SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Toplum Mu ? Sen Mİ?

Bireysel olmak; biricik olmak bir olmak tek olmak demektir aslında ama toplumda o kadar çok bireysel görünüp toplumsal hareket eden insan var ki o kadar bireysellikten uzak, kendiliğinden uzak sürü psikolojisi ile beslenen o kadar kendi olamamış insan var ki ne siz söyleyin ne de ben söyliyeyim...

Bireysellik , biricik olamanın haricinde insanın kişisel ilgi ihtiyaç ve tatmin durumlarına göre tatminin yaşanması gereken durumdur ve bu bağlamda değişkenlik gösterebilmektedir.Benim ilgim olan başkasının ihtiyacı olurken , benim ihtiyacım olan başkasının ilgisi olabilir...

Toplumda mutsuz insanlar ilgi ihtiyaç ve kendi kişisel yaşam alan boşluklarını dolduramamışken (doyum sağlayıp doyamamışken) başka bi kılıfa bürünerek onun gibi olma, onun gibi davranma hatta o kadar çok alışıyor ki bu duruma belli bi zaman sonra bu insanlar kendileri ile bile yabancılaşıyorlar bu yabancılaşma sonrası kişi çeşitli patalojilere yakalanma durumunda buluyor kendini farkında olarak veya olmayarak…

Ruhu yaralanıyor ve bu yaralanmayı yaşamamak için :

-kendimiz olalım,

-gülmek istiyorsak gülelim,

-ağlamak istiyorsak ağlayalım,

-cenazemiz varsa sırf insanlar ağlamıyor diye ya da sessizce bekliyorlar diye sürü psikolojisine takılıp kalmayalım.Çünkü biz biliyoruz ki herkesin gösterdiği etki de tepki de çok farklıdır.Bu farklılıklardır bizi biz yapan bizi patolojilerden uzaklaştıran ve bizim mutlu olarak yaşamımızın devamını sağlayan…

Bu yüzden ne demiş mevlana:

Yazar:Uzm.Klinik Psikolog Nigar ÇİÇEK

İnstagram:bayanpsikolog

Yazının devamı...

ADET ÖNCESİ SENDROMU ÖNLEMENİN 10 YOLU

Premenstrüel Sendrom, PMS

Eğer özel günleriniz yaklaşıyorsa ...Kendinizi dipte hissediyorsanız ve bunu önleyemiyorsanız ya da kontrolü kaybettiğinizi düşünüyorsanız işte bu yazı tam da size göre..:)

PMS yani halk arasında adet öncesi sendromu diye bilinen kimisinde yeme şeklinin değiştiği, kimisinde baş ağrılarının olduğu, kimisinde de duygu durumunun farklılaştığı dönemdir…Tüm dünyada ve bütün kültürlerde rastlanılan bir durumdur.Bu durumu yaşamak için kadın olmak ve adet görmek yeterlidir

1.)Doktora Gidin!

Çünkü ancak uzmanı olduğu doktor sizin durumunuzu bilir ve buna göre bir yol haritası çizer.

2.)Spor Yapın!

Yapılan her türlü egzersiz seratonin dediğimiz mutluluk hormonunun açığa çıkmasına sebep olur ve bu sayede kendimizi daha iyi hissederiz.

3.)Su İçin!

Araştırmalar acıtasyon ve ağrılar için içilen suyun bizi daha iyi hale getirdiğini söylüyor.

4.)Size İyi Gelen Şeyleri Yapın!

Hayatta her zaman istediğimiz şekide hareket edemiyoruz bu yüzden bu dönemde biraz daha nefes alır hale gelirsek eğer bu dönemi daha iyi atlatırız.

5.)Bu Dönemde Kafein, Sigara Ve Alkolden Uzak Durun!

Kadınların tamamına yakınının sağlığını olumsuz etkileyen alışkanlıkları devam ettirirler.Özellikle çay, sigara, kahve ve kola alımını azaltmanız bu dönem içn yerinde olacaktır.Aslında sadece bu dönemde değil her dönemde bu zararlı alışkanlıklardan uzak durmak gerekiyor.Çünkü bunların ruhumuza ve bedenimize zararlı etkilerini görseniz sizde aynı fikirde olurdunuz..

