SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Sen Her Zaman Haklısın

Her zaman haklı çıkmak nasıl bir duygu?

Geçen gün bir arkadaşımla konuşuyorum, bana hayatının ne kadar zor gittiğinden bahsediyordu. Sürekli aksilikler onu buluyor, ne kadar çabalasa da sonuçta yine hep birşeyler eksik geliyordu, stresi de azalmıyordu... Onu sakince dinledim. İtiraz edeceğim birşey yoktu zaten:) Haklıydı. Ne kadar çabalasa da sonunda yeni birşey daha çıkıyor ve çabalamaya devam etmek zorunda kalıyordu. Konuşması bittiğinde şunu söyledim:

"Haklısın. Çünkü sen "ne söylersen" sonunda haklı çıkacaksın."

Çekim Yasası ile ilgili en temel fakat uygulamaya geçirmekte en çok zorlanılan nokta: Çekim Yasası senin her dediğini emir olarak algılayıp gerçekleştirmek için harekete geçiyor. Senin cümlelerin sonuna "istemiyorum" diye eklemen, ya da o konulardan bahsederken "şikayet ediyor" durumunda olman birşeyi değiştirmiyor.

Sen "ne"ye bakıyor, "ne"yi konuşuyor, "ne"ye odaklanıyorsan onu hayatına daha çok davet ediyorsun. Evren de çok kibar bir davetli olduğu için davete katılıyor.

Sen "hayatım çok zor" dediğinde de haklı çıkacaksın eğer "hayatın zor olması" durumuna odaklanmaya devam ediyorsan; "herşey kolaylık ve rahatlıkla gerçekleşiyor" dediğinde de haklı çıkacaksın kolaylığa, rahatlığa odaklanıyorsan.

Biliyorum çok kolay değil, zıttını yaşarken olmasını istediğin şey özelinde konuşmak. Borçların varken "bereketi", yalnız hissederken ilişkiyi. Ama sistem bu. Kural bu. Ve bu blog bugün sana bunu hatırlatsın tekrar. Odağın nerede ve sen bunun hayatında daha da çok olmasını istiyor musun?

Bu sabahı düşün mesela. Sabahtan beri aklından geçenleri ve kendine sor:

1- Bu düşüncenin gerçek olmasını istiyor muyum? (İstediğin güzel şeyleri düşünüyorsan süper, aşağıdaki maddeleri atlayabilirsin yarın sabah tekrar 1. maddeden başla kendine sormaya)

2- Burnundan derin nefes al ve ağzından nefesi bırak. Bunu yaparken düşünceyi bıraktığını hayal et.

3- Gerçek olmasını istediğim ne? diye sor kendine.

4- Bu düşünceni destekleyen 3 kanıt bul.

Örneğin aklından geçenin "Para hiç yeterli değil" olduğunu fark ettin. Bu düşüncenin hayatında hep gerçeğin olmasını istemediğine göre bunu değiştirmeyi seçeceksin, öyle değil mi? Önce nefes egzersizini yap. Sonra, daha güzel bir düşünce seç. Tamam belki diğer uç noktaya gidip "Çok zenginim" diye söyleme ama mesela şunu tekrarlayabilirsin: "Ben gittikçe daha da fazla paraya izin veriyorum". Ve bunu destekleyecek 3 örnek bul. Biraz zorla kendini tamam mı? Çünkü tersini düşünmek zaten çok kolay olsaydı, şu anda bu durumu deneyimliyor olmazdın.

Neler fark ettin, ne ile değiştirmeyi seçtin? Zihnini yönetebilirsen hayatını yönetebilirsin ve istediğin hayat senin onu gerçekleştirmeni bekliyor.

Sevgilerimle,

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Kendini Mutluluğa Programlamanın 5 Yolu

Hocam Gabriel Bernstein'in en sevdiğim sözlerinden biridir "Mutluluk tembel işi değildir".

Çünkü maalesef ilkel zihin sadece korumaya odaklı, mutlu olmaya değil.

Ama güzel haber; tıpkı bir bilgisayarı kullanmak istediğin şekilde programlayabileceğin gibi, zihnini de mutlu hissetmeye programlayabilirsin.

Nasıl mı?

1- Çocuklar gibi eğlen

Madde açık:) Çocuklar gibi eğlen!

