SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kısırlık Kök Hücre İle Tarihe Karışacak

Çocuk sahibi olamama, evli çiftlerin yaklaşık %15'inin sorunu. Ancak basit yöntemlerle sonuç alınamasa bile günümüzdeki teknik olanaklar sayesinde Tüp Bebek merkezleri büyük olasılıkla çiftlere çözüm sunuyor. Sonuçta eğer erkekte bir iki tane bile sperm hücresi ve kadında da yumurta hücresi bulunursa bunların laboratuvarda birleştirilmesiyle ailelerin bebeklerine kavuşması sağlanabiliyor. Ortalama üç deneme sonrasında Tüp Bebek tedavilerinde toplamda % 85-90 lara ulaşan bir gebelik oranı var.

Ancak ne yazık ki yine de bazı çiftler var ki, erkeğin ameliyatla dahi testislerinden sperm, kadından ise sağlıklı yumurta elde edilemiyor ve tüp bebek tedavisi transferle sonuçlanamıyor. Artık günümüzde tıp şu an için imkansız denen böylesi zor durumların tedavisine yönelik çalışmalar içersinde. Kök hücre teknolojisi de bu araştırmaların önde gideni..

Kök hücrelervücutta bulunan doku ve organları oluşturan en temel hücreler. Embriyonun ana rahminde gelişimi sırasında çoğalarak, yönlendikleri dokuları ve bunlardan da organları yapıyorlar. Sonra da organ hasarlarında, ya da ihtiyaç ortaya çıktığında tekrar aktifleşerek çoğalmaya ve bozulmuş dokunun yenilenmesine çalışıyorlar. Günümüzde araştırmacılar kök hücreleri elde ettikten sonra, hasarlı olan organın içerisine vererek, sağlıklı hücrelerin oluşmasını ve dolayısıyla bozulmuş fonksiyonunu tedavi etmek için uğraşmaktalar. Kök hücreler kullanılarak tedavileri kısmen de olsa sağlanabilen organlar kalp kası, karaciğer dokusu, kemik dokusu ve sinir dokusu. Erkeklerde üreme hücrelerinin kök hücreleri ise testislerde bulunan spermatogoniumlar'dır. Eğer çoğalmalarını engelleyen bir durum söz konusuysa, erkekte sperm yokluğu yani azoospermi ortaya çıkıyor. Eğer bu hücreler uygun şekilde izole edilebilirlerse, başka dokularda ve testislerde de spermatogenezi yani yeni sperm oluşumunu sağlayabilecekler.

İşte bu yeni teknolojinin infertilite/kısırlık tedavisinde de kullanılması umut veren bir yaklaşım..

Kök hücreler erişkinlerde kemik iliğinden; embriyo hücrelerinden ve kordon kanından elde edilebilirler. Başkasının kök hücrelerinin kullanılması durumunda vücut bu hücreleri kabul etmeyebiliyor. Bu nedenle kişinin kendi kök hücrelerinin kullanılması daha mantıklı görünüyor. Örneğin çocuk doğduğunda kordon kanı alınarak içerisindeki kök hücreler saklanırsa, çocuk erişkin yaşa geldiğinde bu hücreleri kullanılarak bazı hastalıkları tedavi edilme şansı olabilecektir. Kordon kanı bankacılığının ana hedefi de budur. Doku uyumluluğu gösterilmiş olan kardeşler arasında da kök hücre nakli başarılabilmektedir. Bir diğer alternatif de, kendi kemik iliğinden alınan kök hücrelerin kullanılmasıdır.

Kök üreme hücreleri olan spermatogoniumların çoğalmasındaki sorunun aslında hücrenin kendinden çok bunları çevreleyen ve destekleyen civar hücrelere ait olduğunu düşünülmektedir. Bu destek (Sertoli) hücreleri genetik olarak bozuk olan hayvanlarda, üreme kapasiteleri olmayan spermatogoniumların, sağlıklı hayvanlara nakledilmeleri durumunda normal çoğalmalarını başarabildikleri ve hatta bunlardan yavrular bile doğabildiği gösterilmiştir.

