SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Listezis 'bel kayması' nedir?

Listezis "Bel Kayması" Nedir?

Tıp Dünyası arasında listezis olarak anılan halk arasında bel kayması olarak bilinen bu rahatsızlık pek çok farklı nedenlerden omurga kemiklerinin öne ya da arkaya doğru kayması ile ortaya çıkan rahatsızlıktır. Omurgalar, normal durumda üst üste ve bir düzen halinde dizilidir. Bu dizilim, bütünsellik içerisinde aralarında bulunan eklem ve bağ dokularıyla birbirlerine bağlıdır. Her omurganın arasında bulunan disk ve faset eklemleri vardır. Ön bölümünde olanlara disk eklem, arka bölümünde olanlara faset eklem denir.

Bel kayması durumunda, omurlardan biri öne ya da arkaya doğru hareket eder. Gerçekleşen bu kayma hareketine bağlı olarak omurlar arasındaki dokular sıkışır. Yine omurların içinde bulunan omurilik ve sinirler de sıkışır. Böylece başta bel ağrısı olmak üzere kalçada, bacaklarda ve ayak parmaklarında ağrı, karıncalanma, yanma ve uyuşma gibi nörolojik semptomlar ortaya çıkar.

Bel Ağrılarına Dikkat! Bel Kayması Nasıl Teşhis Edilir?

Bel ağrısı şikayeti ile doktora başvuranların yaklaşık olarak % 10'u, yapılan muayene ve tetkikler sonucunda bel kayması teşhisi alır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanılır. Bel kayması vakaları çoğunlukla genetik yatkınlık, yaş, hayat tarzı, beslenme bozuklukları, hareketsizlik, ön ağırlık denilen göbeklenme ve kazalara bağlı olarak görülür. İlk ve en mühim tanı, bel ağrısı olmasına rağmen bazı hastalarda bel ağrısı şikayeti görülmeyebilir. Şikayetler sadece eğilirken, ayağa kalkarken, otururken ve yataktan doğrulurken görülebilir. Bel kayması belirtileri, sorun tedavi edilmediği sürece devam eder. Çoğu zaman da artış gözlenir. Hasta, bel ağrısı şikayeti ile doktora başvurduğunda doktor ilk önce hastanın ayrıntılı olarak öyküsünü dinler. Ardından fizik muayene yapılır ve eğer gerekli görülürse ek tetkik olarak radyolojik görüntüleme ister. Yapılan değerlendirme sonucunda bel kayması teşhisi koyulur. Bel kaymasının şiddetine göre tedavi düzenlenir. Bu tedavi, cerrahi müdahale olabileceği gibi fizik tedavi ve rehabilitasyon ( fizyoterapi ) programının uygulanması'da olabilir. Özellikle cerrahi gerektirmeyen, cerrahi uygulanamayacak olan durumlarda mutlaka fizyoterapist değerlendirmesi şarttır. Fizyoterapi bu hastalar için doğru bir yoldur. Dolayısıyla bu konuda teşhis ve tanı hekim tarafından koyulduktan sonra mutlaka bir fizyoterapist'e de başvurmanız sizin için en sağlıklı yol olacaktır.

Bel Kayması Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bel ağrısı şikayetiyle hasta doktora başvurduğunda ayrıntılı olarak anamnez alınır yani hastanın öyküsü dinlenir. Ardından fizik muayene yapılır. Hekimin isteği üzerine yapılan radyolojik görüntüleme ile eğer varsa bel kayması teşhisi koyulur. Bel kaymasının çeşidine ve şikayetlere göre tedavi düzenlenir. Bazı vakalarda istirahat etmek yeterli olabilir. Bazı durumlarda da karın ve sırt kaslarını güçlendiren egzersiz programları tedavi için önerilir. Bel kaymasının şiddetine bağlı olarak doktor, hastayı fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümüne yönlendirerek, kendisine özel bir program oluşturulmasını önerebilir. Diğer bir seçenek de ilaçla tedavidir. Çok ilerlemiş olan durumlarda ise omurganın eski yapısına kavuşması için cerrahi operasyon gerekir.

Bel Kaymasında (Listezis) Bütüncül Fizyoterapi Yüksek Başarı Oranına Sahip !

Daha öncede bir çok yazımızda bahsettiğimiz ve anlattığımız bütüncül fizyoterapi uygulamaları omurilik rahatsızlıklarında bel kayması başta olmak üzere bir çok hastalıkta yüksek başarı oranına sahip. Eğer sizin de bel kayması olarak adlanırılan listezis sorununuz varsa, sağlık kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin. Bu konuda ilk önce ilgili hekim'e sonrasında ise Uzman Fizyoterapist Ahmet Burak Sezgin'den gönül rahatlığı ile başvurabilirsiniz. Sağlıklı günler.

Yazar: cPNİ. MT. Uzm. Fzt. Ahmet Burak Sezgin

Yazının devamı...

Tendinozis nedir?

Tendinozis Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Vücutta bulunan tüm kas yapılarını kemiklere bağlayan yapılara tendon denir. Tendonlar vücut mekaniğinde kaslar ve kemikler kadar önemli yapılardır. Görev ve etkileri yüksek kıymetli yapılar olarak bilinir. Tendon nedir ? sorusunun cevabının önemi de bu açıklamayla birlikte anlaşılabilmektedir. Tendonlar kaslar ve kemik yapılarda problem olmasada bunların sorumluluklarını alarak kendilerini feda edebilir özel yapılardır. Kendi fedakarlıkları ile ortaya çıkan bazı tendon rahatsızlıkları vardır. Bunlardan en bilineni; Tendinozis olarak bilinen tendon dokularının yıpranması problemidir.