Güzel bir müzik açıp kimseye aldırış etmeden söyle, dans et.

İçtiğin kahvenin sonuna kadar tadını çıkart.

En sevdiğin filmi ilk defa izliyormuşsun gibi heyecanla izle.

Kısaca; eğlen:)

2- Meditasyon

Meditasyona başlamama sebebin "Ama zihnim susmuyor ki, sürekli birşeyler düşünüyor" ise, "Hoşgeldinnn!" :)

Meditasyon yapmamızın nedeni o sesin susması. Zihnini kendi haline bırakırsan sürekli birşeyler düşünüyor, öyle değil mi? Ya geçmiştesin ya da gelecekte. Çoğunlukla da olumsuz düşünceler içerisinde kendini buluyorsun.

Meditasyon sırasında rahatladığında, huzuru ve keyfi deneyimlediğindeyse; daha fazla huzuru, rahatlığı, neşeyi gününe ve hayatına dahil etmiş oluyorsun.

Hiç meditasyon yapmadıysan websitemi ziyaret edip hemen bugün benim rehberliğimde meditasyona başlayabilirsin.

3- Kavga etme

Trafikte saçma sapan önüne kıran bir araba, canını sıkan bir arkadaş ya da gün boyunca sinirlerini hoplatan başka başka konular...

Açık konuşalım, kavga enerjisi sana hiçbir şey getirmeyecek. Hatta tam tersine, "Ona gününü göstereceğim" modunda kaldıkça senin enerjin daha da düşecek.

Ego kavga etmek, uğraşmak istiyor. Bunu fark ettiğim anda kendime şunu soruyorum: "Haklı olmak mı, mutlu olmak mı istiyorum?"

Benim cevabım açık: Mutlu olmak istiyorum!

Peki ya sen?

4- Hareket halinde ol

İster yürüyüş yap, ister yoga, ister başka bir spor.

Düzenli egzersiz beyninin yeniden yapılanmasına yardım ediyor. Bedenini hareket ettirerek, çok daha olumlu, pozitif ve dayanıklı olman mümkün!

Hadi Ego'nun tembelliğini bir kenara koyalım ve harekete geçelim.

5- Gül

Yok, çiçek olan değil hani yüz kaslarınla yaptığın o güzel şey var ya, onu yap!

Filozof ve psikolog William James'in şu sözü beni çok etkilediğinde 14-15 yaşlarındaydım:

Ruhunu, bedenini, zihnini mutluluğa programlayan en güzel aktivitelerden biri gülmek.

Hem yukarıdaki bütün maddelere bir bahane bulsan bile bu sonuncudan kaçış yok:)

Şimdi gülümsemeye başla, devam et, biraz da kahkaha at. Nasıl? Daha mutlu hissettirmiyor mu?

İster bu 5 yolun hepsini kullan, ister bir tanesi ile başla. Yeter ki, zihnini kontrol etmeyi seç ve kendini mutluluğa programla.

Sevgilerimle,

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Birisi Seni Eleştirdiğinde Bu 2 Şeyi Yap

Eleştiri artık bir virüs gibi. Bağışıklığın varsa, o sırada güçlüysen işletim sistemin yakalayıp etkisiz hale getiriyor, fakat eğer o an hazırlıklı değilsen, seni etkisi altına alıyor. Enerjini düşürüyor. Kendinden şüphe etmene sebep oluyor ve kesinlikle özgüvenine zarar veriyor.

Ve bu öyle bir alışkanlık haline gelmiş ki; her yerde! Aile, ikili ilişki, iş yeri, sosyal medya...

-Paylaştığın resmin / paylaşımın altına gelen yorumlar

-"Senin iyiliğin için..." maskesi altında, senin cesaretli adımına gelen korku dolu tavsiyeler

-Spor programında pozisyon değerlendirir gibi "Böyle yapmasaydın" ya da "Böyle yapsaydın"lar

-O konuda hiçbir bilgisi, tecrübesi ya da birikimi olmadan, senin yaptıklarının 10'da 1'ini yapmadan; yaptıklarını yetersiz görenler

-Fiziksel / Duygusal olarak sana kendini yetersiz hissettiren cümleler

...........