Aynı durum, normalde menopoz yaşı 48-49 olması gerekir iken, 40 yaşından daha önce hatta 20 li yaşlarda yumurtaların tükenmesi sonucu üreme yeteneğini kaybeden erken menopoz hastası genç kadınlar için de söz konusu. Yumurtalıklardan veya kan hücrelerinden elde edilecek kök hücrelerle yeni yumurta üretimi de pek yakında başarılacak ve bu kadınların da anne olması mümkün olacaktır.

Öyle görülmektedir ki belki en fazla 5-10 yıl içinde daha da gelişecek ve kusursuz hale gelecek yöntemlerle, kısırlık sorunu yaşayan erkekler ya da kadınlar cilt veya kemik iliğinden alınacak kök hücrelerle, kendi genlerini taşıyan çocuklara sahip olabilecekler.

Doç. Dr. Selman Laçin

Tüp Bebek Merkezi Başkanı

/

Yazının devamı...

Yumurta rezervim neden az? Anne olabilir miyim?

Bilinen odur ki, kadınlar henüz annelerinin karnında bir bebekken tüm yaşamları boyunca kullanacakları yumurtalar gelişir ve onlarla birlikte doğarlar. Sonrasında da yeni yumurta üretimi olmaz. Yumurtalık içindeki yumurtaların artan yaşla birlikte azalması normal ve fizyolojik bir süreçtir. Kız çocuğunun anne karnında 5 aylıkken sahip olduğu yumurta sayısı yaklaşık 6-7 milyon kadardır, bu sayı doğumda 1-2 milyona düşer, çocukluk çağında yavaş yavaş azalarak ergenlik döneminden itibaren ayda bir yumurta yumurtlamak suretiyle bu azalma menopoza kadar aylık ortalama 350-400 yumurta harcayarak devam eder. Bu yumurtalar yumurtalıklar içerisinde follikül denen içi sıvı ile dolu küçük boşluklarda saklanırlar. Küçük kız doğurganlık çağına girdiğinde aylık döngüler (adetler) başlar. Her adet sırasında yumurtalık bir yumurta geliştirir. Nadiren birden çok da olabilir. Bu yumurta erkekten gelen sperm hücresi ile birleşirse gebelik oluşur.

Bir kadının gebe kalabilme şansı aslında en yüksek 25 yaşları civarındadır. Gebe kalma oranı yaşla birlikte azalır ve 35 yaşında itibaren bu azalma hızlanır ve 40 yaşından sonra da belirgin olarak azalır. Daha önce çocuk sahibi olmuş kadınlarda bile gebe kalabilme 45 yaşından sonra neredeyse imkansız hale gelir. Kişisel farklılıklar elbette oldukça önemli rol oynayacaktır ama genel olarak 45 yaşından sonra tüp bebek tedavisi de yapılsa gebelik oranı % 5'in altındadır. Yumurtalık kapasitesinin azalması ve dolayısıyla üreme fonksiyonunun kaybı menopoz ile aynı anlamda değildir. Kadın adet görebilir ama anne olma şansı azalmıştır. Halen adet oluyorum neden çocuk sahibi olamıyorum sorusunun cevabı bu fizyolojide yatmaktadır.

Ailesinde erken menopoz olan kadınların özellikle daha dikkatli olmaları gerekir. Bu kadınlarda yumurtalık kapasitesi daha erken tükenir. Genetik olarak belirlenen menopoz yaşından yaklaşık 5-10 yıl öncesinden çocuk sahibi olmada sorunlar ve gecikmeler ortaya çıkabilir, örneğin 40 yaşında menopoza girecek olan bir kadın 30 yaşından itibaren çocuk sahibi olmakta zorlanmaya başlar. Bu nedenle özellikle annesinde, teyzesinde ve ablalarında erken adetten kesilme, erken menopoz durumları olan bayanların anne olmayı ertelememeleri gerekir.

İleri Yaşın ve genetik etkilerin dışında başka yumurtalık rezervinin erkenden azalmasına sebep olabilecek başka faktörler şunlardır:

1. Endometriosis hastalığının kendisi ve çukulata kistleri değişik faktörler üzerinden yumurtalık rezervini ve gebe kalma kapasitesini etkileyebilirler.

2. Kanser nedenli geçirilmiş radyoterapi ve kemoterapiler: Özellikle gençlik çağı kanserlerinin tedavi edilebilir hale gelmiş olması yaşamını devam ettirenlerde üreme ile ilgili sorunların daha sık olarak görülmesine neden olmuştur.

