SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Manuel terapi nasıl yapılır?

Manuel terapi metodu; dünyada ve ülkemizde yıllardır fizyoterapistler veya hekimler tarafından uygulanan bir tedavi biçimidir. Herhangi bir makine, cihaz, iğne veya ilaca gereksinim duyulmadan rahatlıkla uygulanır.

Manuel terapi sırasında fizyoterapistler eklemlerde meydana gelen hareket bozukluğu, kas gerginliği, kas spazmı, eklem kısıtlılığı ve ağrılı hareket gibi çeşitli nedenlerden kaynaklı ağrıları tedavi ederler. Kas dokusunda gerekli baskıyı yaparak ve bölgedeki eklemleri manipüle (yüksek hızlı teknik kuvvet) ederek ağrıları azaltır ve bunu el yordamıyla gerçekleştirirler. Manuel terapi fizyoterapistler tarafından başarıyla uygulanır ve tedaviyi tamamlayıcı etkiye sahiptir.

Manuel terapide nelere dikkat edilmeli?

Hekimler uygulama öncesi tüm gerekli teşhisleri yaparlar. Fizyoterapi öncesi riskin önlenilmesi için terapinin uygulanacağı bölgenin kemik, sinir ve kas hasarı tam olarak tespit edilir. Ayrıntılı bir değerlendirme sonrası gerekli fizyoterapi uygulamalarını içeren bir tedavi yöntemi izlenir. Hekimler manuel tedavinin yanı sıra sağlıklı beslenme tavsiyeleri, ihtiyaç halinde ilaçlar önerebilir. Hekim ve fizyoterapistin ortak multidisiplinler çalışması doğrultusunda hasta rahatlıkla başarı elde eder.

Manuel terapi kimlere yapılır?

Manuel terapi uygulamaları; eklem ve kas rahatsızlıkları olan, yeterli hareket kabiliyetine sahip olmayan, hareket alanında iskelet ve kas kaynaklı kısıtlamaları bulunan kişilere rahatlıkla uygulanabilir ve tedavilerinde yardımcı, tamamlayıcı rol üstlenir. Manuel terapi bu bağlamda acısız doğal hareketi sağlamak, kaslardaki fazla gerginliği atmak ve eklemleri kuvvetlendirmek maksatlı uygulanır. Kronik sırt ve bel ağrılarının tedavilerinde oldukça etkilidir. Omurga başta olmak üzere eklem problemlerinde hızlı ve güçlü etki sağlar. Manuel terapi aynı zamanda bağ çekilmeleri ve sinir sıkışması problemleri gibi sorunlarının tedavilerinde de kişilere destek sağlar.

Manuel terapi faydalı mıdır?

Gerek tedavi ve iyileşme süreçlerinin kısalığı gerekse tedavi sonrası elde edilen başarı oranlarının yüksek olması sebebiyle birçok insan manuel terapi uygulamalarını tercih ediyor. Uygulama sonrası elde edilen başarılı sonuçlardaki yüksek oran göze çarpmaktadır. Herhangi bir şekilde cihaz, makine, ilaç ve iğne kullanılmadan yapılan fizyoterapi uygulamaları ile gerginlik, ağrı ve diğer pek çok sorun azaltır ve istenilen hareket yeteneği kişiye el yordamı ile kazandırılır. Bunların yanında en önemli avantajlarından biri ise manuel terapi yönteminin hiçbir şekilde yan etkisinin olmamasıdır. Hekim tarafından teşhis tanısı koyulan rahatsızlıkların fizyoterapistiniz tarafından değerlendirilmesi ile uygulanabilirlik varsa manuel terapi en etkili tedavi seçenekleri arasında gösterilebilir.

Hangi hastalıklarda manuel terapi uygulanır?

Fizyoterapi alanında bir alt dal uzmanlık olan manuel terapi ile eklem ve kas sisteminden kaynaklı birçok hastalık tedavi edilebilir. Geçmişi Hipokrat’a kadar dayanan manuel terapi yıllardan beri;

Boyun fıtığı,

Sinir sıkışması,

Miyofasyal ağrı sendromu,

Tetik nokta problemi,

Bel fıtığı,

Bel kayması,

Boyun düzleşmesi,

Bel düzleşmesi,

Kireçlenme,

Fibromiyalji,

Migren,

Kas yırtılması,

Diz, kalça, dirsek, el bileği ve tüm eklem sorunları,

Donuk omuz,

Topuk dikeni,

Plantar fasiit,

Skolyoz,

Kifoz ve lordoz rahatsızlıkları,

Duruş (postür) bozukluğu,

Fasya gerginlikleri,

Karpal tünel sendromu ve daha birçok hekim tarafından tanısı konulmuş ve fizyoterapist değerlendirmesine uygun hastalıklarda başarılı, etkin ve güvenilir bir şekilde uygulanabilir.

Manuel terapiyi kimler uygular?