6.)Negatif Ortam ve Kişilerden Uzak Durun!

Zaten mutsuz olduğumuz böyle bir dönemde bir de böyle ortamlara girerek kötü olan durumumuz daha da kötüleşir bir hale gelerek durumumuz daha da kötüye gidecektir.Buna izin vermeyin.

7.)Bitki Çayları İçin!

Melisa ve papatya çayının sakinleştirici ve yatıştırıcı olduğu bilindiği için bu dönemde içilen bu çayların dönemin daha hafif geçirilmesinde etkisi olduğu araştırmalarca desteklenmiştir.

8.) Nefes Eğzersizi Yapın!

Uzman kontrolünde ( uzman klinik psikolog ) yapılan nefes egzersizi beynimize daha iyi oksijen gitmesine ve dipte olan duygu durumumuzu bir nebze olsun hafifletmesinde yardımcı olur.

9.)Destek Alın!

Profesyonel destek aldığınız zaman bu durumla baş etmeyi öğrenirsiniz ve daha kontrollü olmuş olursunuz bu sayede öfkeyle ve tamamen duygularınızla hareket etmeyi değil de mantığımız da bizimle olmuş olur.

10.)Takviye Alın!

Bu dönemde vücudumuzun bazı takviyelere gereksinimi ve eksikliği olduğu için alınan bu takviyeler durumumuzu daha da hafifletir ve içinde bulunduğumuz durumu çekilebilir hale getirir.E,C,D ve A vitamini kalsiyum ve magnezyum alımının bu dönemdeki şikayetleri azalttığı yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Yazar:Uzm.Klinik Psikolog Nigar ÇİÇEK

nigarcicek@gmail.com

Yazının devamı...

EVLENİRKEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER

İki kişinin ev arkadaşlığının ötesinde birşeydir evlilik...Hani derler ya iyi günde kötü günde her zaman yanında olacağına ettiğin yemindir evlilik..Sadece bedensel değil ruhsal da sevebilmektir evlilik...Aldatılmayan insanlar topluluğudur evlilik...Sevmek,sevilmek en önemlisi saygı duymak ve duyulmaktır evlilik...Karşılıklı tahammül etmektir evlilik...Toplumun kutsal kurulu düzenidir evlilik...Seçmek istediğin hayattır evlilik...Hayatını paylaşmak insanla geçirdiğin ömürdür evlilik…

Kimine göre evlilik mutluluk kaynağı olabilirken kimine göre evlilik içinden çıkılamayan bir kabustur.Evliliği mutlu gidenler herkese tavsiye ederken evliliği evliliği mutsuz gidenler hiç kimseye tavsiye etmezeler hatta bekarlık sultanlıktır derler.

PEKİ NELERE DİKKAT EDELİM?

İfadesi tamda evlilik için söylenmiştir.Aslında baştan tüm olmsuzluklarını ve hatalarını ve hatta bize uygun olmadığını bile düşündüğümüz halde belki düzelir umuduyla belki de aşık olduğumuz için gerçekleri görmemize rağmen bize olumsuz gelen durumları hiç önemsemeyiz sadece olumlu özelliklerini görür, evlilik yaparız ve tabi sonrasında aşk bittiğinde deriz ki biz ne yapmışız? Çok değişti .. ya da evlilik aşkı bitirdi ! Gibi söylemlerde bulunuruz ama aslında o hep öyleydi ve biz görmek istediğimizi gördüğümüz için durum böyle olur.

Gerçek olanı görmezsek eğer sadece hayali bir kahramanla evlenmiş oluruz ve hayallerimizdeki beklentiye gireriz ama aslında gerçeğe dönmemiz ve olanı görmemiz gerekmektedir,aksi halde hayal kırıklığına uğrarız.

Bir kaç yıl sonra da şimdi istediğimiz hayat arkadaşımız olacak olan insanı isteyecek miyiz?Mesela 5-10 yıl sonra da maddi manevi hayat standartlarımız değişince aynı hazzı alacak mıyız? Diye durup bir düşünmek lazım sonrası için pişmanlık yaşamamak için…

Kafanızda hala soru işaretleri varsa hala çözemediyseniz ve düzelir dediğiniz durumlar varsa emin olun onlar evlendiktan sonra daha da sarpa saracak ve içinden çıkılamayan sorunlar zincirini oluşturacaktır.Sorularınızın cevabını bulmadan bu yola girmeyin.