3. Daha önceden geçirilmiş yumurtalık ameliyatları:Yumurtalıktan kist çıkarılması operasyonu ne kadar dikkatli yapılırsa yapılsın yumurta sayısını azaltacağından rezerv düşecektir. Özelikle çukulata kisti olarak bilinen çikolata kistlerinin alınması o taraftaki yumurtalık kapasitesini azaltabilir. Bu tür cerrahilerin tecrübeli bir operatör tarafından yapılması şarttır. Laparoskopik operasyonlarda bu konu bazen bir dezavantaj da olabilir. Özellikle iki taraflı dermoid veya çukulata kisti olanların ameliyatlarının açık yapılması ve dokuya maksimum özen konusu hekimle iyi tartışılmalıdır.

Tüp bebek uygulamalarında başarı önemli bir oranda toplanan yumurta sayısıyla ilintilidir. Çok aşırı sayıların dışında, ideal olan 5 ve üzerinde yumurta elde etmeye çalışmaktır. Yapılan araştırmalara göre 5'den daha az sayıda yumurta elde edildiğinde seçme şansı azalmakta ve gebelik oranları beklenenden düşük olabilmektedir. Az sayıda yumurta toplanan kadınlarda ilaç tedavisi değişiklikleri ile sıklıkla çok önemli bir avantaj sağlanamaz. Önceki tedavilerinde uzun protokol (lucrin ve benzeri ilaçlar) uygulanmış olan kadınlarda kısa protokoller denilen faklı ilaçlar denenebilir. İlaç dozunun yükseltilmesi ile bazen yumurta sayısında kısmi artış sağlanabilirken bu artış aslında gebelik oranlarına istenildiği gibi yansımamaktadır. Eskiden beri uygulanan Clomiphene adlı ilaç kullanılarak, aromataz baskılayıcı adı verilen ve hap şeklinde uygulanan tedaviler ile zayıf yumurtalık cevabı veren kadınlarda yumurta sayısının artırılabileceğine dair çalışmalar vardır. Akapunktur ile yumurtalık cevabının iyileştiğine dair çalışmalar da yayınlanmıştır. Bunların hiçbirinden fayda sağlanamazsa natürel yöntem dediğimiz ilaçsız tedavi de denenebilir.

Kadında yeni yumurta yapımı sağlanabilir mi?

Klasik bilgilerin aksine yeni çalışmalar kadın yumurtalıkları içinde kök hücrelerin de bulunduğunu göstermiştir. Bu hücreler üzerinden yeni yumurta üretimi ve gebelik elde edilmesine yönelik çalışmalar deney hayvanlarında yapılmaktadır. Böylelikle çok yakın bir gelecekte diliyoruz ki yumurtalık rezervi azalmış kadınların da anne olabilmeleri imkan doğacaktır.

Doç. Dr. Selman Laçin

Tüp Bebek Merkezi Başkanı

/

Yazının devamı...

Erkekte Varikosel Nedir ? Tedavi Edilmeli midir ?

Varikosel, erkekteki testislerden (sperm üreten yumurtalıklardan) kalbe dönen toplardamarlarda oluşan bir çeşit varisleşme yani damar genişlemesidir. Genellikle hafif düzeylerinde hiçbir bulgu vermeyebilir. Ancak yıllar içersinde ilerleyerek torbalarda şişkinlik, nadiren ağrı ve ayrıca sperm yapım ve hareket bozukluğuna neden olabilir. Çok ilerlemiş durumlarda testis boyutlarında azalma ve temel erkeklik hormonu olan testosteron yapımında bozukluklara da neden olabileceği söylenir. Skrotum denilen ve testisleri koruyan dış torbalardaki ısı vücut ısısından genellikle birkaç derece daha düşüktür. Yani spermlerin en sağlıklı biçimde üretilmesi için normal vücut ısısından daha serin bir ortama gereksinim vardır. Torbaların içersinde oluşan varisler içersinde kan göllenmesi oluşacağından, artan ısı sperm üretimini olumsuz etkiler ve sperm kalitesini bozabilir. Sadece ısı artışı değil, ileri sürülen bir başka teori de artmış damar yapısı ve kanlanma nedeniyle böbrek ve böbrek üstü bezlerinden gelebilecek toksik maddelerin ve serbest radikallerin testiste birikebileceğidir. Böylece özellikle spermlerin hareketinin ve kalitesinin etkilenebileceği iddia edilmiştir.