Manuel terapi, hastaya uygun olarak alanında uygulayabilir yeterliliğe sahip uzman fizyoterapist ve hekimler tarafından uygulanır. Kişi sağlık profesyoneli değilse ya da bu alanda yeterli donanım ve eğitim birikimi yok ise kişide geri dönülemez problemler oluşturabilir. Kişi ilgili hekim kontrolü ve fizyoterapist değerlendirmesinden geçmediği takdirde ve uygun şartlar sağlanmadığında uygulanan manuel terapi hastada ciddi komplikasyonlara sebebiyet verebilir. ABD'de yanlış manuel terapi uygulamaları sonucunda ölümle sonuçlanan vakalar bulunmaktadır. Unutmayın ki sağlık asla kolay kazanılan ya da kolay harcanan bir unsur değildir. Lütfen manuel terapi uygulamalarında ilgili sağlık uzmanınıza danışın.

Sağlıklı günler...

Yazının devamı...

Ağrılarınız çenenizden mi?

Boyun ağrınız varsa,

Duruş bozukluğunuz varsa,

Omuz ağrınız varsa,

Sırt ağrınız varsa,

Kamburumsu duruşunuz varsa,

Boyun düzleşmeniz varsa,

Boyun fıtığınız varsa,

Bu yazıyı okumak farkındalığınızı artırabilir !

Boyun fıtığı, boyun düzleşmesi, sırt ve omuz ağrılarınız neden oluyor dersiniz ?

2 farklı akademik yayından derlediğim bu çalışmada çene problemlerinin yüzde 90 boyun, sırt, omuz problemleri ve duruş bozuklukları ile ilişkili olduğunu ispatlamıştır.

Temporomandibular eklem (TME) diye adlandırdığımız çene eklemi doğrudan servikal (boyun) ve skapular (sırt) bölgesi ile ilgilidir.

Çenenizin yapısı kafanızın duruşunu belirliyor

TME çene eklemi problemleri kafatasının boyun bölgesi üzerindeki konum ve duruşunu etkileyebilir ya da ortak bir kas-sinir sistemi yoluyla postüral (duruş) dengesini etkileyebilir.

Bu çalışmalardan ilkinde duruş bozukluğu, öne doğru çıkmış baş yapısı bozukluğu durumları ile çene eklemi arasındaki ilişkiye bakılmış ve çalışmaya dahil edilen 50 hasta üzerinde yüzde 90 bu problemler ile çene arasında ilişki bulunmuştur.

Diğer çalışmada ise amaç çene eklemini oluşturan kas ve eklem yapının yine boyun ağrıları, duruş bozuklukları ve sırt problemleri üzerine etkisini araştırmak olmuş. Çiğneme kasları, kas ve sinir sistemi bağlantıları yoluyla vücut duruşuyla alakalı büyük bir ilişkiye sahiptir.

Doğru duruş nasıl olmalı?

Doğru duruş mekanik olarak öne ya da arkaya doğru yönelmemiş kafa yapısı, boyun ve omuz kuşağı kaslarını içeren kas mekanizmasındaki uyum ile sağlanır. Bu yapılardaki değişiklikler, TME (çene eklemi ) bozukluğuna ve çene eklemi bozukluğu olan hastalar da zamanla vücutlarında asimetrik omuzlar, ileri doğru kafa duruşu (servikal tilt pozisyonu), servikal omurgada dizilim ve disk bozuklukları ve asimetrik omuzlara neden olan kranio-servikal (baş ve boyun bölgesi) bozukluklarına bağlı olarak postüral (duruş) dengesizliğine yol açabilir.

Bilimsel çalışmalar çene eklemi ve gövde bağlantısını ispatlıyor

2004 yılından 2015 yılına kadar araştırılan ve taranan makalelerde çene eklemi problemleri ile duruş bozukluğu arasındaki ilişkiyi araştıran 21 çalışma bulunmuş ve bu çalışmalardan 17’si incelenmiş ve sonuçları arasında TME dediğimiz çene eklemi ile postüral değişiklikler dediğimiz duruş durumları, omurga yapısı, omuz yapısı, baş ve gövde yapısı gibi kas-iskelet-sinir sistemi arasında ilişki olduğu, çene eklemi yapısı ve kaslarında bozukluğa sahip hastalarda da başın öne doğru gidebileceği, boyun kavisinde artma olabileceği gibi postüral sapmaların olduğu ya da olabileceği gözlemlenmiştir.

Bir diğer sonuç olarak da postüral dediğimiz beden dizilimi değişikliklerinin yine direkt olarak temporomandibular eklem (çene eklemi) disfonksiyon (fonksiyon bozukluğu) ile ilişkili olabileceği, ağrı ve postür arasında temporomandibuler bozuklukların yönetimi ile ilgili fizik tedaviyi ele alan az sayıda çalışma olmasına rağmen fizik tedavinin bu bireylerin yaşamlarında olumlu sonuçlarla büyük önem taşıdığının görülebileceği ispatlanmış ve gözlemlenmiştir .

Fizyoterapistler bu tedavilerde çok etkili

Multidisipliner ve bütüncül fizyoterapi alanında uzun yıllardır hizmet veren uzman fizyoterapist bilimsel ve akademik çalışmarın ışığında çene ve kas-iskelet sistemi bağlantılarını fizik tedavi ve rehabilitasyon bakış açısıyla değerlendirip çalışmaktadır. Fizyoterapistler ve fizyoterapi branşı tüm dünyada çok üst bir seviyede tüm sağlık branşlarıyla çalışabileceği gibi bilimsel çalışmalar ve kaynaklarla da bu binlerce kez ispatlanmıştır.

