SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Alışveriş Bağımlılığı ve Çözüm Yöntemi

Alışveriş bağımlılığı ihtiyacı olmadığı halde sürekli birşeyler satın alma isteği ve bu alışkanlığı kontrol edememe durumudur. Günümüzde tüketim kültürünün gelişmesiyle gün geçtikçe bağımlı sayısı artmaktadır.

Birey alışveriş yaparak rahatlar, mutlu ve güçlü hisseder. Aşırı alışveriş yapma arzusu para harcamayla ilgili yoğun bir zihinsel meşguliyet vardır. Bu sorunu olan bireyler sürekli alışveriş yapma ihtiyacı duyar. Alışveriş yaparken keyif alır ama sonrasında mutluluğun yerini suçluluk, pişmanlık, kızgınlık ve utanç, duyguları alır.

Alışveriş bağımlılığı, bireyin kendini depresyonda, kaygılı, öfkeli, üzgün ve yalnız hissettiğinde gün geçtikçe artar.

Bu kişiler paralarını düşünmeden harcadıkları için ekonomik sıkıntıya düşebilirler. Paketler evde dururken tekrar alışverişe çıkabilir. Bazen hiçbir zaman giymeyeceği bir ayakkabıyı yalnızca dolabına koymak için satın alır. Bazıları da alışveriş paketlerini gördükçe rahatlar. Çevresindeki insanlarla, çatışmaları önlemek ve eleştirilmemek için aldıklarını saklarlar yada fiyatını düşük söylerler.

Alışveriş bağımlısı birey arkadaşlarıyla zaman geçirmek veya diğer sosyal aktivitelerle uğraşmak yerine alışverişi tercih eder. Kişinin belli bir bütçeye sahip olması gerekli değildir.

Ekonomik durumu sıkıntılı olan kişiler indirimleri takip ederek ve gerektiğinde borç alarak alışveriş yaparlar.

Alışveriş bağımlısı kadınlar en çok kıyafet, ayakkabı, makyaj malzemesi, takı, parfüm, ev eşyası satın alırken, erkekler kıyafetin yanında saat, bilgisayar, cep telefonu, elektronik eşyalar, otomobil parçaları, teknolojik aletlerin son modellerini alırlar.

Hipnoterapi ile alışveriş bağımlılığı sorununa sebep olan duygular ve olaylar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Sonrasında telkinlerle devam edilir. Bağımlılığın ortadan kaldırılması sağlanır.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

www.yaseminaydogdu.com.tr

Yazının devamı...

Kapalı alan korkusu nasıl geçer?

Kapalı yerde kalma korkusuna klostrofobi adı verilir. Klostrofobi yaşayan bireyler kapalı alanlarda kaygı ve korku duygusu hissederler.

Kapalı alanda kalındığında sağlıklı bir kişi, yardım gelene kadar bir süre bu ortamda durabilirken, klostrofobisi olan kişi buna kısa bir süre bile katlanamaz. Boğulma, panik, çarpıntı, terleme, bayılma hissi, baş dönmesi, ellerde ve ayaklarda kilitlenme, nefes alamama hissine kapılır.

Kapalı alanda, duvarların üstüne geldiğini, sıkışıp kaldığını hissedebilir. Hemen dışarı çıkmak ister. Yardımı bekleyemeden oradan çıkmanın yollarını arar.

Bu kişiler; asansör, toplu taşıma araçları, sinema, sınıf, dar alanlar gibi yerlerde rahatsızlık hissedebilirler. Bu bireyler daha çok, çıkışa yakın yerleri seçerler. Genellikle yanlarında birilerini götürürler. Güvenlik için yanlarında su, nefes açıcı, mendil vs. taşırlar.

Birey kapalı alanlara giremiyorsa, ofise gidemiyorsa, arkadaşlarıyla buluşamıyorsa yaşam kalitesi de düşer. Bu sorunu ertelerse ileride panik bozukluk, depresyon sorunlarını yaşayabilir.

Klostrofobi, bireyin çocukluğundan ya da sonraki dönemlerinden getirilen bir korkunun, sonradan zamanla tekrar ortaya çıkabileceği gibi acı bir olay karşısında verilen tepkiye bağlı olarak da meydana gelebilir. Bir yerde kilitli kalma yaşantısı olan bireylerde de klostrofobi görülebilir. Anne babaları çok evhamlı olan kişilerde kapalı alan korkusu görülme sıklığı fazladır.

