SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kaş kaldırma ameliyatlarında kullanılan teknikler

Kaş kaldırma ameliyatı hem genç hem de orta yaşlı hastaların rağbet ettiği, son derece popüler bir estetik cerrahisidir. Düzgün kaşlar, güzel gözlerle birleştiğinde kişiye çekici ve etkileyici bir ifade kazandırır. Her birey için ideal kaş biçimi farklılık göstermekle birlikte, kalkık kaşların yüze daha canlı ve dinç bir ifade kattığı değişmeyen bir gerçektir. Bu amaçla her yıl binlerce kişi kaş kaldırma prosedürlerine başvurmaktadır.

İdeal Kaş Şekli Nasıl Olmalıdır?

Yukarıda belirttiğimiz gibi herkes için aynı olan bir ideal kaş şekli yoktur. Her kişinin yüz şekline ve genel yüz hatlarına yakışacak kaş biçimi değişebilir. Kimileri kısa, kalın ve düz kaşlardan hoşlanır, kimileri ince ve uzun, kimileriyse doğallıktan yanadır. Son dönemlerde dağınık ve kalkık kaş görüntüsü oldukça popülerleşmiştir. İlk önce süper modellerde gördüğümüz bu görüntü daha doğal durduğu için tüm dünyada trend haline gelmiştir.

Kaşları şekillendirmek için kaş almak dışında, kalıcı makyaj ve kaş botoksu gibi seçeneklerde bulunmaktadır. Ameliyat ise en etkili ve kalıcı sonuçları verdiğinden dolayı daha çok tercih edilmektedir.

Kaş Kaldırma Ameliyatlarında Hangi Teknikler Kullanılır?

Kaş kaldırma işlemleri ameliyatlı ve ameliyatsız olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Ameliyatsız yöntemler arasında botoks, ip ile kaş kaldırma (askı), dolgu enjeksiyonu, Fokus Ultrason ve Altın İğne ile kaş kaldırma yer alır.

Botoks ile Kaş Kaldırma: Botoks, sinir uçlarındaki iletimi bloke ederek işler. Kaş kaldırma işleminde ise, kaşların kenarlarına, altlarına ve üstlerine botoks enjekte edilir. Bu sayede kaşlarda daha kalkık bir görünüm elde edilir. Botoks uygulaması ortalama 6 ay kadar etkisini sürdürmektedir.

Askı Yöntemi ile Kaş Kaldırma: İp ile kaş kaldırma olarak da bilinen bu yöntemde, göz çevresi lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra cilt altındaki dokular askı yöntemiyle kaldırılır.

Dolgu Enjeksiyonu ile Kaş Kaldırma: En pratik kaş kaldırma işlemlerinden biridir. Dolgu enjeksiyonu ile kaşlar 1-1.5 mm kadar kaldırılabilir.

Fokus Ultrason: Yeni bir teknolojidir. Ultrason sistemiyle deri altı dokular gerilir. Etkisini 1 yıla kadar sürdürebilen oldukça kalıcı bir işlemdir.

Altın İğne: Scarlet S olarak da bilinen bu uygulama, radyofrekans enerjisi kullanarak kaşları kaldırmaktadır. Etkili sonuçlar için ayda birer kez olmak üzere ortalama üç seans gerekmektedir.

Ameliyatsız yöntemlerde cerrahi kesi yapılmadığı ve işlem süresi 10-15 dakika gibi kadar kısa olduğu için avantajlı gibi görünmektedir. Fakat bu yöntemlerin dezavantajı kalıcılıklarının ameliyatlı yöntemler kadar uzun sürmemesidir.

Ameliyatlı kaş kaldırma teknikleri alın-şakak germe ameliyatı ve endoskopik yöntemdir.

Alın-Şakak Germe Ameliyatı: Endoskopik yönteme kadar bilinen tek kaş kaldırma ameliyatı yöntemi alın germe ameliyatıydı. Bu ameliyatla etkileyici sonuçlar elde edilse de, ameliyat kesisi saçlı bölgeye iyi saklanmazsa ilerleyen zamanlarda göze çarpan ameliyat izleri bırakmasıdır.

Endoskopik Yöntem: Endoskopik yöntemde çok minik ameliyat kesileri açılması büyük avantajdır. Bu sayede iyileşme süresi kısaldığı gibi ameliyattan sonra iz kalma problemi de ortadan kalkar. Bu yöntemde kaşları şekillendirmek için açılan minik kesilerden geçen endoskopik aletler kullanılmaktadır.