Fizyoterapistinize danışın !

Yazının devamı...

Ağrı tedavisinde fizyoterapinin önemi nedir?

Fizyoterapi ve rehabilitasyon bir diğer adıyla fizik tedavi ve rehabilitasyon; çeşitli egzersizler ve uygulamalar vasıtasıyla yaşam kalitesini en üst düzeye taşıyan, özgür ve ağrısız hareket olanağı sağlayan bir bilim dalıdır.

Çeşitli hareket sistemi ve kas rahatsızlıklarında sıklıkla tercih edilen uygulamalardan biridir. Bunun yanında önemli bazı hastalıkların tedavi iyileşme süreçlerinde, kronik safhalarında uygulanması mümkündür. Kişinin yaşam kalitesi üzerinde önemli ölçüde etkiye sahip ağrıların tedavisinde fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarını hastalar çokça tercih etmekte ve etkili sonuçlar almaktadırlar.

Ağrıları Önemsemek Ve Tedavi Etmek

Ağrı, kişinin hayat kalitesinde önemli olumsuz etkilere sebebiyet veren, kişi üzerinde sahip olduğu yansımalar bakımından oldukça komplike bir duygu biçimidir. İnsanın her alanda hareket yeteneğini kısıtlayan ağrıları tedavi etmek bu noktada oldukça önem arz eder. Gerekli teşhis ve tanılar hekim tarafından konulduktan sonra fizik tedavi veya fizyoterapi uygulamaları uygulanır. Hiçbir şekilde iğne ve ilaca gereksinim duyulmayan uygulamalar barındırması sebebi ile fizyoterapi son derece konforlu, etkili ve çokça talep ediven bir tedavi yöntemidir.

Tedavi Bir Ekip İşidir ve Fizyoterapist Bu Ekibin Önemli Parçasıdır

Mevcut ağrı probleminizin sebebini anlayabilmek için ilk durak hekiminiz olmalı. Daha sonrasında mutlaka bir fizyoterapiste de danışmanız gerçek iyileşme için mutlak gereklidir. Tedavi bir ekip işidir ve fizyoterapistler de bu ekibin en önemli parçasıdır. Çünkü doğru hareket, sağlıklı yaşam ve vücut mekaniği ağrılar üzerinde önemli etkiye sahiptir.

Ağrı tedavisi için fizik tedavi uygulamaları sıklıkla tercih edilir. Fizik tedavi, vücudun belirli bölgelerinde meydana gelen önemli ağrıların gerekli teşhislerin ardından giderilmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Özellikle günümüzde bel ve boyun bölgelerindeki ağrıları giderme, fıtıklar ile mücadele etme noktasında fizik tedavi uygulamaları ilk olarak tedavi amaçlı başvurulanlar arasındadır.

Ağrı Şikayetinizde Fizyoterapistinize ve Hekiminize Danışın

Son dönemlerde gelişen tıp sistemi ve yapılan akademik çalışmalar göstermekte ki cerrahi işlem gerektirmeyen bel ve boyun fıtığı vakalarında fizyoterapi %98 başarı sağlamakta. Bu yüzden Dünya’da ve ülkemizde bilinçli sağlık profesyonelleri ve hastalar teşhis ve tanısı sonrasında mutlaka fizyoterapistlere de danışmaktadırlar.

Uzmanlar hastanın boyun yada bel fıtığı teşhisi varsa omurlarında meydana gelen bozulmalar sonucu yaşadığı boyun fıtığı ve bel fıtığı belirtilerini ve ağrılarını fizyoterapiye özgü yöntemlerle herhangi bir ilaç, ameliyat yada iğneye ihtiyaç kalmaksızın bütüncül ve fonksiyonel bir şekilde egzersiz destekli bri biçimde önlemeye çalışır. Bu noktada fizik tedavinin doğru ve düzenli bir süreç içerisinde mutlaka uzman fizyoterapistler tarafından uygulanması oldukça önemlidir. Ayrıca gerekli görüldüğü takdirde uzmanınızın önerdiği vitamin ve mineral takviyeleri ve fizyoterapiye dair farklı uygulamalardan da destek alınabilir, farklı uzmanlara yönlendirme sağlanabilir ve beslenme tavsiyeleri ile daha kalıcı, daha etkili ve rahat bir şekilde süreç ilerleyebilir.

Yine belirli çeşit ağrılar için fizik tedavi sıklıkla tercih edilenler arasındadır. Bu ağrılı problemler arasında;

Yaralanma veya tıbbi bir durumun sebep olmadığı mekanik bel ağrısı,

Bel fıtığı,

Boyun fıtığı,

Priformis sendrom,

Siyatik sinir sıkışması,

Black Disc,

Omurga disklerinin yaşından kaynaklı bel ağrılarının (dejeneratif disk hastalıkları) tedavilerinde,

Omurilikte baskının ve daralmanın meydana gelmesi diye alandırılan spinal stenoz,

Halk arasında bilinen adıyla kulunç problemlerinde,

Boyun düzleşmesi probleminde,

Bel düzleşmesi probleminde,

Fibromiyalji,

Kas spazmları,

Sinir sıkışmaları vb. bir çok problemde fizyoterapistler etkin ve başarılı bir rol üstlenmektedirler.