Tendinit Nedir?

Tendinit denilen rahatsızlıkta yine tendon problemlerinin en başında gelir. Tendinit ile tendinozis tendon problemleri arasında sıklıkla karıştırılır. Tendinit, tendonlarda iltihaplanma ve tahribatı temsil eder. Tendinozis problemlerinde ise iltihaplanma yoktur ve tendinozis hastalarında her zaman enfeksiyon görülmeyebilir. Tendinit tendonda ki yaralanmalar sonucunda açığa çıkan iltihaplanma, tendinozis ise kronik olarak fazla kullanıma bağlı olarak gelişen yıpranma olarak yorumlanabilir. Konumuz Tendinozis Nedir ? Nasıl tedavi edilir ? olduğu için bu yazımızda tendinozis konusu anlatılacak ve tendinit problemlerine bir başka yazımızda yer verilecektir.

Tendinozis Nasıl İyileşir?

Tendinozis hastalığına bağlı olarak görülen tendon hasarlarına vücudun farklı bölgelerinde rastlanabilir. Tendon hastalıkları her yaş grubunda cinsiyet farketmeksizin ortaya çıkabilir. Ancak spor yapan yetişkinlerde, bazı enfeksiyonel hastalıklarda ve travmalar sonucunda yoğun kas iskelet sistemi kullanımına bağlı olarak, önlem alınmadığı takdirde ihtimallerin artması görülebilir. Tendon problemleri omuz, kalça diz, başparmak ve aşil tendon denilen yapının geçtiği ayak bileği bölgesinde daha sık ortaya çıkar. Tendonlarda yaşanan şişme ve ağrı sonucunda doktorunuz ilk olarak fiziksel muayeneyi yapar. Tendinozis’in seviyesini belirlemek için ek testler gerekir. Tam tanı koyabilmek için MR, röntgen ve ultrason çekimine ihtiyaç duyulur. Böylece tendinozis belirtilerinin altında farklı bir hastalık olup olmadığı da analiz edilir. Doktorunuzun önerdiği uygulamaları fizyoterapistinize de danışarak düzenli olarak takip edip uyguladığınızda tendon tahribatlarını kontrol altına alabilirsiniz.

Tedavi Sürecinde Nelere Dikkat Edilmelidir?

· Tendinit ve diğer tendon problemlerinin tedavisinde bazı püf noktalara dikkat edebilirsiniz. Böylece tedaviden daha fazla verim alabilirsiniz.

· Klavye gibi sıklıkla kullandığınız ürünlerin ergonomik olmasına dikkat etmelisiniz.

· Tendonu desteklemek için doktorunuzun ve fizyoterapistinizin önerileri doğrultunda özel bant ve dirseklikler kullanabilirsiniz.

· Fizyoterapistinizin önerdiği germe hareketlerini ve diğer egzersizleri yapabilirsiniz.

· Tendinit gibi problemlerde tendonunuzu ve eklemlerinizi zorlayacak ağır egzersizlerden kaçınmalısınız. Bu konuda fizyoterapistinize güvenin.

· Kan dolaşımınızı kısıtlayacak hareketlerden uzak durmalısınız.

· Tedavinizi düzenli yürüyüşler ile destekleyebilirsiniz.

· Tendon bölgelerinin doğal hareket pozisyonunda kalmasına özen göstermelisiniz.

· Eklem ve tendon bölgesine özel yağlarla terapistinizin göstereceği uygulamaları manuel olarak yapabilirsiniz. Doğal bitkisel yağları bu uygulamalarda değerlendirebilirsiniz. Sıcak ve soğuk kompres uygulamalarından yararlanabilirsiniz. Bu uygulama ağrı ve şişliklerin giderilmesinde oldukça etkilidir. İlgili hekim ve fizyoterapistinizin önerisi doğrultusunda yapmanız gerektiğini unutmayın.

· Tedavinin olumlu sürmesi için beslenmenize dikkat etmelisiniz. Kollajen üretimini destekleyecek gıdalara yönelmelisiniz. Ko-enzim Q10, Çinko, magnezyum, omega 3 ve C vitamini içeren besinlere ağırlık verebilirsiniz. Bitkisel ağırlıklı beslenme tipleri, tendonlardaki enfeksiyonu azalttığı için tedavi sürecinde tercih edebilir.

Tüm bu maddelerle birlikte hekim teşhis ve tanınız sonrası bütüncül fizyoterapi ve fonksiyonel yaklaşım içerisinde psikonöroimmünoloji, egzersiz, fizyoterapi, manuel terapi, osteopati gibi metotlarla mevcut tedavi protokolonüzü destekleyebilir, iyileşme sürecini daha hızlı ve kalıcı kılabilirsiniz.

Tendinozis'te Fizyoterapi Uygulamaları Nelerdir?