Eşler arasındaki ilişinin evlilik doyumu üzerinde önemli olduğunu unutmamak ve ancak kaliteli etkileşim ve uyumla mutlu bir evliliğin kaçınılmaz olduğunuz söylemek yerinde olacaktır.

Bazen aileniz sizin içinde bulunduğunuz duygusal durum itibarı ile gerçeği görür ve size hayat boyu devam edecek bir hatadan kurtarabilir dikkate edin.Bu ve buna benzer nedenlerle aile anne baba ağabey ve kız kardeşler hatta yakın çeverenizin önerilerine kulak verin yoksa evlendikten sonra artık herşey çok geç olabilir.

Yazar Uzm.Klinik Psikolog Nigar ÇİÇEK

www.nigarcicek.com

nigarcicek@gmail.com

Yazının devamı...

KARAR VERMEDEN ÖNCE DİKKAT EDİN

Doğru karar verin!

Çünkü hayatımıza yön verirken aldığımız kararlar hayatımızı etkiler.

Gergin anınızda karar vermeyin!

Gerginken aldığınız kararlar o ana odaklanır ve o anı rahatlatmak için bulunan çözümler olduğu için ve alındığından genel hayatımızın gidişatına yönelik olmaz ve de mutsuzluk yaratır.

Ruh ve Benden sağlığınız yerindeyse karar verin!

Ruh ve beden sağlığımızın iyi olmaması durumunda verdiğimiz kararlar çok sağlıklı olamayacağı için sağlıklı sonuçlar da doğurmayacaktır.

Kararın geçmiş ve geleceğinizi etkileyeceğini unutmayın!

Karar verme geçmiş bir davranış ve gelecekle ilgili sonuçları yansıtır. Karar verme, farklı aşamalardan oluşan akla , düşünce sistemine uygun ve bilinçli bir seçim yapma sürecidir. Bu yüzden aynı durumda herkesin karar verme yetisi ve düşünce sistemi farklı olacağından vereceği karar da farklı olacaktır.

Karar bir yönelimdir!

Kararınıza sonuna kadar sadık değilseniz o sizde çatışma yaratacak ve mutsuz anlar yaşamanıza sebep olacak o kararın sonuçlarını yaşadığınız sürece…

Karar vermek tercih etmek istediğiniz hayattır!

Karar verirken kendi tercih etmek istediğiniz hayatı seçersiniz aslında ve böylelikle tercihe doğru giden yolda yürürsünüz…

Karar verirken hem duygusal hem mantıksal düşünün!

Tek duygusal düşünürseniz mantıksal yönden bakmamış olursunuz ve gerçeği göremezsiniz ancak sadece mantıksal düşünürseniz de duygularınıza hitap etmeyecek ve de yine mutsuz olacaksınız. Bu yüzden karar vermede iki yönlü de bakmanız sizin mutluluğunuz için önemli bir durum olacaktır

Kararı tek boyutlu olarak görmeyin!

Çünkü karar verirken geçmiş yaşantınız , çevreniz , düşünce biçiminiz , seçmek istediğiniz hayat…vb gibi faktörlerin hepsi etkili olur.

Yazar:Uzm.Klinik Psikolog Nigar ÇİÇEK

nigarcicek@gmail.com

www.nigarcicek.com.tr

Yazının devamı...

KADINA ŞİDDET!!! NEDEN!!!

1.)Erkek kadına şiddet uygular!!!

Çünkü diğer konularda ondan üstün olmadığını o an için kabul eder yetersizlik yaşar ve bu yetersizliği de kabul edemediği için her türlü fiziksel şiddete başvurur!

2.)Ne olursa olsun şiddetin insan hayatında yeri olmaz!!!

Olamaz olmamalı bunu normal gibi karşılamak normalleştirmek bir toplumsal soruna yol açar dikkat etmemiz lazım. Toplumda caydırıcı cezalar verilmediği takdirde bu tür olayları maalesef ki daha göreceğiz…

3.)Erkek kendi egemenliğini göstermek için şiddete başvurur!!!