Doğru Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uygulamaları İle Etkili Sonuçlar

Tüm bu ağrı tedavilerinde gerekli teşhisleri hekimlerin yapması zorunludur. Multidisipliner çalışmalar neticesinde geleneksel ve eski olmayan güncel, akademik zemine dayalı ve yeni fizik tedavi uygulamaları ile başarılı sonuçlar elde edilir. Doğru tedavi ve etkili sonuçlar için alanında profesyonel bir fizyoterapistten hizmet almak gereklidir. Unutmayın, ameliyatsız, iğnesiz ve ilaçsız bir şekilde tüm bu ağrılardan kurtulmak mümkün. Bu noktada fizyoterapi alanında uzman Ahmet Burak Sezgin'den rahatsızlık ve belirli ağrı durumlarınızda kolaylıkla randevu alabilir ve ağrılarınıza dur diyebilirsiniz.

Fizyoterapistinize Danışın!

Sağlıklı günler.

Yazının devamı...

Tıp tarihi ve fizyoterapi

Yarınlarımızın En Önemli Sağlık Alanı ' Fizyoterapi ' Olacaktır

Fizyoterapi'nin geçmişi Hipokrat zamanına kadar uzanmaktadır. Daha o zamanlarda hastalar manuel terapi ya da çeşitli diğer fizik tedaviye özgün terapi yöntemleriyle tedavi edilmeye çalışılıyordu. Tıp tarihi bize bu gerçeği fazlasıyla yansıtmaktadır. Hidroterapi yöntemi yani suyun tedavi edici özelliklerinden faydalanmak da kullanılan yöntemler arasındaydı. Suyun eklemler ve kaslar üzerine binen yükü azaltıcı etkisi ağrı kontrolü sağlamaya yardımcı oluyordu. Günümüzde geliştirilerek kullanılan bu yöntemler fizyoterapistlerin yönlendirmeleriyle daha da fayda sağlar bir hale geldi. Peki gerçek anlamda fizyoterapi nedir, ne zaman ihtiyacınız olur? İşte bu noktada Uzman Fizyoterapist Ahmet Burak Sezgin'nin önemli görüşleri ile fizyoterapiye genel bir göz atalım.

Fizyoterapi Nedir?

Fizyoterapi, diğer adıyla fizik tedavi travma, yaşlılık, yaralanma ya da çeşitli hastalıklar nedeniyle eksilme ve bozulma gösteren fonksiyonel hareketleri geri kazandırmak amacıyla yapılan tedavi yöntemlerine verilen isim. Fizyoterapist ise fizyoterapi ve rehabilitasyon alanında 4 yıl lisans eğitimi almış ve ünvanı kazanmış sağlık profesyonelleridir. Fizyoterapist'ler; Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden mezun olarak bu alanda çalışmaya hak kazanırlar. Türkiye'de geçtiğimiz yakın zamanda ilk Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Fakültesi Hacettepe Üniversitesi'nde açılmış ve fakülte derecesine yükseltilmiştir. Böylece geçmişten günümüze fizik tedavi ve rehabilitasyon ile birlikte fizyotertapist mesleğinin ülkemizde ki yarınları da güvenle ve başarı ile gelişmekte, gittikçe önem kazanan bir alan olma avantajını sağlamıştır.

Fizyoterapinin Tarihi Gelişimi Nasıl Olmuştur?

Hipokrat zamanında fizyoterapi alanında çeşitli tedavi yöntemlerinin başlangıcı atılsa da profesyonel anlamda ilk tedavi çalışmaları 17. yüzyıl başlarında Avrupa'da gerçekleşmiştir. İsveç'te 1813 yılında kurulan Royal Central Institute of Gymnastics isimli merkezde tedavi amaçlı manuel terapi yaklaşımları ve egzersizler yapılıyordu. Bu merkez fizyoterapinin yapıldığı bilinen ilk kurum olarak bilinir. Yeni Zelanda Otago Üniversitesi'nde fizyoterapi okulunun açılması, İngiltere'de Chartered Society of Physiotherapy'nin kurulması fizyoterapi tarihi için önemli gelişmelerdir. Amerika'da 1921 yılında fizyoterapi derneğinin de kurulmasıyla fizyoterapi gitgide daha fazla önem kazanmaya başlamıştır.

19. yüzyılda yaşanan çocuk felci hastalığının tedavisine Amerikalı sağlık profesyonelleri fizyoterapi yöntemleri ile katkı sağladı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında birçok insanın sakat kalması fizyoterapiye olan ihtiyacı arttırdı.

Dönem değiştikçe yaşanan hastalıklar ve sıkıntılar değişse de fizyoterapiye her zaman ihtiyaç olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Geçmişten günümüze fizyoterapiye ve fizyoterapistlere her daim ihtiyaç olmuştur. Bunun nedeni kas, iskelet ve sinir sistemini etkileyen birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bir yöntem olmasıdır.