Tendinit ve tendinozis hastalarında problemli tendonların sağlamlaştırılması ve güçlendirilmesi tedavinin önemli bir parçasıdır. Bu uygulamalara gerek duyulduğunda, beslenmenizi kollajen doku yönünden içeriği bol olan gıdalarla destekleyebilir, uzman önerisi doğrultusunda takviye olarak kollajen kullanabilirsiniz. Tedaviden en iyi sonuçları alabilmeniz için hastalıktan etkilenen bölgeleri dinlendirmeniz de büyük önem taşır. Çalışmakta olduğunuz işiniz ya da diğer faaliyetler tendon bölgelerini dinlendirmenize engel oluyorsa her 15 dakikada bir mola vererek, fizyoterapistiniz tarafından size özel olarak hazırlanmış olan egzersizlerle kendinizi destekleyerek tedavinizi olumlu bir şekilde sürdürebilirsiniz. Ayrıca çalışma alanlarındaki sandalyelerinizin ergonomik olmasına da özen göstermelisiniz.

Tendinit ve tendinozis tedavisinde fizyoterapiye özgün yaklaşımların önemi büyüktür. Kişiye özel tedavi planları ile tendon hasarlarının giderilme olasılığı artar. Dolayısıyla gerçek ve başarılı bir iyileşme kaçınılmaz bir gerçek halini alır. Hekim tarafından koyulmuş tendinozis veya tendinit şikayetiniz varsa sizde kalıcı ve daha hızlı iyileşmek için Fizyoterapist Ahmet Burak Sezgin’in bilimsel yaklaşımlarıyla bu hastalıklara özel fizyoterapi tedavi planlarından yararlanabilirsiniz.

Yazının devamı...

Avesküler nekroz nedir?

Avasküler Nekroz Nedir?

Avasküler nekroz (AVN), femur olarak da bilinen uyluk kemiğinin baş kısmında görülen bir hastalık. Üst bacak kemiğinde meydana gelen AVN, bu bölgede deformasyona neden olur. Kasıkta hafif bir sızıyla kendini gösterir ve zaman içerisinde hastanın yaşam kalitesini düşürmeye başlar. Şiddetli ağrıya neden olan bu hastalık, ileri evrelerde yürüme güçlüğü yaratır. Uygun tedavi yöntemlerinden yararlanarak femur’un geri dönüşü olmayan deformasyon sürecine engel olabilirsiniz.

Avasküler Nekroz Neden Görülür?

Avasküler nekroz görülme sıklığını arttıran en önemli etken travmadır. Çeşitli dış etkenlerin neden olduğu kırıklar ve travmalar AVN oluşumunu tetikler. Kalça ve femur bölgesine uygulanan çeşitli operasyonların da AVN’yi tetiklediği biliniyor. Bunların dışında orak hücreli anemi ve gut hastalığına sahip olmak, beslenme bozuklukları ve hareketsizlik durumlarıda avasküler nekroz riski oluşturuyor. Fazla alkol kullanımı ve sigara kullanımıda AVN oluşumunu ciddi oranda arttırır.

Avesküler Nekroz’da Psikonöroimmünoloji

Gelişen fonksiyonel tıp ve bütüncül yaklaşım bilinciyle adından sıkça bahsedilmeye başlanılan bir yaklaşım olarak sık sık psikonöroimmünoloji alanını artık duymaktayız. Psikonöroimmünoloji, zihinsel rahatlama sonucu kişinin yaşamındaki stres ve panik gibi olumsuz durumların azaltılması hatta yok edilmesine yönelik bir tedavi-terapi biçimidir. Avasküler nekroz tedavisinde de ilaçların ve cerrahi müdahalenin yeterli olmadığı durumlarda psikonöroimmünolojik yaklaşımlardan aktif olarak yararlanılır. İlaçlar ve cerrahi uygulamalardan her zaman yeterli oranda başarı elde edilemeyebilir. Erken teşhisle birlikte psikonöroimmünolojik terapilerden yararlanılarak hastalığın seyrinde olumlu bir süreç başlatılabilir. Bu terapilere ne kadar erken başlanırsa tedaviden etkili sonuçlar alma ihtimaliniz de artar. Bu durumlarda bütüncül yaklaşımın önemi asla unutulmamalıdır.

Avesküler Nekrozda Yardımcı Tedavi Yöntemleri Olumlu Sonuçlar Veriyor

Avasküler nekroz tedavisinde hastanın ihtiyacına, yaşına ve sağlık durumuna uygun olarak ilgili hekimin teşhis ve tanısı öncülüğünde; fizyoterapi-rehabilitasyon, manuel terapi, egzersiz, psikonöroimmünoloji, osteopati gibi ilaç ve iğnesiz metotlardan yararlanılabilir. Bunlara ek olarakta ilgili bir uzman hekimden tedavilerinizi destekleyici ozon terapisi, bitkisel tedaviler ve akupunktur uygulamalarından da yararlanılabilir.

Ağrılı hastalık sürecinde kişiye özel tedavi planları tercih edilerek avasküler nekroz semptomları azaltılabiliyor. Bu hastalık sürecinde bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak oldukça önemlidir. Bütünücül yaklaşım bilinciyle fizyoretapi uygulamaları AVN tedavisinden sonuç alınmasında etkilidir. Kişiye özel egzersiz planları ile bu hastalıktan kaynaklanan yürüme güçlüğü gibi problemlerin önüne geçebilirsiniz. Hastalık belirtilerinden en az oranda etkilenmeniz için düzenli olarak egzersiz yapmanız gerekir.

Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirmelisiniz

İlgili uzmanınızın önerileri doğrultusunda antioksidan etkilere sahip ve kan dolaşımını doğal olarak arttıran doğal kaynakları uygun yollar ile tüketebilirsiniz. Geven otu olarak bilinen astragalus ile ginseng kullanarak bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Kişisel tedavi planlarına göre diyetinize farklı bitkiler de eklenebilir. Burada unutulmamalıdır ki mutlak bir hekim öngörüsü gerekmektedir. Bunlarla birlikte alanında uzman klinik psikonöroimmünoloji terapisti ve uzman fizyoterapistinizin uygulamaları ile bağışıklık sisteminiz uyarılarak vücudun kendi kendini tedavi etmesi için gerekli sistemler desteklenerek uyarılır. Egzersiz, beslenme ve doğru vitamin mineral takviyeleri ile desteklenen fizyoterapi uygulamaları avasküler nekroz belirtilerinden kaynaklanan ağrıların dindirilmesinde de oldukça başarılı sonuçlar verir. Fonksiyonel tıp ve bütüncül fizyoterapi uygulamaları ile desteklenen terapi metotoları, modern tıp uygulamaları ile AVN(avesküler nekroz) tedavisinde yararlanılan destekleyici ve geçerli bir tedavi yöntemidir. Kan dolaşımını arttıran, bütüncül iyileşmeyi destekleyen bu yöntemler de bağışıklık sisteminiz için olumlu etkiler yaratır. Bu uygulama ile mikro dolaşım bozukluğunun tedavi sürecinde önemli oranda yol kat edilir. Ahmet Burak Sezgin’in güncel ve bilimsel yaklaşımlarından yararlanarak AVN tedavinizi destekleyecek kişiye özel planları ile destekleyebilirsiniz. Avasküler nekroz belirtilerinden şikayetçiyseniz hemen randevu alarak fizyoterapiye özgü yaklaşımlar hakkında bilgi edinebilirsiniz. Multidisipliner çalışma ilkesi doğrultusunda mutlak ilgili hekim teşhis ve tanısı gerektiği, bunun öncülüğünde ilerlenmesi gerektiği de asla unutulmamalıdır.

Yazar: PNİ, MT, Uzm. Fzt. Ahmet Burak SEZGİN

Yazının devamı...

Nasır nedir, nasıl geçer?

Nasır nedir?

Ayaklarımız bazen bizi gün boyunca taşıyan, belki de vücudumuzun en önemli parçalarındandır. Vücut ağırlığımızın taşıyıcısı ayakların sağlığı da bu yüzden çok önemlidir. Çünkü tıpkı bir binanın zemini gibi insan doğasınında zemini ayaklarıdır ve büyük önem taşır.

Pek çoğumuz farkına varmadan yanlış basarız, bu durum topuk, diz, hatta sırt ağrılarına bile yol açabilir ve bu durum bir çoğumuzun aklına bile gelmeyebilir. Ta ki bir bütüncül fizyoterapi ve fonksiyonel tıp fizyoterapisti bir uzmanla karşılaşıncaya kadar tabi. Modern yaşamla birlikte bilinçsizce, ayak sağlığını kötü etkileyen ayakkabılar giyildiğinde ise ayaklarda bir takım problemler oluşur. Bunlardan kişileri en çok rahatsız edenlerden biri de nasır problemidir.

Nasır nasıl oluşur?

Ayak tabanında veya çevresinde tekrarlanan sürtünme, basınç, tahriş gibi etkenler sonucu deride cilt kalınlaşması olarak kendini gösteren durumun adıdır nasır. Zaman zaman ağrı veren nasırın, fizyoterapistler, ortopedistler ve ayak sağlığı uzmanları olan podologlar tarafından özellikle ayağa iyi oturmayan ayakkabılar, bozuk duruş, kötü iskelet ve kas sistemi bozuklukları sebebiyle oluştuğu belirtilir. Nasır, çoğu zaman ayak ve ayak parmaklarında ya da el ve parmaklarda da gelişebilir.

Nasır tedavisi nasıl yapılır?

Öncelikle bu konuda mutlaka uzman desteği almanız gerekmektedir. Sizler neler yapabilirsiniz konusunda biraz bilgi verecek olursak; Nasır tedavisi konusunda öncelikle sizin kolayca uygulayabileceğiniz basit ipuçlarından söz edebiliriz. Örneğin nasırlı bölgeyi ılık suda bekleterek işe başlayabilirsiniz. Yaklaşık 5-10 dakika arası beklettiğiniz bölgeyi bir ponza taşı ile dairesel hareketlerle ovabilirsiniz, böylece ölü deriyi çıkarmak mümkün olabilir. Aşırı sert yapmayın çünkü bu kanamaya ve tahrişe yol açabilir. Ardından nasırı yumuşatmaya yarayan bir losyonla nemlendirebilirsiniz. Kendiniz yapamıyorsanız nasır tedavisi için, ayak sağlığı ve bakımı konusunda uzman bir podologdan destek alabilirsiniz. Ayaklardaki nasırlar yanlış bir yürüyüş hareketinden, yanlış basış problemlerinden, kilo faktöründen dolayı da gelişir, ancak pek çoğu kötü oturan ayakkabılardan ve bozuk basış durumlarından kaynaklanır. Ortopedik olmayan ya da yüksek topuklu ayakkabılar bu konuda pek de masum değildir, bu yüzden özellikle kadınlar erkeklerden daha çok bu probleme maruz kalırlar.