Yazının devamı...

Estetik burun nasıl olmalıdır?

Kadın erkek, genç yaşlı hepimiz burun şeklimize önem veririz. Yüzümüzün tam ortasında konumlandığından, yüz hatlarımıza uyumlu olmayan bir burun güzellik algımıza aykırıdır. Tam da bu nedenle, hem dünyada hem de Türkiye’de en çok uygulanan estetik cerrahi operasyon rinoplasti, yani burun estetiği ameliyatıdır.

İyi bir burun estetiği operasyonu gerçekleştirebilmek için hastanın yüz hatlarını detaylıca değerlendirmek önemlidir. Böylece hem doğal görünen hem de yüzün geri kalanıyla uyumlu bir burun şekli meydana getirmek mümkün olur.

Yüz Tipine Göre Burun Şekline Nasıl Karar Verilir?

Estetik burun şekli denildiğinde tek bir tip burundan söz edilemez. Rinoplasti cerrahisi, her hasta için ayrı ve özel olarak planlaması gereken bir ameliyattır. Aksi takdirde, günümüzde örneklerini fazlasıyla gördüğümüz gibi herkese aynı tip burun yapılır ve yapay görünümler ortaya çıkar. Bunun önüne geçmek için hangi yüz tipine hangi burun şeklinin daha çok yakışacağını bilmek gerekir. Aynı şekilde, kadın ve erkek burun şekilleri arasındaki farkları bilmek ve ameliyatları buna göre yürütmek büyük önem taşır. Örneğin Türkiye de dâhil olmak üzere bazı coğrafyalarda kemerli burunlar yaygındır. Kemerli burun yapısına sahip kadınlarda, burun sırtındaki kemer tamamen alınarak burun ucu yükseltilir; erkeklerde ise burun yapısında burun ucu kalkık değildir.

Estetik bir burun şeklinde dikkat edilen unsurlar:

-Burun uzunluğu,
-Burun ucu yüksekliği ve şekli,
-Burun deliklerinin eşit ve düzgün olması,
-Burun sırtı ile burun ucu arasındaki oran,
-Alın ve burun açısı
-Ve burun ile dudak açısıdır.

Tüm bu açı ve oranlara sadık kalındığında ideal bir burun şekli elde edilir. Özellikle burun küçültme ameliyatlarında dikkatli olmakta fayda vardır. Burnun olması gerektiğinden küçük hale getirilmesi hem estetik hem de fonksiyonel açıdan ciddi sorunlara yol açabilir. Fazla küçük bir burun kadınlarda bile tuhaf bir görünüme yol açar, aynı zamanda burun tıkanıklığına sebebiyet verir.

Rinoplasti cerrahisi ile ilgili bilinmesi gereken bir diğer konu da her burun tipine istenilen şeklin verilemeyeceğidir. Burada, burun derisinin kalınlığı ve tipi önemlidir. Yağlı ve kalın derili burunlarda işlem yapmak her zaman için daha zordur. Bu tip burunların iyileşme süreci de daha uzun ve güçtür.

Tüm bu ölçütleri doğru yorumlayarak, güzel bir sonuç meydana getirmek için rinoplasti operasyonu mutlaka deneyimli ve estetik algısı yerinde bir cerrah tarafından gerçekleştirilmelidir. Yoksa, hasta için tatmin edici olmayan sonuçlar revizyon (ikincil) ameliyatlara ihtiyaç doğurabilir.

Yazının devamı...

Uyku apnesi ve horlama cerrahisi nedir, nasıl yapılır?

Kulak, burun ve boğaz ameliyatları denince bu sıralar aklımıza daha çok rinoplasti ve septorinoplasti gibi işlemler gelse de, bu bölümün ilgi alanına giren problemler çok daha fazladır. Uyku apnesi ve horlama da bu problemlerden bazılarıdır. Toplumda yaygın olarak karşılaşılan bu sorun çoğu kişi tarafından hastalık olarak görülmez. Bu da hastaların tedavi olmasını geciktirmekte veya engellemektedir. Aslında toplumumuzun en az %30’unu etkileyen uyku apnesi ve horlama ne gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır? Bu hastalığın doğru tedavisi nasıl yapılmalıdır?