Teknolojinin gelişmesi ve çalışma koşullarının değişmesiyle birlikte toplumların gittikçe hareketsizleştiğini söyleyebiliriz. Bu hareketsizleşme de kas ve iskelet yapısını oldukça olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple günümüzde fizyoterapistlere duyulan ihtiyaç da giderek artmaktadır. Fizyoterapistler bireylerin yaşam kalitesinin arttırılmasına ve tedavi edilmelerine katkı sağlamak için, her geçen gün sayıları artan yaklaşımlarla hizmet vermektedir.

Türkiye'de Fizyoterapi Tarihi

Ülkemizde fizyoterapinin temelleri 1961 yılında, Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından Hacettepe Üniversitesi'nde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu'nun açılmasıyla atılmıştır. 1969 yılında ise Hacettepe Üniversitesi'nde Türkiye Fizyoterapistler Derneği kuruldu. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl dilimindeyse Fizyoterapi mesleğinin odalaşma konusunda gündemde olup çalışmalar hızla ilerlemekte. Bu gelişmeler sayesinde fizyoterapi çalışmaları ülkemizde hız kazandı. Fizyoterapi çalışmalarının etkileri gözlemlendikçe bu alana ilgi oldukça arttı. Dünya'da ve ülkemizde fizyoterapi mesleği bir çok uzmanlık dalına ayrılmaktadır. Bunlar; manuel terapi, osteopati, psikonöroimmünoloji gibi alanlar olarak en başta sıralanabilir.

Fizyoterapiye Ne Zaman İhtiyacınız Var?

Fizyoterapinin amacı romatolojik, ortopedik, nörolojik, nöroşirujikal, kas ve iskelet sistemiyle ilgili hastalıkların tedavisi ve hastalığın neden olduğu ağrıların azaltılması, hareket ve fonksiyonelliğin arttırılmasıdır. Hastaların yaşam kalitesi için de fizyoterapinin önemi oldukça fazladır. Hastanın kaç seans fizyoterapiye ihtiyacı olduğu hekim tarafından koyulmuş teşhis ve tanıya göre farklılık göstermekle birlikte programlanması fizyoterapi uzmanları tarafından belirlenir. Gerekli yöntemler hastalara, fizyoterapistler tarafından uygulanır. Geçmişten günümüze fizyoterapi oldukça gelişme göstermiştir. Fizyoterapi müdahaleleri bilimsel kanıtlara dayanan özel tekniklerdir. Travmatik diz yaralanmaları, parkinson, inme, bel fıtığı, boyun fıtığı, mekanik bel ağrıları, solunum problemleri, fibromiyalji, kronik kas spazmları gibi birçok spesifik hastalıkta uzmanlaşmış fizyoterapistler de vardır. Bu hastalıkların tedavisinde ve hastanın yaşam kalitesinin arttırılmasında fizyoterapinin ve bu alanda özelleşmiş uzman fizyoterapistlerin önemi büyüktür.

Skolyoz, boyun kaynaklı baş ağrıları, kireçlenme, kemik erimesi, kol ve bacakta görülen sinir sıkışmaları, spor yaralanmaları ve birçok hastalığın tedavisi fizyoterapi ile mümkündür. Hastanın terapiye devamlılığı iyileşmesinde büyük önem taşır. Ancak tüm tedaviler holistik yaklaşımla yani çok yönlü ele alınmalıdır. Bu çok yönlü ele almayla birlikte multidisipliner yani diğer sağlık profesyonelleri(hekim, diyetisyen, psikolog, podolog vs.) ile çalışmakta önem taşır. Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için düzenli kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz. Aklınızdaki tüm sorulara yanıt bulmak ve alanında yetkin bir fizyoterapistten yardım almak için Uzm.Fzt. Ahmet Burak Sezgin'e danışabilirsiniz.

Tüm Miliiyet Sağlık okurlarına sağlıklı günler.

Yazının devamı...

Egzersiz ve coronavirüs

'Egzersiz yapmanın covid-19 virüsü ve bağışıklık sistemi üzerine etkisi' ile ilgili yaptığım bu detaylı çalışmayı siz Milliyet Sağlık ailesi ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım.

Publishmed Tıbbi Dergi Yayıncılığı ve geçtiğimiz hafta Dünyaca ünlü The New York Times gazetesininde yayınladığı coronavirüs ve egzersiz ilişkisinin önemini sizler için araştırdık.

Egzersiz yapmak bağışıklık sistemimizi coronavirüs ile mücadele'de nasıl etkiler? Sorusunu cevaplamaya çalışacağım kısaca. Coronavirüs salgını ile bu soru büyük önem ve aciliyet kazandı.

Egzersiz yapmak vücudumuzun enfeksiyonlar, zararlı bakteriler ve en önemlisi virüsler ile mücadele etmekte önemli bir savunma kalkanı parçası. En son bilimsel çalışmalar özellikle beslenmenin de içerisinde olduğu doğru yaşam ve hareket formunun bağışıklık sistemimizi önemli düzeyde güçlendirdiğini, yapılan tek bir egzersizin bile virüslerle mücadelede bağışıklık yeteneğimizi artırabileceğini ve geliştirebileceğini ileri sürüyor.