Nasır probleminin tedavisinde ortopedik tabanlık kullanımı çok önemli!

Ayaklarınızdaki nasırları aktivite sırasında daha fazla tahrişten korumak için öncelikle nasırınızın ayakkabıyla temasını kesecek medikal ortopedik tabanlık kullanabilirsiniz ama burada asıl önemli olan bu medikal ortopedik tabanlığın kalitesi, size özel olması, bir uzman tarafından hazırlanmış olması zorunluluğu, eski tip mantar yada silikon tabanlık olarak adlandırılan tabanlıklar olmaması ve tüm bu doğrularla birlikte, ayaklarınız için uygun boyutta ve şekilde bir ayakkabı seçmektir.

Ortopedik tabanlıklar nasır dostu!

Çok sık veya çok gevşek ayakkabılar bu sorunu gündeme getirebilir ve size sıkıntı verebilir. Ayaklarınızı yere dengeli basmak nasır sorununun üstesinden gelmek için çok önemlidir. Ayaklarınız üstünde daha güçlü ve sağlıklı durmak istiyorsanız tabanlıklardan faydalanabilirsiniz. Tabanlıklar dengeli basmanıza yardımcı olacak, duruşunuzu kolaylaştıracaktır. Bu konuda tercih edebileceğiniz kişiye özel medikal ortopedik tabanlıklar, ince ve hafif oldukları için bütün ayakkabılarla mükemmel uyum sağlayabilmektedir. Bu tabanlıklar kişiye özel olarak şekillendirilebilmekte ve yaşadığınız nasır probleminizi çözebilecek kabiliyet ve yetenektedir. Dinamik yani hareketli destek özelliği sayesinde de ayakları aktif tutan ve doğal ayak hareketlerinin artmasını sağlayan tabanlıklar nasır oluşumunun engellenmesinde ve hatta nasır tedavisinde büyük fayda sağlar ve ayakla ilgili sakatlıkların yaşanmasını da tüm bunlarla birlikte engeller.

Doğru basmak ve doğru hareket için kişiye özel medikal ortopedik tabanlık kullanın!

Bu tabanlıklar sayesinde yere dengeli ve sağlıklı basabilmek, gün içindeki performansınızı da artıracaktır. Bu önemlidir çünkü kötü ayak sağlığı, fiziksel performansınızın düşmesine, fiziksel aktivitenin azlığı ise kalp hastalığı, diyabet, tansiyon, kas iskelet sistemi problemleri gibi hastalıkların yanı sıra kas kütlesinin de kaybına ve zayıflamasına neden olabilir. Vakit geçirmeden önleminizi alıp, ayağınıza uygun ortopedik tabanlıklardan faydalanabilir bizlere ulaşarak detaylı bilgi ve randevu alabilirsiniz.

Her şeye rağmen nasırınızın neden oluştuğunu bilmiyorsanız, sertleşmiş olan bölge çok ağrılı ise ya da diyabet hastası iseniz mutlaka bir uzmana başvurmayı unutmayın. Bizler sizlerin sağlıklı hareket edebilmesi için varız. Hareketli kal, hoşçakal.

Yazar: Uzm. Fzt. Ahmet Burak Sezgin

Yazının devamı...

Manuel terapi nedir?

Manuel Terapi Nedir, Hangi Hastalıklarda Kullanılır?

Günümüzde zor hayat şartları, stres ve yorgunluk, vücudumuzdaki kasların istemsizce kasılmasına yol açar. Hareketsizlik, kötü beslenme, uyku bozuklukları gibi birçok etken omurgamızda ve eklemlerimiz de hasarlar meydana gelmesine neden olur. Giderek hareketlerimiz kısıtlanır ve dayanılması güç ağrılar eşlik eder. Tüm bunlar yaşam kalitemizi yavaş yavaş düşürür... Ancak dilerseniz manuel terapi ile kaslarınızı, eklemlerinizi ve sinir sisteminizi, dolayısıyla tüm vücudunuzu rahatlatabilir; böylelikle siz de huzurlu bir nefes alabilirsiniz.

Manuel Terapi Nasıl Uygulanır?

Patolojik olmayan ve manuel terapi’ye uygunluğu olan kişilerde kronik yada akut ağrıların giderilmesinde ve tedavisinde en etkili yöntemlerden biri kuşkusuz manuel terapidir. Kısaca, özel tekniklerle yapılan, sadece elle uygulanan, cihaz ya da makineye ihtiyaç olmadan yapılan fizyoterapi şekli olarak tanımlayabiliriz manuel terapiyi. Ortopedik rahatsızlıkları olan hastalarda çok yüksek oranda iyileşmeyi sağlayan tedavi, ilaçsız ve ameliyatsız olduğu için kolayca uygulanabilir. Özel teknik ve farklı uygulamalar içeren manuel terapi yöntemi sayesinde, hastaların gereksiz ameliyatları önlenir ve daha konforlu yaşaması hedeflenir. Poztizometrik, relaksasyon, maniplasyon ve mobilizasyon adlarından oluşan, mutlaka uzman bir fizyoterapist tarafından uygulanması gereken yöntem ve teknikleri kapsar ve bu tekniklerden hastaya uygun olanı kullanılır.