Horlama ve uyku apnesi ciddiye alınması gereken bir rahatsızlıktır. Her şeyden önce, bu sorun bireyin uyku kalitesini düşürerek, genel yaşam kalitesinin de olumsuz etkilenmesine sebep olur. Horlama ve uyku apnesi yalnızca uyku esnasında çıkarılan bir gürültü olarak düşünülmemelidir. Bu hastalığın bilinen semptomları arasında kişinin gün içerisinde yorgun, stresli ve sinirli hissetmesi ve özellikle boyun bölgesinin terlemesi de yer almaktadır. Uyku apnesi, erkeklerde ve kilolu hastalarda daha çok görülür. Eğer hastanın kilo problemine eşlik eden kronik bir hastalığı da varsa cerrahi işlemlerle tedavi görmesi zorlaşmaktadır.

Neden Horlarız?

Horlama, erişkin bireylerde %25-30 civarında sürekli olarak, %45’inde ise aralıklı olarak gözlenen bir sorundur. Tıp dünyasında bir hastalık olarak tanımlanan uyku apnesi ve horlama, uyku sırasında kişinin dil kökü, küçük dil, yumuşak damak ve bademciklerinin geniz ile birleştiği bölgedeki kasların gevşemesi sonucunda meydana gelmektedir. Bu kaslar gevşediğinde, solunan havanın geçiş alanı daraltmakta ve hava gevşek dokularda bir titreşime neden olmaktadır. Bu titreşimin dışa vurumu ise horlama olarak adlandırdığımız gürültülü bir nefes alma biçimidir.

Peki, erkekler neden kadınlara göre daha fazla horlar? Bunun da nedeni basittir: çünkü kadın vücudunda yağlanma yaygın olarak kalça bölgesinde görülürken erkek vücudunda boyun ve karın çevresi yağlanmaya daha elverişlidir. Kilolu erkeklerde, uyku sırasında karın tarafından diyaframa yapılan baskı göğüs içi basıncını arttır. Bunun üstüne bir de dil arkaya kayarak yutak çevresindeki kasların gevşemesine sebep olursa horlama meydana gelmiş olur. Bununla beraber, menopoz döneminden sonra kadınlarda oluşan hormonsal değişiklikler sonrası orta yaşlı kadınlarda da horlama problemi ile karşılaşmaktayız.

Tedavi Seçenekleri Neler?

Cerrahi tedavi seçeneklerinden önce önleyici tedavi yöntemlerine başvurmakta fayda vardır. Kilo veren hastaların çok büyük bir kısmında horlama şikâyetinin kendiliğinden gerilediği gözlemlenmiştir. Bunun için gece yatmadan en az 3 saat önce yemek yemekten ve alkol almaktan kaçınmak tavsiye edilir. Sırt üstü yerine yan yatmak da horlamayı önler.

Bu genel önlemler işe yaramazsa özel tedaviler veya cerrahi yöntemlere başvurulur. Cerrahi tedavi yerine ilaç tedavisi ve CPAP (Sürekli Pozitif Basınçlı Hava) cihazı kullanılabilir. Ancak uzun vadede yan etkileri olduğu için ilaç tedavisi son zamanlarda pek fazla tercih edilmemektedir. Bir çeşit solunum maskesi olan CPAP, basınçlı havayı hastaya burun yoluyla verir. Bu nedenle, burun tıkanıklığı olan hastalar bu yönteme uygun değildir. Her gece düzenli olarak kullanılması gereken CPAP cihazı, bazı hastalarda burun içinde ödem, kuruluk, kabuklaşma ve kanamaya sebep olma riskini taşımaktadır.

Medikal yöntemler, CPAP cihazı ve ağız içi apareylerin uygun olmadığı hastalarda ise hastalığa sebebiyet veren solunum yolu tıkanıklığı çeşidine göre burun ameliyatları, yumuşak damak ve küçük dil ameliyatları ve dil ve dil kökü ameliyatları uygulanır. Alt çenenin geride kalmasından kaynaklanan sorunlarda da Ortognatik (çene) cerrahiden yararlanılır.

Yazının devamı...

Kimler burun estetiği olamaz?