Erkek kendi doğası gereği kadından güçlü olduğunu zanneder (aslında kadınların acıya daha dayanıklı olduğu yapılan araştırmalarla bilinmektedir.) ve bu nedenle bilişsel, fiziksel, sosyal, toplumsal, cinsel vb daha birçok alanda kendinin üstün olduğunu zanneder ve böylelikle kendini üstün görmediği tarafları çeşitli şiddet türleriyle tatmin eder ve kendi egemenliğine ulaşır.

4.)Şiddet Öğrenilen bir eylemdir!!!

Şiddet ailede sosyal çevrede hatta medyada bile öğrenilen bir davanış şeklidir böylelikle sürü psikolojisi ile toplumsal şiddet olayları sürer gider.Bunu önlemek için her türlü şiddete karşı durmamız normal karşılamamız ve de nasıl ki öğrenilen bi şey olduğu gibi unutulan bi şey de olduğunu bilmemiz gerekiyor.

5.)hakimiyet kuramayanlar şiddete başvurur!!!

Kadına sosyal anlamda hakimiyet kuramadığını düşündüğünde tek yol olan fiziksel gücü kullanarak şiddete başvurur. Çünkü ancak bu alanda üstündür kendince...

6.)Mutsuz erkekler şiddet gösterir!!!

İçindeki kin nefret ve mutsuzluğunu şiddet göstererek kusar.İnsani olmayan bu eylem insanlık dışı gösterilen bir davranış hatta kabul edilmeyen acı bir süreçtir.

7.)şiddet anlık gelişir dikkat edin!!!

Şiddeti anlık öfke patlaması yaşadığımız andan sonra gösteririz ve de sonrasında pişman olacağımız hatta bazen geri dönüşü olmayacak şekilde zarar verici olabiliriz.

8.)Şiddetle çözüm üretmeye çalışmayın!!!

Beyinlerinin alt seviye çözüm merkezleri çalışır. Düşünmek konuşmak anlatmak gibi insani özellikleri barındırmadıkları için direkt en kolay hiç bir şekilde düşünmeden sadece saldırganlığın vermiş olduğu bir dışavurumla kendini gösterir.

9.)Şiddet davranışını yok edin!!!

Çok yönlü sürekli ve sürdürülebilir olunca normal davranışlarınız yerine anormal davranışlar sergilersiniz ve hayatınız normal olmayan süreçler üstünden mutsuz bir şekilde devam eder.

10.)Şiddet çözüm değildir!!!

Çözümden çok daha karıştırıcı daha yara verici bedensel ve ruhsal anlamda daha zarar verici hale gelebilir dikkat etmemiz lazım çözüme giden yolu bulmamız için...

Yazar:Uzm.Klinik Psikolog Nigar ÇİÇEK

nigarcicek@gmail.com

www.nigarcicek.com.tr

Yazının devamı...

TÜMÜYLE ANNE BABA OLABİLMEK

Biyolojik olarak anne baba olmak kolaydır ama önemli olan ruhsal ve toplumsal anne baba olmaktır.

Biyolojik olarak anne bana olmak için vücudun belirli bir olgunluğa gelmesi yeterlidir. Ama ruhsal ve toplumsal anne baba olmak için yeterli midir?

Ruhsal ve toplumsal anne baba olmak demek ebeveynin çocuğunun bu yönde gereksinimlerini karşılaması ve yine ebeveynin bunu yaptığı için mutluluk duyması anlamına gelir. Peki çocuğumuzun ruhsal ve toplumsal olarak yetiştirmek için ne yapmalıyız?

Öncelikle çocuğun ailesinin çok sağlam temelleri atılmış olup anne , baba , kardeş ..vb rolleri iyi bilmesi ,benimsemesi ve ona uygun davranması çocukta bir " aile" kavramının oluşmasını sağlar ve böylelikle çocuğun ilk toplumsallaştığı grup olan kendi ailesinde bu adım sağlam atılmış olur. Aileden aldığı bu sağlam adımda ruhsal olarak ; sevgi , saygı,şefkat,güven duygusu , kendini bir birey olarak görmesi ,örnek alınabilecek anne baba örneğinin sunulması,sıcak bir yuva ...gibi gereksinimleri vardır. Bunların sağlanması ile çocuk kendine güvenli bir kişilik ve sağlıklı kişilik özellikleri geliştirir.