Ancak bazı akademik çalışmalar egzersiz türünün, egzersiz miktarının ve egzersiz seviyesinin bağışıklık sistemi yanıtlarımızı olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermekte. Nitekim maraton koşucuları üzerinde yapılan bir çalışmada koşu sonrası maratoncuların enfeksiyona yakalanma risklerinde artış görülmüş. Bu da egzersiz şiddet ve miktarının bazen bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebileceğini göstermekte. Bunun yanında 2005 yılında hayvanlar üzerinde yapılan bir çalışmada daha fazla hareket ettirilen hayvanların 'influenza' virüsünden etkilenme olasılığı da azalmış.

Sonuç: Coronavirüs ile mücadelede egzersiz yapmak her zaman güvenlidir ve oluşabilecek enfeksiyon riskini azaltacaktır. Egzersiz süresi, şiddeti ve nasıl olması gerektiği önemlidir. Egzersiz yapılacak yerin ortam şartları ile hijyen çok önemlidir. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım sonra! Unutulmamalıdır ki; vücut bir bütündür ve ne olursa olsun bütüncül düşünmek gerekir.

Bir fizyoterapist'e danışmanız dileğiyle.

Sağlıklı günler.

Yazar: cPNİ, MT, Uzm. Fzt. Ahmet Burak Sezgin

Yazının devamı...

Egzersiz ve Covid-19

'Egzersiz yapmanın Covid-19 virüsü ve bağışıklık sistemi üzerine etkisi' ile ilgili yaptığım bu detaylı çalışmayı siz sağlıklı yaşıyoruz ailesi ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım.

Publishmed Tıbbi Dergi Yayıncılığı ve geçtiğimiz hafta dünyaca ünlü The New York Times gazetesinin de yayınladığı corona virüs ve egzersiz ilişkisinin önemini siz değerli Sağlıklı Yaşıyoruz ailesi ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

"Egzersiz yapmak bağışıklık sistemimizi coronavirüs ile mücadelede nasıl etkiler?" sorusunu cevaplamaya çalışacağım kısaca. Coronavirüs salgını ile bu soru büyük önem ve aciliyet kazandı.

Egzersiz yapmak vücudumuzun enfeksiyonlar, zararlı bakteriler ve en önemlisi virüsler ile mücadele etmekte önemli bir savunma kalkanı parçası. En son bilimsel çalışmalar özellikle beslenmenin de içerisinde olduğu doğru yaşam ve hareket formunun bağışıklık sistemimizi önemli düzeyde güçlendirdiğini, yapılan tek bir egzersizin bile virüslerle mücadelede bağışıklık yeteneğimizi artırabileceğini ve geliştirebileceğini ileri sürüyor.

Ancak bazı akademik çalışmalar egzersiz türünün, egzersiz miktarının ve egzersiz seviyesinin bağışıklık sistemi yanıtlarımızı olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermekte. Nitekim maraton koşucuları üzerinde yapılan bir çalışmada koşu sonrası maratoncuların enfeksiyona yakalanma risklerinde artış görülmüş. Bu da egzersiz şiddet ve miktarının bazen bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebileceğini göstermekte. Bunun yanında 2005 yılında hayvanlar üzerinde yapılan bir çalışmada daha fazla hareket ettirilen hayvanların 'influenza' virüsünden etkilenme olasılığı da azalmış.

Sonuç... Coronavirüs ile mücadelede egzersiz yapmak her zaman güvenlidir ve oluşabilecek enfeksiyon riskini azaltacaktır. Egzersiz süresi, şiddeti ve nasıl olması gerektiği önemlidir. Egzersiz yapılacak yerin ortam şartları ile hijyen çok önemlidir. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım sonra! Unutulmamalıdır ki vücut bir bütündür ve ne olursa olsun bütüncül düşünmek gerekir.

Bir fizyoterapiste danışmanız dileğiyle...

Sağlıklı günler.

Yazının devamı...

Sırt fıtığı nedir?

Sırt Fıtığı (Torakal Disk Hernisi) Nedir?

Torakal disk hernisiya da halk arasında sıklıkla kullanıldığı şekliyle sırt fıtığı, tüm fıtıklar arasında bel ve boyun fıtıkları kadar en sık görülen ya da şüphelenilen fıtık türüdür. Torakal, omurun sırt bölümüne uzanan 12 kemikten her birine verilen isimdir. Vertebra (omur) boyunca uzanan toplamda 34 tane kemik göz önüne alındığında Torakal'ın ne kadar alan kapladığını hafızanızda canlandırabilirsiniz. Torakal denilen gögüs bölümünü iki omuz hizanızdan başlayıp, sırt bölgesinde karın boşluğunza kadar uzanan bölge gibi düşünebilirsiniz. Akciğerlerin de korunduğu ve dinlenildiği bölge denilmesi de hafızanızda sırt bölgesini canlandıracaktır.

Sırt Fıtığının Belirtileri Nelerdir?

Omurga da her bölgede olduğu gibi torakal bölgede de kemikler arasında sistemsel bağı oluşturan diskler vardır. Torakal diskler olarak adlandırılan bu diskler, boyun tabanı ile bel arasındadır ve bunlarda oluşabilecek herhangi bir kayma ya da yıpranma, torakal disk hernisi yani sırt fıtığı problemini oraya çıkarır. Bu durumda, fıtıklaşmış disk, sinirlere veya omuriliğe basabilir ve bu da ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Bu rahatsızlıktan muzdarip olan kişiler, "Sırtımı düz tuttuğumda rahat hissediyorum ama kendimi serbest bıraktığımda boynuma kadar ağrı hissediyorum" veya "kalçama kadar uzanan bir ağrı var ve arada bir iğne batırır gibi bir ağrı geliyor, dizime kadar ağrısını hissediyorum" şikayeti ile ilgili uzman hekimlere başvurur.