Hipnoterapi- psikoterapi ile bireyin kapalı alan korkusuna sebep olan yaşantılar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır çözümlenir. Korku ve kaygının ortadan kalkması sağlanır. Bunlar ortadan kaldırılınca birey artık kapalı alanlarda rahat olabilir. Geçmişinde herhangi bir yaşantı bulunmuyorsa telkinlerle devam edilir.

Uzman Psikolog

Yasemin Aydoğdu

www.yaseminaydogdu.com.tr

Yazının devamı...

Topluluk önünde konuşma korkusu ve çözüm yöntemi

Topluluk önünde konuşma korkusu ve çözüm yöntemi

Topluluk önünde konuşma korkusu en yaygın kaygı türlerindendir. Topluluk önünde konuşurken çoğu insan heyecanlanır, uykuları kaçar.

Diğer insanların karşısında konuşmak zorunda olmak düşüncesi heyecan oluşturur. Birçok birey için topluluk önünde konuşmak korkulu bir rüyadır. Konuşma yapmamak için çeşitli bahaneler bulurlar.

Bu bireylerde, topluluk önünde konuşurken eller soğur ve titrer, kalp atışı hızlanır, ağız kurur, bacaklar titrer, ses değişir ve titrer, nefes alamayacak gibi hissedilir. Kişi konuşmasını yaparak, ortamdan bir an önce kurtulmayı düşünür.

Birey, anlatacaklarını unutmaktan, hoşlanılmamaktan, hata yapmaktan, rezil olmaktan, küçük düşürülmekten, gülünç hale düşmekten, dil sürçmesinden korkar.

Başkaları kadar iyi anlatamayacağı, anlatmak istediğinin anlaşılmayacağı, yaptığı konuşmanın beğenilmeyeceği, dinleyenlerin sıkılacakları, etkili anlatamayacağı kaygılarını taşır.

Dinleyicilerin uı=""> Kişi toplum önünde kendini savunmasız hisseder. Hatalarının ve eksikliklerinin ortaya çıkacağını düşünür.

Bireylerin çoğu, bu düşüncelerin etkisiyle topluluk önünde mükemmel olmak için uğraşır. Konuşmalarının ve görünüşlerinin kusursuz olmasını isterler. Mükemmeliyetçi davranış, konuşma yapan bireyi başka bir hale dönüştürür. Tanıdıklarıyla konuştuğunda rahat olan birey, toplum önünde konuşurken, bedeni ve davranışları gergin bir insan olur. Birçok birey topluluk önünde konuşurken kendisi gibi olamaz.

Gün içinde yapılan bedensel egzersizler kaygıyla başa çıkmak için çok faydalıdır.

Bazı bireyler, geçmişinde topluluk önünde konuşurken bir dinleyici tarafından eleştirilip bundan rahatsızlık duymuş olabilmektedirler. Bu tip yaşam deneyimlerinden sonra topluluk önünde konuşma korkusu oluşabilmektedir.

Hipnoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da sonraki dönemlerinde, topluluk önünde konuşma korkusuna sebep olan durumlar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Bireyin olumsuz düşünceleri ve bakış açısı değiştirilir. Korku ve kaygının ortadan kaldırılması sağlanır. Korku ve kaygı ortadan kaldırılınca, kişi artık konuşmaları rahat olarak yapmaya başlar. Bireyin geçmişine dair herhangi bir durum bulunmuyorsa, topluluk önünde konuşma korkusu telkinlerle çözümlenir.

Uzman Psikolog

Yasemin Aydoğdu

Yazının devamı...

Nefret etme ne olur…

Nefret etme ne olur…

Nefret, bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik o kişiye duyulan olumsuz duygudur. Birey kendini rahatsız eden, özgürlüğünü kısıtlayan, aşağılayan, haksızlığa uğratan insanlardan nefret eder. Kendisi gibi olmayana tahammül edemediği kişilerden de nefret edebilir. Birey geçmişinde sıkıntı yaşatan insanları hatırlatabileceği için daha önce tanımadığı kişilerden de nefret edebilir. Karşısındaki bireyin de ondan nefret etmesini ister.

Kişi, çocukluğunda kendisini ifade etmesi, doğal davranması, duygularını yaşaması engellendiğinde, ihtiyaçları karşılanmadığında hayata nefret dolu yaklaşabilir.

Anne-baba, çocukları beklentilerini yerine getirmediği ve istediği özelliklerle sahip olmadığı için onları olduğu gibi kabullenemeyerek nefret edebilir.Yada tam tersi, çocuklar ailelerinden nefret edebilirler.