Burun estetiği ya da rinoplasti cerrahisi, burundaki şekil bozukluklarını kalıcı olarak gideren radikal bir çözümdür. Rinoplasti estetik kaygılarla yürütülen bir operasyonken, septorinoplasti diğer adıyla fonksiyonel burun estetiği, çoğu zaman hastalar için bir zorunluluk durumuna gelmektedir. Septorinoplasti işlemi sık sık rinoplasti ile karıştırılsa da, bu ameliyatın amacı burnun içyapısındaki işlevsel sorunları düzeltmek ve bunu yaparken de hastaya daha düzgün bir burun şekli kazandırmaktır. Dolayısıyla rinoplasti (estetik burun ameliyatı) daha çok keyfi bir operasyon olarak nitelendirilirken, septorinoplasti (fonksiyonel burun estetiği) hastanın sağlıklı bir şekilde nefes almasını engelleyen ve yaşam standartlarını düşüren durumlarda zorunlu olarak uygulanır.

Güzellik algılarının dışında kalan bir burun kişinin beden sağlığını olmasa da ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle pek çok kişi rinoplastiye yönelmektedir. Fakat burun estetiği yaptırmaya karar vermeden önce iyice düşünmek gerekir. Tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibi, burun estetiği ameliyatlarında da bir takım riskler söz konusudur.

Şimdi, kimler burun estetiği olamaz sorusuna gelelim. Kozmetik ve cerrahi işlemlerde her zaman bazı riskler söz konusudur. Ancak, cerrahi işlemlerde bu risklerin ciddiyeti ve şiddeti daha fazladır. Bu nedenle şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon hastalıkları olan kimseler rinoplasti cerrahisi için uygun adaylar kategorisine girmezler. Bunların dışında ruh durumu bozuk hastaların da cerrahi operasyonları ve getirilerini kaldıramayabilecekleri olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Tüm bunlar uzman bir cerrah tarafından çeşitli testler yürütmek ve hastanın sağlık öyküsü dinlemek suretiyle değerlendirilir ve ameliyat için uygun bir aday olup olmadığına karar verilir.

Kimler Burun Estetiği İçin İyi Birer Adaydır?

18 yaşını doldurmuş ve herhangi bir sağlık problemi olmayan herkes rinoplasti cerrahisi için uygun birer aday olarak kabul edilir. 18 yaş sınırı kızlarda çoğunlukla 17’ye çekilmektedir. Burada önemli olan hastanın ergenlik dönemini ve gelişimini tamamlamış olmasıdır. Aksi takdirde, büyüme süreci devam ederken uygulanan cerrahi işlemler, birey tamamen erişkin olduğunda istenenden farklı sonuçlar doğurabilir. Özellikle erkeklerde yüz kemiklerinin gelişimi 25 yaşına kadar devam ettiği için daha dikkatli davranmak gerekir. Yoksa rinoplasti sonucunda elde edilen burun şekli gelişen yüz hatlarına göre küçük kalabilir. Küçük burunlar kadınsı nitelik taşıdığından erkek hastalarda tuhaf bir görünüm yaratır. Öte yandan, rinoplasti alt yaş sınırı kızlar için daha esnektir; çünkü erkeklerin tam aksine küçük burun kadınlar için her daim bir çekicilik göstergesidir.

Yazının devamı...

Septum deviasyonu kilo almanıza yol açabilir mi?

Uzun zamandır süregelen burun tıkanıklığının kilo vermenize engel olabileceğini biliyor muydunuz? Çoğumuz burun tıkanıklığının gelip geçici olduğunu düşündüğümüzden, durumun altında yatan sebepleri araştırma gereği duymayabiliyoruz. Fakat bazı detaylar burun tıkanıklığının ciddi sebeplerden kaynaklandığına işaret ediyor olabilir. Çoğu kişi bilmese de, istikrarlı devam eden diyet ve egzersize yanıt vermeyen fazla kilolar da bu detaylardan biridir. Peki, bu nasıl oluyor?

Nefes alma kalitemiz kilomuzu etkiler mi?

Bu sizi şaşırtabilir ama evet! Tıkanık bir burun, gece ağzınız açık uyumanıza ve dolayısıyla horlamanıza neden olur. İşte bu, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlıklı bir şekilde soluyamadığınız anlamına gelir. Oksijenin tüm canlılar için hayati önem taşıdığını hepimiz biliyoruz. Peki, oksijenin vücudumuzdaki fazla yağların yakılmasında da çok önemli rol oynadığını biliyor muydunuz? İşte bu nedenle, oksijen solunumu azaldıkça, yağ yakımı da azalır.