Sırt Fıtığı Nasıl Tedavi Edilir?

Genelde bu durum cerrahi operasyonlar ile çok kolay bir şekilde çözümlenebilir. Ancak metot ve yöntemlerin daha iyi belirlenmesi açısından ve kimi zaman cerrahi müdahaleye gerek bıraktırmayacak tedavilerin uygulanmasını sağlayabileceğinden, ilgili hekim teşhis ve tanısından sonra mutlaka bir fizyoterapiste'de danışmalısınız. Çünkü trokal disk hernisi tanısı konulan hastaların büyük kısmı, cerrahi operasyon olmadan, normal hayatlarına devam edebiliyorlar. Bunun için fizyoterapist eşliğinde uygulanacak fonksiyonel tıp ve bütüncül fizyoterapi yaklaşımları ile kombine edilmiş egzersiz programları, elektriksel kas güçlendirmeleri, rehabilitasyon ve uygun beslenme programları işe yarayabilir. Bununla birlikte, hastalığın seyri ve sonrasında uygulanacak çözümlerin etkisi de göz önüne alınarak etkili tedavi yöntemleri uygulanabilir.

Torakal Disk Hernisi (Sırt Fıtığı) Tanısı

-Vücudun sırt kısmından başlayıp ve bir veya her iki bacağı dolaşan ağrı.

-Bir veya her iki bacağın bazı bölgelerinde uyuşma veya karıncalanma.

-Bir veya her iki bacağın belirli kaslarında kas zayıflığı.

-Bacaklarda spastisiteye (kas spazmı) neden olabilen bir veya her iki bacakta artan refleksler.

-Bacakta güç kaybı.

-Merdiven inip çıkmada zorlanma.

-Kollarda uyuşma yada güç kaybı

-Yürümeyle birlikte mutlaka dinlenme isteği ve uzun süreli yürüyememe.

-Ayakta sabit durma ile birlikte hissettiren ağrı durumu.

-Cinsel yaşamda olumsuzluklar.

-Tuvalet ihtiyaçlarını kontrol edememek,

gibi belirtilerde mutlaka ilgili bir uzman hekime vakit kaybetmeden başvurulması gerekmektedir. Çünkü yukarıda belirtilen durumlar trokal disk hernisi yani sırt fıtığıının belirtileri arasındadır ve mutlaka mümkün olan en kısa ilgili uzman hekime başvurmak gerekir.

Duruşunuz Sırt Fıtığı Riskini Arttırıyor

Omurlar veya omurganızın şeklindeki değişiklikler trokal disk hernisi riskinizi artırabilir. Özellikle postür dediğimiz duruş bozukluğundan kaynaklı sırt fıtıkları çok sık karşılaşılan sırt fıtığı nedenleri arasındadır. Bu ve buna benzer bir durumda fıtığın sebebi duruş bozukluğu olduğu için ameliyat olmak, ilaç kullanmak durumu çözmeyecektir. Mutlaka ilgili bir uzman fizyoterapist'e danışmanız gerekir. Bunlara ek olarak, disk yapısı her insanda yaşla birlikte zayıflar ve güçsüzleşir. Bununla birlikte, diskin fıtıklaşmasına ve sonuç olarak sırt fıtığı problemine neden olabilecek sebeplerden biriside yaş faktörü olabilmektedir.

Sırt Fıtığı'nın Tedavisi

Tanısı hekim tarafından konulan bir sırt fıtığı probleminin tedavisi birkaç şekilde olabilir. Hasta'nın durumu ameliyat gerektirmiyor ise; uzman bir fizyoterapist tarafından uygulanacak,

-Ortopedik Manuel Terapi

-Egzersiz

-Psikonöroimmünoloji ( Beslenme ve eksik vitamin mineral tespiti )

-Hasta eğitimi

-Osteopati

gibi bütüncül yaklaşımlar ameliyatsız ve ilaçsız tedavi metotlarının başında gelmekte ve uygulanmaktadır.

Yazar: cPNİ. OMT. Uzm. Fzt. Ahmet Burak SEZGİN

Yazının devamı...

Bel Fıtığı İyileşir mi ?

Bel Fıtığı İyileşir mi ?

Omurga, vücudun üst kısmında bulunan iskelet sisteminin temelini oluşturur. İnsan omurgası, omur dediğimiz kemikler ve bu kemikler arasında bulunan ve amortisör görevi gören disklerden oluşur. Omurga, vücut ağırlığını taşıyarak vücudumuzun düzgün durmasını sağlar. Vücut ağırlığının büyük bir bölümünü omurganın bel kısmında bulunan 5 adet omur ve disk taşır. Bel fıtığı; bel bölgesinde bulunan bu disklerin her hangi bir sebebe bağlı olarak veya omurga kemiklerinde meydana gelen bozulmalar sonucu oluşur. Yıpranan, dejenere olan ya da kayan diskler omurilikten çıkan sinirlere baskı uygulayarak şiddetli ağrılara yol açar.