Kişiye duyulan nefret duygusu haklı olsa da, nefret eden kişide yük oluşturur ve rahatsız hissettirir. Nefret, kişinin yaşamda harekete geçmesini engeller.

Bireyin içinde nefret duygusu olduğu zaman kendini ve diğer insanları sevemez hale gelir. Zaman geçtikçe sıkıntıyı daha çok ve derin yaşamaya başlar. Birey birisinden nefret ettiğinde, karşıdaki kişi değişmez ama nefret eden kişi gittikçe yıpranır, içinde iyi duygulara yer kalmaz.

Kişi nefret ettiği insanları dışlama eğilimindedir.Dışladığı kişiye karşı da empati kurması zorlaşır, karşı tarafı anlayamaz hale gelir.

Nefret başka bireylereyöneltilir, eğer yöneltilmezse birey kendinden nefret etme sürecine girer. Bu yüzden nefret duygularıyla yüzleşmek çok önemlidir. Nefret duygusuyla yüzleşildiğinde sevgiye ve özgürlüğe ulaşılır.

Kişi kendini yeterli ve güvenli hissetmeye başladığında, başkalarından da daha az nefret etmeye başlar.

Diğer insanların özgürlüğüne saygı duymak, empatik yaklaşım, onları yargılamadan önce kendini onun yerine koyma ve ön yargısız dinleyebilme gibi davranışlar sayesinde nefret duyguları azaltılabilir.

Hipnoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da sonraki yaşantısında nefret duygusuna sebep olan olaylar ortaya çıkarılarak yüzleştirilir, anlamlandırılır, çözümlenir ve duyarsızlaşma sağlanır. Herhangi bir olay bulunmuyorsa telkinlerle devam edilir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

Yazının devamı...

Panik atak ve çözüm yöntemi

Panik atak ve çözüm yöntemi

Panik atak; ani olarak ortaya çıkan endişe, kaygı, yoğun korku ya da rahatsızlık duyma dönemidir. Genellikle 20-30 dakika sürer, nadir olarak 1 saatten uzun sürer.

Yineleyen beklenmedik panik atakları da panik bozukluğunu oluşturur.

Panik atak sırasında çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp hızının artması, terleme, titreme ya da sarsılma, soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu, soluğun tıkandığı duyumu, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu, titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu, uyuşmalar, gerçek dışılık ya da kendine yabancılaşma, denetimini yitirme ya da çıldırma korkusu, ölüm korkusu belirtilerinden dördü ya da daha fazlası ortaya çıkar.

Atak sırasında konuşmakta zorluk çekilebilir.

Panik atak, bireyin kaygılarını ve ölüm korkusunu arttırdığı için, kalplerinde, beyinlerinde ya da bedenlerinin başka yerinde sorun olduğunu düşünebilirler.

Bedensel duyumlarına yönelirler. Yoğun korku içinde olan birey, rahatlayabilmek için ortamdan kaçmak ve uzaklaşmak ister, hastaneye gidebilir. Kontrol edilerek hiçbir sorunlarının olmadığı söylenen bireyler bunlara inanmayarak, farklı farklı uzmanlara giderler.

Atakları tekrar yaşamaya yönelik, korku ve beklenti kaygısı halinde olurlar ve tetikte olmaya başlarlar.

Panik bozukluğunun çözümü mümkündür. Erken dönemde çözülmediğinde depresyona sebep olabilir.

Panik ataklara sebep olan etkenler genellikle korku kaygı gibi duygulardır, bunların kaynağı ise yaşanan olaylar, öğrenilmiş yanlış ve olumsuz düşünce kalıpları olabilir.

Hipnoterapi - psikoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da sonraki dönemlerinde panik atak sorununa sebep olan durumlar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Bireyin olumsuz düşünceleri ve bakış açısı değiştirilir. Korku ve kaygının ortadan kaldırılması, gevşeme, stres kontrolü, davranış kontrolü sağlanır. Bireyin geçmişine dair herhangi bir durum bulunmuyorsa, panik atak sorunu telkinlerle çözümlenir.

Uzman Psikolog

Yasemin Aydoğdu

www.yaseminaydogdu.com.tr

Yazının devamı...

Agorafobi (alan korkusu) ve çözüm yöntemi

Agorafobi (alan korkusu) ve çözüm yöntemi

Bireyin kendini güvende hissettiği ortamlar dışında bulunması ile gelişen bir kaygı sorunudur. Birey kendini dış dünyadan soyutlamaya meyillidir. Günümüzde en sık rastlanan korkulardan biridir.