Vücudun ihtiyaç duyduğu oksijeni alamamasının bir diğer sonucu ise stres hormonu olan kortizon salgısında görülen artıştır. Stres hormonu, vücudun daha fazla yağ depolamasına olanak sağlar. Böylelikle kilo vermek güçleşirken, vücut kilo almaya daha elverişli hale gelir.

Burun tıkanıklığı neden olur?

Geçmeyen burun tıkanıklığı üç sebepten kaynaklanır:

-Septum deviasyonu (burun kemiği ve kıkırdak eğriliği),
-Konka hipertrofisi (burun eti büyümesi),
- Alerjik rinit.

Alerjik rinit çoğunlukla ilaç tedavisiyle, Konka hipertrofisi ise günümüzde yaygın olarak radyofrekans terapisi ile tedavi edilmektedir. Septum deviasyonu ise cerrahi müdahale gerektirmektedir. Septum deviasyonunun düzeltilmesi işlemine septoplasti (septorinoplasti) ya da fonksiyonel burun estetiği adı verilmektedir. Bu işlemin klasik rinoplastiden (burun estetiği ameliyatı) farkı, adından da anlaşılacağı üzere, estetik amaçlardan ziyade burnun işlevsel fonksiyonlarını düzeltmek amacıyla gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle rinoplasti keyfi bir ameliyat olarak kategorize edilebilir; oysa septoplasti ihtiyaç üzerine gerçekleştirilen bir ameliyattır.

Öte yandan, estetik ve fonksiyonel özelliklerin birbirini tamamladığını da göz ardı etmemek gerekir. Bazı durumlarda, septum deviasyonu burnun dış görünümünü ciddi şekilde etkilemeyebilir. Fakat burnun dış yapısında şekil bozuklukları söz konusuysa, septorinoplasti işlemi rinoplasti ile birleştirilerek hem estetik hem de fonksiyonel problemler tek bir operasyonla çözülmesi hasta için çok daha tatmin edici olacaktır.

Siz de burun tıkanıklığından şikâyetçiyseniz en kısa zamanda doktorunuza muayene olmayı ve bir an önce gerekli tedaviyi almayı ihmal etmemelisiniz. Septoplasti cerrahisinin alanında uzman, tecrübeli ve hastaları ile iletişimi kuvvetli bir cerrah tarafından yapılması ameliyatın başarısını en çok etkileyen faktördür.

Yazının devamı...

Botoks çeşitleri nelerdir?

Botulinum toksini ya da kısaca botoks, Clostridium botulinum adı verilen bir bakteriden elde edilen, saflaştırılmış protein içerikli bir toksindir. Sinir uçlarının hareketini ve diğer organlara iletimini engelleyen botoks, medikal estetik işlemlerinde en çok kullanılan maddedir. Sinir uçlarının geçici olarak bloke edilmesi kas hareketlerini belli ölçüde sınırlayarak ciltteki mimik çizgilerinin ve kırışıklıkların görünümünün azaltılmasını ve yok edilmesini sağlar.

Botoks Yüzde Hangi Bölgelere Uygulanabilir?

Botoks işlemi günümüzde terleme tedavisi ve kronik migren ağrılarının önlenmesinde de kullanılmakla birlikte en yaygın kullanım alanı yüz bölgesidir.

Botoks, alın bölgesindeki kırışıklıklar, göz çevresindeki ince çizgiler ve kırışıklıklar, iki kaş arasında bulunan çizgiler ve dudak ve çene bölgesindeki kırışıklıklar için etkili bir işlemdir. Botoks uygulaması zaman zaman dolgu işlemi ile karıştırılsa da ikisi çok farklı işlemlerdir. Botoks işleminin herhangi bir dolgunlaştırma etkisi yoktur.

Botoks İşlemi Nasıl Yapılır?

Uygulama sırasında ilk olarak cilt yüzeyi temizlenir ve anestezik bir krem uygulanır. Uygulama yapılacak bölgenin uyuştuğundan emin olunduktan sonra bu bölgelerde belirlenen noktalara botulinum toksini enjekte edilir. Botoks ağrılı ya da acılı bir uygulama değildir. Uzman bir doktor tarafından uygulandığı sürece tamamen güvenli ve risksiz bir tedavidir. İşlem etkisini 3-4 gün içinde gösterir ve bu etkiyi 6 aya kadar sürdürür. Hasta daha sonra dilerse botoksunu yeniletebilir.