Bel Fıtığı Neden Olur, Belirtileri Nelerdir?

Bel fıtığı oluşumuna yol açan diskin kayması ya da bu yapının dış bölümünün yıpranması, birçok farklı nedene bağlı olarak meydana gelebilir. Ancak bel fıtığına neden olan etkenlerin başında yaşlanma ve dejenerasyon, aşırı kilo ve ağır yük kaldırmaya bağlı ani gerilimler yer alır. Özellikle bel bölgesi, karın bölgesi kaslarınında bu duruma bağlı olarak gücünü kaybetmesiyle de fıtık problemi kaçınılmaz bir gerçek halini alır. Bel fıtığı oluştuktan sonra vücutta bazı belirtiler meydana gelir. Bu belirtilere değinecek olursak...

Burada değinilen belirtilerin tamamı ya da bir kısmı sizde de mevcutsa hemen uzman bir hekime danışın. Hekiminiz standart bir klinik muayenesi, röntgen ve MRI gibi tetkiklerle bel fıtığı rahatsızlığınızın olup olmadığını ortaya koyacaktır. Burada hekim tarafından teşhis ve tanı koyulduktan sonra mevcut durumunuza göre uzman bir fizyoterapist'e danışmanız fıtık probleminizden kurtulmada etkin, etik ve başarılı bir davranış olacaktır.

Bel Fıtığı Tedavisinde Fonksiyonel Tıp

Uzman hekim tarafından bel fıtığı teşhisi konulduktan sonra tedavi aşaması başlar. Halk arasında bel fıtığı tedavisi için yaygın olarak bilinen tedavi yöntemi ameliyat olsa da, aslında cerrahi müdahale en son tercihtir. Bel fıtığı tedavisinde cerrahi müdahale zorunluluğu olan vakaların sayısı yalnızca %2'dir. Geriye kalan vakaların tedavisi için en etkili yöntemlerin başında fizyoterapi ve rehabilitasyon gelir. Fizyoterapi; farklı nedenlerle kaybedilen fonksiyonel hareketleri geri kazandırmak için yapılan;

-Manuel Terapi

-Osteopati

-Psikonöroimmünoloji ( Beslenme ve mineral vitamin takviyeleri )

-Egzersiz ( Kas gücü geri kazanımı )

-Kinesiotape ( Bantlama )

gibi bütüncül ve fonksiyonel fizyoterapi yaklaşımlarını içerir. Soğuk-sıcak uygulamaları, bazı elektroterapi uygulamaları ya da çeşitli dalgalar aracılığıyla yapılan tedavilerde uygulanan yaklaşım da çok önemlidir. Çünkü klasik fizik tedavi olarak adlandırılan uygulamalar 1900'lü yıllardan bu yana değişmemiş uygulamalardır . Fizyoterapide ana amaç kişilerin yaşamsal faktörlerini sağlıklı bir şekilde yeniden kazanmasını sağlamaktır. Bel fıtığı hastalarına uygulanan fizyoterapi yöntemleri ile hastalık tamamen tedavi edilebilir. Ayrıca fizyoterapi sayesinde cerrahi müdahalenin getirmiş olduğu riskler ve zorluklardan da kurtulabilirsiniz. Burada tekrar altını çizmekte yarar var; teşhis ve tanısı bel fıtığı olarak koyulmuş hastanın durumunun cerrahilik olmaması gerekmektedir ki fizyoterapi ile mutlak başarı sağlanabilsin. Bu durumda fizyoterapistinizin görüşüde önemlidir.

Bel Fıtığı Tedavisinde Bütüncül Fizyoterapi'nin Önemi

Gelişen tıp teknikleri doğrultusunda bel fıtığı tedavisinde bütüncül yaklaşım ön plana çıkmıştır. Sadece hastalıkların meydana getirdiği ağrılardan kurtulmak yerine, vücuda bütüncül bir bakışla yaklaşılmaktadır. Hastalığın nedenleri ve temelleri araştırılarak ortaya konulmaktadır. Tedavi yapılırken ortaya konulan sorunlar giderilmektedir. Böylece hastalık tekrar etmeyecek şekilde tedavi edilirken bütün vücutta bir iyileşme sağlanmaktadır. Bu bağlamda hem farklı cihazlarla hemde egzersiz ve beslenme durumları kullanılmaktadır. Bunlarla birliket ellerle uygulanan osteopati ve manuel terapi ile herhangi bir cihaz kullanılmadan, çeşitli hareketler ya da el ile uygulamalar yapılarak, hastanın ağrı olan ya da ağrıya sebebiyet veren bölgelerinin çalıştırılması sağlanır. Doğru şekilde uygulanan fizyoterapi bel fıtığı tedavisi için en sağlıklı ve etkili yöntemdir. Uzman hekim tarafından bel fıtığı teşhisi konulduğu taktirde, doğru fizyoterapi tedavisini almak için Uzman Fizyoterapist Ahmet Burak Sezgin'e başvurabilirsiniz.

Yazar: cPNİ, MT, Uzm. Fzt. Ahmet Burak SEZGİN

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.