Toplu taşıma araçlarını kullanma, açık alanlarda bulunma, kapalı alanlarda bulunma, sırada bekleme, kalabalıkta bulunma ya da tek başına evin dışında olma gibi durumlarda kaygı yaşarlar.

Kaçma eğiliminde oldukları yerlerden bazıları; otoparklar, alışveriş merkezleri, köprüler, mağazalar, tiyatrolar, sinemalar, spor salonları, tüneller, asansörler, uçaklar, otobüsler vs. dir.

Panik benzeri belirtilerin veya yetersiz hissettiren, utandıran diğer bazı belirtilerin ortaya çıkması durumunda, kaçmanın zor olabileceği veya yardım gelmeyebileceği düşüncesi oluşur ve birey bu gibi durumlardan korkar. Bu durumlar, neredeyse her zaman korku ya da kaygıya yol açar ve bu durumlardan çoğu zaman kaçınılır. Kaçmanın zor olduğu durumlarda endişe yoğunluğu olur. Bu durumlarda eşlik edecek birine ihtiyaç duyulur. Yanında birileri olduğunda, yaşadığı endişeyle daha kolay baş edebilir.

İşle ilgili alanlarda ya da önemli diğer alanlarda işlevsellikte düşmeye neden olur. Bireyin yaşantısı ve geleceği için sorun oluşturur. Agorafobisi olan bazı kişiler evden dışarı çıkamazlar.

Bu gibi durumlarda düzenli egzersiz yapmak faydalıdır.

Bireyin ailesinde de benzer sorunlar olabilir. Birey, çocukluğunda yaşadığı bir durumdan dolayı da yetişkinliğinde bu sorunu yaşıyor olabilir. Hipnoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da geçmişinde, alan korkusuna sebep olan durumlar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Bireyin geçmişinde, alan korkusu ile bağlantılı herhangi bir yaşantı bulunmuyorsa telkinlerle çözümlenir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

www.yaseminaydogdu.com.tr

Yazının devamı...

Biriktirme Hastalığı

Biriktirme hastalığı

Biriktirme sorunu; eşyaların değeri ne olursa olsun, bireyin bunları elden çıkarma konusunda sürekli olarak güçlük çektiği bir durumdur. Eşyalar kullanılmayan, bozuk, tehlikeli veya sağlıksız olsa bile atılamaz ve aşırı derecede biriktirilir. Kişi, eşyaların gelecekte işine yarayacağına inanır. Ne zaman ne lazım olacak diye kestiremediği için her şeyi saklar. Evi, arabası eski eşyalarla dolu olur. Evi; giysiler, makyaj malzemeleri, gazeteler, dergiler, faturalar, not alınmış kağıtlar ve kaplarla doludur.

Satın almak ya da küçük hediyeler gibi ücretsiz eşyaları toplama konusunda fazla enerji harcar.

Birey, saklama davranışından vazgeçemez, elinde değildir. Kullanmayacağını bildiği şeyleri toplamaktan da kendini alamaz. Atılmasına da izin vermez. Çalışmayan ev aletlerini de saklar. Evi uygun bir yaşam alanı olamayacak kadar çok dağınıktır.

Sahip olduğu eşyaları arkadaşı gibi görebilir ve uı="""=""> Biriktirme sorunu olan bireylerin çoğu, bu tip konular hakkında konuşmazlar. Gizleme sebebiyle de iş hayatları ve kişisel ilişkileri zorlaşır. Gerçek değeri ne olursa olsun, sahip olduklarını elden çıkarmakta ya da uı="""="">

Bu sorunda, bireyin kendisinin ya da yakınlarının, günlük yaşamını ne kadar zorlaştırdığı ve ne kadar rahatsız ettiği önemlidir. Eğer bu sorun, bireyin kendinin ve çevresindekilerin günlük yaşamını engelliyorsa ya da rahatsız ediyorsa bir sorundur ve çözülmesi gerekir.

Sorun çocuklukta başlasa da yetişkinlik dönemine kadar anlaşılmadığı da olur. Sorunun kaynağı tek bir nedene bağlı değildir. Bazen yoksul bir ortamda büyüyen bir birey eşyalarını atamazken, bazı bireylerde de ileride gerektiğinde bulamazsam korkusu vardır. Çocuklukta ya da sonraki dönemlerde yaşanan olaylardan dolayı da bu sorun oluşabilir.

Hipnoterapi ile bireyin çocukluğunda ya da sonraki dönemlerinde, biriktirip atamama sorununa sebep olan durumlar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Sonrasında ise telkinlerle devam edilir.

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu

www.yaseminaydogdu.com.tr

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.