Genellikle boyun fıtığı, bel fıtığı, kas spazmı, kas gerginliği ağrılarını ve eklemlerdeki fonksiyonel bozuklukları gidermek için tercih edilir. Eklemlerdeki hareket kısıtlığını düzeltir, bel, boyun ve fıtık ağrılarında fayda sağlar. Dünyada bilinirliği yeni yeni başlasa da aslında kökeni yüzyıllar öncesine tıbbın babası Hipoktar’a kadar dayanır. Ülkemizde de yeni yeni uygulanmaya başlan manuel terapiyi "el ile tedavi" adı ile siz de duymuş olabilirsiniz. Bu özel teknik manuel terapist dediğimiz özel eğitim almış manuel therapist ünvanına sahip uzman terapist kişiler tarafından uygulanır. Tecrübeli manuel terapist vücuttaki sorunun nedenini fizyoterapiye özgü çeşitli testler yaparak bulur. Bireyin eskisi gibi ağrısız hareket etmesini sağlamak için de elle tedavi yöntemini profesyonelce uygular.

Manuel terapinin diğer tedavi yöntemlerine göre birçok avantajı vardır. İlaç kullanımı gerektirmez ve herhangi bir yan etkisi yoktur. Çok kısa sürede iyileşme sağlar. Ağrının büyük kısmı ilk uygulamada gider. Elle dengeleme yapılarak omurganın hizalanması sağlanır. Özel teknik, bilgi ve beceri isteyen bir yöntemdir. Hastanın vücudundaki sorunlar özel testlerle değerlendirilir. Sorunun ana kaynağı bulunur. Kişiye ve hastalığa özel tedavi ve teknik uygulanır. Doğru ellerde yapıldığında hayat kalitesini arttıran etkili, harika bir yöntemdir. Bütüncül çalışma ilkesiyle mutlak egzersiz ile kombine ilerler. Bu durum kalıcılığı ve etkiyide arttırır.

Manuel Terapi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?

· Boyun rahatsızlıkları; boyun fıtığı, boyun düzleşmesi ve boyunla alakalı baş ağrıları

· Bel rahatsızlıkları; bel fıtığı, eklem blokajları, kanal daralması, bel kayması

· Diz rahatsızlıkları; menüsküs yırtığı, ön, yan, çapraz ve arka bağ yırtığı, diz protezi sonrası rehabilitasyon

· Kalça problemleri; kalça çıkığı, kalça protesi sonrası rehabilitasyon

· Dirsek problemleri; Lateral epikondilit (tenisçi dirseği), medial epikondilit (golfçü dirseği)

· Omuz problemleri; sinir sıkışması, kas yırtılması, donuk omuz, sıkışma sendromu

· Skalyoz (Omurga eğrilikleri)

· Sakroiliak (Kuyruk sokumu, pöç ağrısı)

· Sinir sıkışmaları (Radial, median, ulnar sinirler)

· Postural kifoz (kamburluk)

· Eklem problemleri

· Ayak bileği rahatsızlıkları, halluksvalgus, tarsal tünel sendromu, topuk dikeni,

· El bileği rahatsızlıkları; karpal tünel sendromu

· Kırık sonrası rehabilitasyon

Bu rahatsızlıklardan bir veya birkaçı siz de varsa mutlaka manuel terapi ile tanışmalısınız. Tabiki öncelikle bu hastalıklara yönelik hekim teşhis ve tanısı gerekmekte ve manuel terapiye uygunluğunuz sağlanmalıdır. Kendinizi emin ellere bırakarak ağrılarınızı bir an önce geride bırakmalı, biraz olsun rahatlamanın tadını çıkarmalısınız.

Yazar: Uzm. Fzt. Ahmet Burak Sezgin

Yazının devamı...

Hareket Etmeyin; Koşun!

Hareketli bir yaşamın sağlığı beraberinde getirdiğini uzun bir süredir duyuyorsunuz. Çevrenize baktığınız zaman; çok yoğun bir şekilde çalışan, gün içinde sürekli hareket halinde olan insanlarda bel fıtığı, boyun fıtığı gibi hastalıkların fazlalaştığını görüyoruz. Bu durum hareketin tek başına sağlık üzerinde etkili olmadığını gösteriyor. Vücudumuz artık yeni dünya düzenine alışma aşamasında. Omurga yapısı yeniden şekilleniyor ve vücudunuzun sistemleri yeni bir hareket algısına kavuşmaya başlıyor. Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar gösteriyor ki egzersiz yapan biri ile koşan biri karşılaştırıldığı zaman; koşan kişinin bel fıtığı ve boyun fıtığı olma riski giderek azalıyor.