Botoks Çeşitleri

Psiko botoks: Standart botoks uygulamasıdır. Aşırı mimik kullanımından dolayı ortaya çıkan çizgi ve kırışıklıkların giderilmesini sağlar. Özellikle orta yaşlı kişiler tarafından tercih edilmektedir.

Minimal botoks: Yalnızca belirli noktalara minimal dozda uygulama yapılır. Amaç kişiye daha canlı ve enerjik bir görünüm katmaktır. Standart botoks işlemine göre çok daha doğal bir sonuç verir.

Baby botoks: Kırışıklıklarının azalmasını ancak mimiklerinin engellenmemesini isteyen hastalar için en iyi seçenektir. Bu yöntem de minimal botoks gibi daha az doz uygulanarak daha doğal bir sonuç vermektedir. Böylelikle hem yüz kaslarının hareketi kısıtlanmaz hem de kırışıklıklar ortadan kaldırılır.

Önleyici botoks (Preventative botoks): Yaşlanma etkilerine karşı genç yaştan itibaren önlem almak ve cildi korumaya almak için kullanılır. Özellikle gösteri dünyası ya da işleri gereği profesyonel olarak kamera karşısında çalışması gereken kişiler tarafından sıkça tercih edilmektedir.

Erkekler için botoks: Brotox adıyla bilinir. Erkeklerin kas sistemleri kadınlara göre farklı olduğundan onlara özel olarak planlanır. Bu işlem yüzü daha genç ve canlı göstermeyi ve yaşlanmanın belirtilerini ortadan kaldırmayı amaçlar.

Nefertiti (boyun) botoksu: Alt çene hattı ve boyun bölgesini hedef alan bir yöntemdir. Bu işlemle çene ve boyun bölgesindeki kırışıklıklar kontrol altına alınarak daha pürüzsüz ve genç gözüken bir cilt elde edilir.

Tedavi amaçlı botoks: Adından anlaşılacağı üzere tamamen tedavi amacıyla uygulanır. Aşırı terleme, kronik migren ağrıları ve diş gıcırdatma, botoks tedavisinin kullanıldığı başlıca problemlerdir.

Yazının devamı...

Burun deliği asimetrisi nasıl düzeltilir?

Estetik ve sağlıklı bir burun şeklini tarif ederken eşit ve düzgün burun deliklerinin önemini göz ardı etmek imkânsızdır. Sağlıklı solunum yapabilmek için burun delikleri oval bir görünümde ve eşit derecede açık olmalıdır. Birbirinden bariz şekilde farklı, yani asimetrik burun delikleri dışarıdan bakıldığında kolayca fark edilir. Bu nedenle asimetrik burun deliklerine sahip olan hastalar özellikle estetik açıdan şikâyetçilerdir.

Burun Deliği Estetiği Nasıl Yapılır?

Asimetri, bir şeyin simetrik olmaması, yani tıpatıp aynı olmaması demektir. Hemen hemen hepimizin burun deliklerinde asimetri söz konudur. Fakat bu asimetri kimilerinde minimalken, kimilerinde çok daha belirgindir. İkinci durumda, kişinin burun delikleri yüz hatlarına ve burun şekline göre orantısız görünür. İşte bu belirgin burun deliği asimetrisini düzeltmek için cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyuyoruz.

Burun deliği estetiği çoğunlukla rinoplasti (burun estetiği ameliyatı) ve septorinoplasti (fonksiyonel burun ameliyatı) işlemlerinin bir parçası olarak gerçekleştirilmektedir. Ameliyat, her hastanın burun yapısına ve gereksinimine göre planlanır ve uygulanır. Örneğin geniş burun deliklerine sahip olan hastalarda izlenen prosedür burun deliklerinin yanakla birleştiği kısımdan doku alınmasıyla daraltma yoluna gidilmesidir. Burun kanatlarının genişliği, burun ucu yüksekliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, bazı durumlarda yalnızca burun ucu yükseltilerek burun deliklerinin daraltılması da mümkün olmaktadır.

Geniş burun delikleri sıkça karşılaştığımız bir problemdir. Ancak nadiren de olsa, doğuştan küçük veya ameliyat sonrası daralmış burun delikleriyle karşılaşabiliyoruz. Gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra burun delikleri genişletilebilir. Bu işlem, burun deliği küçültmeye göre daha zordur ve operasyondan sonra hastadan genişletici burun aparatları kullanması istenir.

Ameliyattan Sonra İz Kalır mı?