Görülme sıklığı
Sperm testi bozuk olan ve kısırlık sorunu olan erkeklerin %25-30 'ında muayene sonucunda varikosel bulunur. Ancak normal sperm değerlerine ve sahip çocuk sahibi erkeklerin de %15'sinde de varikosel tespit edilmiştir. Varikosel genellikle sol tarafta görülür, sol taraftaki toplardamarlar biraz daha uzundur ve içindeki kanın döküldüğü ana damara daha dik açıyla bağlandığından kan tam olarak boşalamaz. Bazen çift taraflı nadiren de sadece sağ tarafta ortaya çıkabilir.


Nasıl tanı konur?
En önemli tanı yöntemi fizik muayenedir. Testise giden damar ve sinir yapısının elle muayenesinde teşhis konulur. Muayenede öksürtme veya ıkındırma ile karın içi basıncı arttırılır ve genişlemiş damar yapısı tanınır.
Doppler ultrason ile de varikosel araştırması yapılabilir ancak elle muayenede belirgin olmayan yalnızca ultrason ile tespit edilen varikoselin klinik açıdan bir anlamı olmadığı ve operasyona gerek olmadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla ele gelmeyen çok hafif düzeydeki varikoselin tedavisi önerilmemektedir.


Varikosel Nasıl Tedavi Edilir ?


Varikoselin tedavisi temel olarak cerrahidir, gözle ya da mikroskop eşliğinde kasık bölgesinden yapılan operasyonla testisten gelen toplar damarlar bağlanır. Ameliyatta mikroskop kullanılması damarların daha net olarak tanınmasını ve testisi besleyen damarın dikkatli bir şekilde korunmasını sağlar.
Tanısı doğru olarak konulan ve mikro cerrahi yöntemlerin başarılı uygulaması ile tedavi edilen varikosel vakalarında spermiyogram değerlerinde ortalama % 50-60 oranında düzelme sağlanabilir. Ancak spermlerdeki bu düzelmenin gebelik oranlarını ne derece düzelttiği konusunda çelişkili araştırmalar vardır.
Genellikle varikosel ameliyatını takiben en geç 6 ay içersinde sperm analizi sonuçlarındaki düzelmeye rağmen gebe kalmayan olguların mutlaka rahim içi aşılama (IUI) veya tüp bebek -mikroenjeksiyon- uygulamalarına geçmeleri gereklidir.

Çocuk isteğiyle başvuran erkeklerde öncelikle sperm değerleri kontrol edilmelidir ve normal veya hafif düzey bir bozukluk tespit edilirse aşılama tedavisi ile gebelik elde etmek mümkündür. Ağır düzeydeki sperm bozukluklarında ise aşılama ile fayda sağlanamaz ve ürolog görüşü de alınarak mutlaka tüp bebek-mikroenjeksiyon tedavisi uygulanması gerekir. Ağır düzey sperm bozukluğu dendiğinde 5 milyondan daha az sperm sayısını kast ediyoruz.

Verilen sperm örneğinde hiç sperm olmaması durumunda ve bunun nedeni olarak da tıkanıklık saptanmadıysa yani sperm üretim azlığı söz konusuysa o zaman testislerden (erkeğin yumurtalıklarından) alınacak parçalardan elde edilecek spermler ile (mikroTESE) tüp bebek tedavisi ve mikroenjeksiyon tedavisi yapılması gereklidir. Hiç spermi olmayan azospermik erkeklerde varikosel ameliyatı ise gebelik beklentisi açısından muhtemelen vakit kaybı olacaktır.
Önemli bir konu da, adölesan yani buluğ çağındaki genç erkeklerde tespit edilen varikoselin kişi evli olmasa da tedavisinin uygun olacağıdır. Böylelikle ilerde oluşabilecek sperm kalitesindeki bozulmaların önüne geçilebileceği ileri sürülmektedir.