Fıtığın Temel Nedeni: Yanlış Egzersizler, Yanlış Beslenme.. .
Bilinçli ve holistik fizyoterapi yöntemlerini benimseyen uzman fizyoterapistler, kişilerin hayatlarına yeni dünya düzeninde mutlaka koşunun da bir etken olarak girmesi gerektiğini savunuyorlar. Holistik fizyoterapi yöntemi; hastaların sadece hastalığı ile ilgilenen bir yöntem değil. Hastanın, neden hasta olduğu da en az hastalığının hızlı bir şekilde tedavi edilmesi kadar önemli. Bu yönteme bütüncül bakış açısı diyoruz. Özellikle; bel fıtığı ve boyun fıtığı yaşayan hastalar için bu yöntem son derece önemli. Doktorunuz bilinçli bir fizyoterapist ise hastalığın temellerine inmesi gerektiğini bilecek ve size holistik fizyoterapi yöntemini uygulayacaktır. Bu tarz fıtık hastalıklarının genel anlamda nedeni; yanlış egzersizler, yanlış beslenme sonucu alınan kilolar olarak karşımıza çıkıyor.

Araştırmalar Diyor Ki: Koşan İnsanlar Çok Daha Sağlıklı!
Kilo vermeniz ve egzersizlerinizi düzenlemeniz zor olabilir. Yeni dönemde insan bünyesi hem kadın hem de erkek için egzersizlere seri bir şekilde karşılık veremiyor. Diyet ve benzeri uygulamalar ise kişinin sağlığı üzerinde tek başına yeterli değil çünkü metabolizma hareket isteyen bir yapıya sahip. Daha önce bel fıtığı ya da boyun fıtığı geçirdiyseniz; hayatınızda ciddi yanlışlar var ve bunları düzeltmeniz gerek demektir, aksi halde yeniden bu sorunlar ile karşılaşmanız mümkündür. Fizyoterapist bu durumda eğer bütüncül bir bakış açısına sahipse; sizin sorununuzun ana kaynağını aramaya başlayacaktır. Genel olarak sorun; yanlış egzersiz ve kilo sorunu olduğu için bu sorunlar ile baş etmenin en sağlıklı yolu koşmaktır.
Araştırmalar koşan insanların çok daha sağlıklı bir boyun ve bel yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Tehlikeli bir egzersiz olmadığı için pahalı bir eylem olmadığı için herkes rahatlıkla yapabilir. Yeni başlayanlar bir anda uzun mesafeler kat etmesine gerek yok; 3 dakika tempolu yürüyüş ve 1 dakika koşular ile ilk aşamada bünyenizi koşmaya hazırlamanız mümkün. Zamanla süreyi uzatmaya başladığınız zaman koşunun vücudunuzdaki etkilerini siz de göreceksiniz.

Yazının devamı...

Sinir Sıkışmasına Bütün Bakış

Tuzak Nöropatide (Sinir Sıkışması) Fizyoterapistin Rolü

Bilindiği üzere sistemler insan vücudunu meydana getiren en büyük yapı birimleridir. Dikkatle incelediğinizde; hücrelerin dokuları, dokuların organları ve en nihayetinde organların sistemleri oluşturduğu bir yapı karşınıza çıkar. Bu yapılardan biride sinir sistemidir ve zaman zaman bazı aksaklıklar oluşur. Bu aksaklıklar arasında yer alan tuzak nöropatileri dediğimiz sinir sıkışmalarında özellikle cerrahi noktaya gelmemiş durumlarda multidisipliner çalışma ilkesi dahilinde fizyoterapistin rolü büyüktür.

Sinir Sıkışması Nedir?

Vücudu oluşturan bu sistemler sistematik ve bütünsel bir şekilde çalışarak üstlerine düşen görevleri yerine getirmektedirler. Vücudunuzda adeta bir kumanda merkezi konumundaki sinir sistemi, merkezi ve periferik (çevresel) olmak üzere 2'ye ayrılır. Sinir sıkışması yani tuzak nöropati; çevresel sinir sistemini oluşturan çevresel sinirlerin vücutta ilerlediği yollar boyunca baskı altında kalması sonucunda oluşmaktadır. Özellikle eklem yerlerine yakın bölgeler olan el, ayak ve boyunda görülen sinir sıkışması bazı semptomlarla uyarılar göndermektedir. Bu uyarılarda çoğunlukla vücudun dili dediğimiz ‘ağrı’ ile açığa çıkmaktadır. Eğer ağrı kişide yavaş bir şekilde ilerliyor ve gün içerisinde kişinin yaptığı hareketlerle ağrı şikayeti artıyor ise yapılan çalışmalar ağrı açığa çıkartan davranışları durdurmalıdır. Yapılan çalışmalar medikal tedavilerin etkisi kadar fizyoterapist tarafından belirlenen egzersizlerin nflamasyonu giderici ilaçlar kısa süreli yardımcı olabilir. Fizik tedavi ve bacak egzersizleri bazen yardımcı olabilir.

