektedir.

Tüp bebek tedavisi 3 embriyo transferinden sonra gebelik elde edilemediğinde başarısız olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle tekrarlayan başarısızlıklarda çiftlerin umutlarını yitirmemesi ve tedaviye devam etmeleri tavsiye edilmektedir.

Neler Yapılmalı?

Her hastanın standart uygulamalar sonucunda başarılı olmaması son derece doğal kabul edilmektedir. Tüp bebek tedavisinde 3 kez embriyo transferinden sonra tedavi yöntemi daha kişiselleştirilerek başarı oranı arttırılmaktadır.

Başarısızlık yaşandığı durumlarda tedavide protokol değişikliği ve ilaç değişikliği ile çok sayıda yumurta elde etmek yerine daha kaliteli yumurta elde etmek tercih edilmektedir. Yüksek dozda ilaç verilerek gelişim hızı arttırılan yumurtalar, transfer sonrasında rahme tutunma konusunda zorluk çekmektedir. Ancak düşük gelişim hızları ile elde edilen daha kaliteli embriyolar rahme daha kolay tutunma sağlamaktadır.

Kişiselleştirilmiş tedavi yöntemi aynı zamanda başarısızlığa neden olan genetik faktörleri de göz önünde bulundurmayı da içermektedir. Bu durumda elde edilen embriyolara preimplantasyon genetik tarama testleri gerçekleştirilerek başarı oranı arttırılırken başarısızlığın nedeni de ortaya çıkarılmaktadır.

Diğer Başarısızlık Nedenleri

Embriyo kalitesi dışında bazı diğer başarısızlık nedenleri de bulunmaktadır. Anne adaylarında kısırlığa neden olan rahim yapısındaki çeşitli bozukluklar, miyom oluşumları ve daha önce geçirilmiş olan cerrahi işlemler sonrasında meydana gelen yapışıklıklar tüp bebek tedavisinde tekrarlayan başarısızlıklara neden olabilmektedir.

Günümüzde kısırlık problemine sahip olan anne adaylarının önemli bir kısmında çikolata kisti oluşumu, tüplerin tıkanması ve karın içi bölgesinde meydana gelen yapışıklıklar gözlemlenmektedir. Bu rahatsızlıklar da tüp bebek tedavisinin başarısız olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tüp bebek tedavisine başlamadan önce anne adaylarında olan bu tarz rahatsızlıklar tedavi edilmeli ve tüp bebek tedavisi ondan sonra denenmelidir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tek Embriyo Transferi Sonrası

Tüp bebek tedavisinde, embriyo transferi sonrasında merak edilen birçok nokta bulunmaktadır. Bu adım ile gebelik testi arasında geçen süre son derece önemlidir çünkü bu süre gebeliğin başarısını yakından etkilemektedir.

Transfer işlemi yaklaşık olarak 5-10 dakika sürmektedir ve anestezi uygulaması gerektirmemektedir. Ancak hastaların özel durumları bulunduğunda anestezi kullanımı tercih edilmektedir. Transfer gerçekleştikten sonra ise rahim içini destekleme amacıyla hormon takviyesi yapmaktadır.

Bu takviye ile transfer edilen embriyonun rahme tutunma şansı arttırılmaktadır. Embriyo transferini takip eden 12. günde ise kanda gebelik testi gerçekleştirilmektedir. Bu test pozitif olduğunda hormon desteği gebeliğin 10. haftasına kadar devam ettirilmektedir.

Transfer Sonrası Dönem

Embriyo transferinden sonrasında, test aşamasına kadar olan süre son derece önemlidir ve bu sürede anne adaylarının cinsel ilişkiye girmemesi tavsiye edilmektedir.

Bu süreçte cinsel ilişki bazı riskler içermektedir. Tüp bebek tedavisinde hormon tedavisi ile yumurtalıklar uyarılarak büyümeleri sağlanmaktadır.

Bu nedenle cinsel ilişki sırasında ortaya yırtılma riski çıkabilmektedir. Bu nedenle transfer sonrasında cinsel ilişki ağrıya neden olabildiği gibi önemli ölçüde de karın içi kanamaya sebebiyet verebilir.

Bu gibi durumlardan kaçınmak amacıyla embriyo transferinden sonra gerçekleşecek olan gebelik testine kadar cinsel ilişkiden uzak durulması tavsiye edilmektedir. Gebelik testinden sonra ise doktor cinsel ilişki için yumurtalıkların durumuna bakarak onay verebilmektedir.

Yaşam Tarzında Değişiklik

Transfer işlemi gerçekleştikten sonra tek dikkat edilmesi gereken cinsel ilişki değildir. Anne adaylarının spor, beslenme, sosyal ve çalışma hayatlarında da bazı değişikliklere gitmesi gerekmektedir.

Transfer sonrasında spor yapmak vücutta mekanik bir hareketliliğe neden olmasından dolayı embriyonun tutunmasını daha zor hale getirmektedir. Ayrıca vücut ısısındaki artış da tedavinin başarısızlığına neden olabilmektedir.

Transfer sonrasında embriyonunu rahme tutunabilme şansını arttırmak için sağlıklı ve düzenli beslenme gerekmektedir. Özellikle folik asit ve vitamin açısından zengin olan bazı gıdalar gebelik şansını önemli ölçüde arttırmaktadır.

Yine transfer sonrasındaki süreçte aşırı ağır yüklerden kaçınmak ve genel olarak stressiz bir ortamda bulunmak tavsiyeler arasında yer almaktadır. Ancak anne adaylarının günlük hayatlarını sürdürmelerinde bir sakınca görülmemektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

Facebook: @drsevaltasdemir

Instagram: @drsevaltasdemir

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.