Özetle söylemek gerekirse; kadına ait hiçbir sorun olmayan çiftlerde erkeğin sperm değerleri düşük ise ve ultrasonla değil klinik olarak tespit edilebilen bariz bir varikosel varsa tedavi edilmesi düşünülebilir. Aksi taktirde tedavi tatışmalıdır. Yine tedaviye başvurmak için varikoselin mutlaka sperm değerlerini bozmuş olması gerekir. Yani spermi normal ve ailesini tamamlamış bireylerde ise varikosel ele gelse dahi tedavi edilmeyebilir.
Günümüzde varikosel operasyonunun gebe kalmayı kolaylaştırdığına dair bilimsel kanıtların yeterli olmaması ve tüp bebek tedavilerindeki yüksek başarı nedeniyle çiftlerin varikosel operasyonu yaptırıp 6 ay beklemek yerine doğrudan mikroenjeksiyon yani tüp bebek tedavisini tercih etmeleri de doğaldır.

Doç. Dr. Selman Laçin

Tüp Bebek Merkezi Başkanı

www.tupbebek-istanbul.com /

Yazının devamı...

Anne Olmayı Ertelemeyin !

Önce kariyer yaparım, sonra çocuk ...!

Günümüzde çağdaş kadının sloganlarında biri de bu olsa gerek.. Şu sözleri de çok işitmişizdir.

”çocuk sahibi olacağım diye, çok başarılı olacağım iş hayatından uzak mı kalayım? Sonra da hep erkeğin gölgesi altında kalayım, hak ettiğim yere hiçbir zaman ulaşamayayım. Yok, öyle şey.”

İyi güzel de, doğa burada adaletsiz davranmış, erkeklere tanıdığı uzun süreli üreme yeteneğini kadınlara vermemiş. Gebe kalmak, üremek için kısıtlı bir zaman tanımış..30 yaşından sonra yavaş yavaş azalmaya başlayan bu yetenek 40 yaşından sonra süratle tükeniyor..! Yaş 44-45 ise geçmiş olsun..! Peki, 45 yaşından sonra tüp bebekle gebe kalan yok mu? Yanıt : Var elbette.. Hatta benim de birkaç tane hastam var..ama toplamda oranlarsanız % 1-2. Bu gruba girebileceğinize güveniyorsanız önce kariyer deyip bekleyin..

Aslında kadınlar için ideal çocuk yapma yaşı 20-30 arası.. Bilimsel araştırmalara göre bir kadının en doğurgan yaşlarının 24-25 civarı..Bundan sonra bu yetenek yavaş yavaş azalıyor.

Ancak, modern toplumlarda evlenme yaşı ve buna bağlı olarak gebelik yaşı giderek gecikmekte. Günümüzde, özellikle kadınların iş hayatında aktif rol almasının artışıyla birlikte, doğurganlıklarını ertelemeleri söz konusu. İleri yaşta bebek doğuran, özellikle ilk bebek için 30'lu yaşlarını bekleyen pek çok kadın var.

Tıptaki gelişmelere paralel olarak gebelik takibindeki gelişmeler de ileri yaş gebeliklerini teşvik ediyor gibi. Oysa Tüp bebek yönteminin başarıya ulaşması için kadının yumurtalıklarında yumurta kalitesi büyük önem taşımakta. Yumurta azalması veya kalitesinin bozulması bazı durumlarda daha erken yaşta, bazı durumlarda daha geç yaşta ortaya çıkabilmektedir. İleri yaş anne adaylarında kimi durumlarda tüp bebek için yumurta dahi bulunamamaktadır. Diğer bir konu da ileri yaş gebeliklerinde düşük yapma ve sorunlu bir bebeğe sahip olma riskinin artması.

Anne adayları,

Hadi 30-35 neyse ama 40 lı yaşları beklemeyin ne olur. Anne olmayı sakın fazla ertelemeyin, gelin kariyerle birlikte çocuk yapmaya uğraşın..hiç olmazsa jinekoloğunuza gidin ve yumurtalık rezervinize baktırın..ultrason muayenesi ve hormon tahlilleriyle en azından ne kadar vaktiniz var kabaca da olsa bilmiş olursunuz..

Doç. Dr. Selman Laçin

www.selmanlacin.com www.tupbebek-istanbul.com

Yazının devamı...

Gebelik oluşmadı, hekime ne zaman başvurmalıyım?