Burun deliği estetiği yaptırmayı düşünen hastaların en çok merak ettiği konu ameliyattan sonra dikiş izi kalıp kalmayacağıdır. Elbette, hiçbir hasta burnunun tam ortasında ameliyat izi kalsın istemez. İşinin ehli bir cerrah tarafından gerçekleştirildiği sürece burun deliği estetiğinden sonra dikiş izi kalmaz. Ameliyat kesisi burnun alt köşesinde, burun deliklerinin tam ortasından açılır. İşlem tamamlandıktan sonra dikiş izi burun derisinin doğal kat yerlerine gizlenecek şekilde kapatılır. Bu noktada cerrahın becerisi önemlidir; hatalı dikiş yapılırsa kalıcı bir ameliyat izi ortaya çıkabilir. Her şey yolunda giderse dikiş izi zamanla iyice silikleşerek, gözle görülmez bir hale gelecektir.

Yazının devamı...

Cilt kalınlığı burun estetiği ameliyatını nasıl etkiler?

Rinoplasti ya da burun estetiği ameliyatı, uzun yıllardan beri tüm dünyada en çok tercih edilen plastik cerrahi operasyonlarının başında gelmektedir. Rinoplasti cerrahisinde başarı, en başta hasta olmak üzere pek çok faktöre bağlıdır. İşte bu nedenle ameliyat sürecinin her hastaya uygun ve özel olarak planlanması gerekmektedir.

Kalın Derili Burun Nasıl Olur?

Burun derinizin kalın mı ince mi olduğunu kendi başınıza anlayabilirsiniz. Kalın derili burunlar şu özellikleri taşır:

-Yağlı burun derisi,
-Etli burun ucu,
-Normalden daha geniş burun kanatları,
-Gözenekli burun ve burun çevresi.

Kalın Derili Burun Estetiği Nasıl Olur?

Burun ucu derisi, burun sırtı derisine göre çok daha fazla miktarda ter ve yağ bezi içerdiğinden dolayı daha kalın bir yapıdadır. Burun ucu derisinin kalınlığı, burun estetiği ameliyatını önemli ölçüde etkileyen unsurlardan biridir. Kalın derili ve yağlı burunlar, çalışılması en zor burun tipleri olarak bilinmektedir.

Cilt kalınlığı belki de burun estetiği ameliyatının sonucunu en çok etkileyen faktördür. Kalın ve yağlı derili burunlara rinoplasti ameliyatı uygulamak, ince derili burunlara göre biraz daha zordur. Kalın derili burun ve burun ucunu şekillendirmek daha zordur.

Kalın derili burunlarda yapılan şekillendirme, ince derili burunlarda olduğu kadar belirgin görülmez. Çünkü bu tip burunlar keskin hatları ve açıları dışa iyi yansıtamaz. Bunun önüne geçebilmek için ameliyat sırasında kıkırdak ve kemikleri daha yüksek ve keskin açılı şekillendirilir. Kalın derili burunlarda ameliyattan sonra burun ucunun düşme riski olduğu için burun ucu normalden daha yükseğe konumlandırılır. Ayrıca burun ucu ek kıkırdak parçaları ile desteklenerek daha sert bir hale getirilir ki ameliyat sonrası basınca karşı daha dirençli olsun. Kalın derili burun tiplerinde bazen burun derisini içten törpüleyerek inceltmek de gerekebilir.

İnce burun derisine sahip olan hastalarda iyileşme süreci daha hızlı ve sorunsuz ilerlerken kalın derili burunlu hastalar için bu süreç daha zor geçmektedir. Ameliyattan sonra cilt yeni oluşturulan burun iskeletini ne kadar çabuk sararsa iyileşme süreci o kadar hızlı tamamlanmaktadır. İşte bu süre kalın derili burun yapısına sahip olan hastalarda daha uzun zaman almaktadır.

Yine de kalın derili burunların da bazı avantajları yok diyemeyiz. Kalın burun derisi, ameliyat pürüzlerini kusursuz şekilde gizler. Bu tip burunlarda ameliyat sonrası ödem sorunu 2-2,5 yıl kadar sürdüğü için ameliyatın nihai sonuçlarını ancak bu süre zarfının sonunda görebiliyoruz. Bu durum hastalar için ne kadar yıpratıcı olsa da, kalın burun derisi uzun vadede incelmediği ve ince burun derisine göre daha dirençli olduğu için günün sonunda avantajlı bir hale gelmektedir.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.