Fizyoterapist ve Tuzak Nöropati

Uyuşma ve ağrı şeklindeki semptomlar bulunuyorsa kesin tanının konması ve uygun fizyoterapi tedavisine geçilmesi için mutlaka bir hekim tanı ve teşhisi gerekmektedir. Tanı ve teşhis sonrası fizyoterapiye uygun hasta Uzman fizyoterapist tarafından uygulanabilecek egzersiz, ortopedik manuel terapi, osteopati, psikonöroimmünoloji, gtos terapi gibi holistik bütüncül fizyoterapi branşları en yaygın olarak kullanılan yöntemler arasında bulunmaktadır. Fizyoterapist, kaslarda güç kayıplarını önlemek ve plastisiteyi artırmak adına çeşitli egzersiz planları uygulayarak cerrahi bir operasyonu son seçenek haline getirmeye çalışır. Multidisipliner çalışma ilkesine sahip olmak ve tabiki ilgili bir uzman ile koordineli çalışmak en temel ilke olarak kabul edilmektedir çünkü unutulmamalıdır ki sağlık ve tıp bir ekip işidir. İlerlemiş vakalarda ilgili uzmana yönlendirilmeli ve ilgili uzman tarafından cerrahi operasyon yapılabilmektedir. Bu durum klinik bulgular neticesinde cerrahi operasyon gerektiren vakalar için geçerlidir. Akademik çalışmalar; his kaybı, güç kaybı ve tamamıyla duysal girdilerin hissedilememe durumunu cerrahi bir seçenek olarak sunmuştur. Cerrahi sonrası post-op dediğimiz dönemde de yine fizyoterapistlere büyük rol ve sorumluluk düşmektedir.

Yazının devamı...

Bilim Kansere Ne Diyor?

Kanser Rehabilitasyonuna Fizyoterapide Bütüncül Bakış ve Fizyoterapistin Rolü

Kanser vakalarında erken teşhis, etkili cerrahi yöntemlerin kullanılması, tedavi tekniklerinin geliştirilmesi gibi etkenler, kanser hastalarının hayatta kalma oranının artmasını sağlamıştır. Kanser tanısı konulan birey sayısının artması, onkolojik rehabilitasyon ve fizyoterapiye yönelik çalışmaların geliştirilmesine ihtiyaç yaratmıştır. Bu çalışmalar neticesinde kanser tanı ve tedavisinin her aşamasında onkolojik rehabilitasyon uygulamaları önemli rol oynamaya başlamıştır. Onkolojik rehabilitasyon (kanser rehabilitasyonu), kanser hastalarına hastalığın ve tedavilerin belirlediği sınırlar dahilinde maksimum fiziksel, psikolojik, sosyal ve mesleki fonksiyonların kazandırılmasına yardımcı olmak şeklinde tanımlanır. Onkolojik rehabilitasyon programı, ilk kez 1969 yılında Teksas Üniversitesi M.D. Anderson Hastanesi’nde oluşturulmuştur.

Psikonöroimmünoloji ve Fizyoterapi Uygulamalarına Katkısı

Onkolojik rehabilitasyon uygulamalarında birçok disiplinin bir arada çalışması gerekir. Dolayısıyla bu yaklaşımlarda holistik ve sistematik tıp bakış açılarından yararlanmak oldukça önemlidir. Psikonöroimmünoloji, bu alanların başında gelmekte olup, beyin, davranış ve immün sistem arasındaki ilişkileri ilgilendiren bir disiplindir.

Psikonöroimmünoloji, hastalıkların meydana gelme nedenlerini ve iyileşme esnasında yaşanan problemleri tanımlayabilir. Bu nedenle, onkolojik rehabilitasyon süreçlerindeki fizyoterapi uygulamalarında kanser hastalarına umut olan yenilikler sunmaktadır. Psikonöroimmünoloji; hastalıktan başlamadan önce, hastalık sürecinde ve sonrasında etkili olan faktörlerin tam olarak anlaşılmasına yardımcı olur. Hastalıkların önlenmesi ve başarılı tedavi yöntemlerinin uygulanması için yeni stratejiler geliştirilmesini sağlar.

Fizyoterapistlerin Kanser Rehabilitasyonundaki Rolü

Kanseri atlatan hastalar sağlık, yaşam kalitesi ve çalışma yeteneklerini etkileyen fizyolojik bozukluklarla karşılaşabilirler. Fiziksel bozukluklar, yorgunluk, düşük kas gücü ve bilişsel işlev bozukluğu gibi sorunlar bunlardan bazılarıdır. Bu tür sorunların çözülmesinde fizyoterapist yardımı almak, rehabilitasyon süreçlerinden maksimum yarar görmenizi sağlar. Fizyoterapistler, hem rehabilitasyon evresinin olumlu sonuçlanmasında hem de koruyucu tedavi planlamasının en iyi şekilde sürdürülmesinde önemli rol oynar.

Kanser Rehabilitasyonunda Kişiye Özel Tedaviler Uygulanıyor

Dietz'e göre onkolojik rehabilitasyon süreçleri koruyucu, restoratif, destekleyici ve palyatif evre olmak üzere dört evrede değerlendirilmelidir. Restoratif evrede temel amaç, hastanın daha önceki aktivitelerine dönmesini sağlamaktır. Fonksiyon kabiliyeti olan hastalarda bu durumu korumak amaçlanır. Fonksiyon kabiliyeti azalan hastalarda ise fonksiyonel iyileşmenin maksimum seviyeye çıkarılmasına yönelik tedaviler uygulanır. Bu açıdan, fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamaları bir arada yürütülür. Hastanın mental durumu, yaşı, motivasyonu ve fiziksel sorunları dikkate alınarak bir tedavi planı belirlenir. Destekleyici evrede ise restoratif evrede sağlanan başarının sürdürülmesi amaçlanır. Bu evredeki tedavi, fonksiyon değişikliklerini sınırlamak ve fonksiyon kaybının neden olacağı sorunları mümkün olduğunca azaltmak için planlanır. Tedavi planlarının kişiye özel belirlenmesi doğrultusunda kanser hastalarının iyileşme süreci için doğru adımlar atılmış olur.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.