Eğer bir yıldır, hiçbir doğum kontrol yöntemi kullanmaksızın haftada 2 ya da 3 kez cinsel ilişkide bulunmanıza rağmen gebelik oluşmamışsa infertilite (kısırlık) tanımı içine giriyorsunuz ve bu durumda artık bir doktora danışma zamanı gelmiş demektir. İstatistiklere göre sağlıklı ve korunmasız cinsel ilişkide bulunan bir çiftin 1 yılın sonunda gebe kalma oranı % 85 dir. Geriye kalan % 15 lik grubun ise tıbbi yardıma ve araştırmaya ihtiyacı var anlamına gelir. Bu gebeliğin kesinlikle kendiliğinden oluşamayacağı anlamına gelmez, yani hala kendiliğinden hiç bir tedavi olmaksızın gebelik oluşma sansı düşük olsa da vardır. Fakat tıbbi açıdan bu şans zaman geçtikçe daha da azalmaktadır. Bu yüzden tedaviye başlamak için doğru zamana, yaş ilerledikçe kendiliğinden gebelik şansının azalışını da göz önünde bulundurarak, siz karar vermelisiniz. Eğer yaşınız 35'den fazlaysa 6 ay bile beklemek yeterli kabul edilmektedir.

• Eğer adetleriniz 3 haftadan daha az aralıklarla oluyorsa,
• Tamamen düzensizse
• 3 aydan uzun süreli aralıklarla oluyorsa
• Karın içinde geçirilmiş bir iltahap, enfeksiyon hikayesi, patlamış apandisit gibi bir operasyon hikayesi varsa
• Tekrarlayan akıntılı, kasık ağrılı iltihaplanma şikâyetleriniz olduysa
• 2 ya da daha fazla tekrarlayan düşük hikâyesi varsa
• Tüylenme şikâyetiniz varsa
• Göğüslerinizden süte benzer bir akıntı geliyorsa

Erkekler için prostat enfeksiyonu geçirme hikâyesi varsa veya testisler torbalar içinde hissedilmiyorsa, geçmişte cinsel organlarla ilgili kaza, hastalık, ameliyat hikâyeniz varsa doktorunuza başvurmak için beklememelisiniz. Öte yandan kısırlık tedavisinde bir tedavi protokolünü en az 6 ay sürdürmek gerekir. Ayrıca çiftlerin her şeyden önce bilmeleri gereken şey bu tedavi sürecinin sabır gerektirdiğidir. Sonuç alamadığını düşünerek 1 ay sonra başka bir hekime, daha sonra yine başka bir hekime başvurmak da sıkça yapılan yanlışlardan biridir.

Doktorunuz sizi detaylı bir şekilde muayene ettikten sonra bazı tahliller isteyecek ve neden gebelik oluşmadığına dair bir araştırma yapacaktır. Öncelikle kolay bir tetkik olan erkeğin değerlendirilmesi amacıyla sperm tahlili (spermiyogram) yapılır. Yaklaşık 2-5 günlük bir cinsel perhizden sonra erkek mastürbasyon ile sperm örneği verir ve laboratuarda bunun Dünya Sağlık Örgütü kriterlerinde değerlendirilmesi yapılır. Spermlerin sayısı, hareketliliği, canlılık oranı ve şekilleri incelenir. İltihap hücreleri olup olmadığı, tıbbi tedavi ile yapılabilecek bir şey olup olmadığı araştırılır. Sperm sayısı çok düşükse örneğin 5 milyonun altında değerler varsa veya hareket oranları çok düşükse büyük olasılıkla tüp bebek tedavisi gerekecek demektir. Normal veya normale yakın değerler varsa aşılama yöntemi de uygulanabilir.

Ardından kadının rahim ve kanalları ilaçlı bir film (HSG) çekilerek değerlendirilir. Bu filmle kanalların açık olup olmadığı ve normal görünümde olup olmadıkları değerlendirilir. Eğer her iki kanal da tıkalı görünümde ise o zaman spermlerin bu kanallardan geçerek yumurtayı döllemeleri mümkün değildir ve gerçekten de tıkalı olup olmadıklarını anlamak için genellikle Laparoskopi denilen karın içersine bakma işlemi uygulanır. Eğer bu işlemde de kanallar kapalı bulunurlarsa ve cerrahi ile onarılabilirlerse onarılırlar ama onarılamayacak iseler tüp bebek işlemine başvurmaktan başka yapılacak bir şey yoktur.

Doç. Dr. Selman Laçin
/ www.tupbebek-istanbul.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.