Çocuğun toplumsal gereksinimleri arasında sağlıklı bir aile kurumunda yaşamak ,ailenin bir bireyi olduğunu kavramak, toplumun değerlerini tanımak , toplumsallaşmak, diğer insanlarla ve özellikle yaşıtları ile iletişim kurmak,arkadaşları arasında değerli bir üye olmak,diğer insanların arasında belirli bir konumda olmak sayılabilir . Bu özellikleri ayrı ayrı yazmış olsak da bu özelliklerin hepsi tümüyle bir çocuğun ruhsal, bedensel ve toplumsal olarak sağlıklı bir şekilde gelişmesinde rolü vardır.

Günümüzde anne babaların çocuklarının gelişiminde daha çok çocukların biyolojik gereksinimlerine özen gösterdiğini görüyoruz .Aynı şekilde saydığımız ruhsal ve toplumsl özelliklere de özen gösterilip çocuğun yetişmesinde onları da olmazsa olmaz bir faktör olarak düşündüğünde çocuklar tamamıyla tüm gereksinimleri karşılanmış olarak büyümeye hazır hale gelirler. Anne babalığın çocuk yetiştirmesinde öğrenme ile ilgisi vardır. Her anne baba önce kendi ailesinde anne babalığı öğrenir. Bu öğrenmeler örnek olarak her zaman çok uygun olmayabilir. Sonraki yıllarda çocuğumuzu yetiştirirken bu davranışları düzeltmeye hatta değiştirmeye çalışırız ve çocuklarımıza öyle uygularız. Anne baba öğrenmelerinde toplumsallaşma da bize yol gösterir.

Topmlumun anne baba beklentilerini öğreniriz ve çevremizdeki anne babaların davranışlarını gözlemleriz. Tüm bunların sonucunda çevremizde anne babalıkla ilgili bir imge oluşur. Toplumumuzda anne babalar iyi anne babalığın çocuğun her istediğine olumlu cevap vermek, yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek,anne babasının kendisi için yapamadıklarını kendi çocukları için yapmak, saçını süpürge etmek olduğunu düşünür. Mesela çocuğun istediği ayakkabıyı almak için bazı zorunlu harcamalardan kısıntıya gidebilir ve hatta borca girebilir. Bunlar daha çok biyolojik ve kısmen de olsa toplumsal anne babalıkla alakalı bir durumdur. Bunları yapan anne babalar diğer çocuklarla kendi çocuğunu kıyaslayıp aşağılayabilir , değersizleştirebilir,duygu ve düşüncelerine değer vermeyebilir, çocuğu için yaptıklarını başına kalkar, güvenmeyebilir,şiddet (sözel, fiziksel,duygusal) uygulayabilir,iyi örnek olmayabilir.

Günümüzde aileler artık "çocukerkil aile" niteliğine bürünmüştür.Yani artık ailenin merkezi çocuk ve çocuğun istekleridir.Ailenin toplumsal ilişkileri onun derslerine sınavlarına ve hatta çocuğun kaprisine göre ayarlanır.Bazı anne babalar çocuğun istediklerini ne kadar yerine getirirse o kadar iyi anne baba olduklarını sanırlar. Böyle bir ilişki çerçevesinde ve aile ortamında çocuklar nereye koşuyor?Anne-babalar çocukerkil aileye alışmış gibi görünmektedir, fakat bir yandan da bundan pek hoşnut olmadıkları anlaşılmaktadır. Çözüm için anne-babalara, topluma ve toplumun değer yargılarının korunmasına gerek vardır. Unutmayalım ki çocuklarımız bir fırında işleme alınmamış hamur gibidir anne babalar isteseler ondan çok güzel pastalar börekler çörekler çıkartırlar isterseler de hamuru bozarlar, bozulmuş hamur olarak fırında pişmeye hazır hale gelirler.

Tercih sizin...

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.