İşin garip yanı, eleştiren kişi buna hakkı olduğunu, hatta bazen de geri bildirim adı altında bunu yaptığını söyleyebiliyor öyle değil mi? :)) Önce farklı durumları birbirinden ayıralım; eğer ki sen bir kişinin fikrini soruyorsan ve o seninle düşüncelerini paylaştıysa bu başka bir başlık. Hatta o noktada da, eğer duydukların hoşuna gitmiyorsa unutma; onlar onun düşünceleri, "gerçek"ler değil:)

Gelelim, birisi hiç yoktan ortaya çıkıp seni eleştirdiğinde, senin hevesini kırdığında, senin enerjini düşürdüğünde ne yapacaksın?

1- Birisi sana saçma sapan davranıyorsa bu onunla ilgilidir, seninle değil. Mutlu insan başkalarını aşağıya çekmek istemez.

Sürekli her yapılana bir kalıp bulan, birçok kişinin "ne kadar güzel" dediğine, Dünya'nın en anlamsız ve kırıcı yorumlarını yapanlar; gerçekte sadece kendi iç dünyalarını dışarıya yansıtıyorlar. Kendi eksiklik, yetersizlik, utanma, kendini ufak hissetme duygusuyla yüzleşip, onu iyileştiremediği için, o duygudan kaçmak istiyor. Peki bunu en güzel nasıl yapacağını düşünüyor? Tabii ki eleştirerek! Böylece kendine anlık bir rahatlama sağlıyor; seni aşağıya indirerek kendini yukarıda hissediyor; sahte bir ağrı kesici gibi. Onların duygusal ağrı kesicisi oluyorsun yani:) Fakat tabii bu hastalığı iyileştirmiyor. İçlerindeki o hırçınlık, kızgınlık, öfke hala orada. Hatta daha sonra farkında olmadıkları bir suçluluk hissi de onları rahatsız ediyor, çünkü sana saldırırken aslında kendilerine saldırıyorlar. Böylece kendini sevmeme, yetersiz hissetme hissi büyüdükçe büyümeye devam ediyor.

Sonuç; eleştirmek hem onlara kendilerini daha da kötü hissettiriyor, hem de eğer sen onların eleştirilerinin onlarla ilgili olduğunu hatırlamazsan, seni de aşağıya çekiyorlar.

Bundan sonra birisi seni eleştirmeye kalktığında, kendine şunu hatırlat: Bu onunla ilgili benimle değil. Bu onun mutsuzluğunu dışarı yansıtma şekli. Mutlu insan karşısındakini daha da mutlu etmeye çalışır.

Not: Bu maddeyi sen de bir başkasını eleştirdiğini fark ettiğinde kendini durdurmak için kullan. "Neden şu anda onu eleştirme ihtiyacı hissediyorum? Kendimi nerelerde eksik hissediyorum da bunu yapma ihtiyacı duyuyorum?"

2- Başkasına sevgi / ilgi ver

Eleştirildiğimiz anda karşı tarafa hemen karşılık vermek isteriz.

-Bana nasıl öyle söyler!

-Ona kim olduğumu göstericem!

-O yanlış, ben doğruyum, anlayacak!

........

Çünkü eleştirildiğimiz anda kendimizi kötü hissederiz; hayal kırıklığı, acı, sevgisizlik... Ve ilk refleksimiz karşı tarafa saldırmak olur ki, bu bizi yine negatif enerji frekansında tutmaya devam eder; ya da kendimizi o negatifliğin içinde kurban olarak hissedip başkalarına dert yanıp yine düşük frekansta kalmaya devam ederiz.

Bu negatif döngüden çıkmanın en güzel yolu; senin o anda ihtiyacın olan şeyi (sevgi, ilgi, destek...) etrafındakilere vermen. Böylece güzel ve yüksek frekanslı bir enerjide olmayı seçtiğin için yaptıkların seni yukarıya çıkaracak. Evet, Çekim Yasasını kullanma zamanı:) O negatif döngüden çıkıp enerjini ve frekansını değiştir; böylece yaşadıkların değişsin!

Özetle;

1- Birisi seni eleştiriyorsa bu senin değil, onun bir problemi olduğunu gösterir

2- Sevgi ver, ilgi ver, destek ver ve kendi enerjini yükselt.

Sevgilerimle,

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Geçmiş Seni Geleceğe Götürmeyecek

10 yıldan uzun süredir kişisel gelişim hayatımın bir parçası. Ve bu yolculuğun öyle bir dönemi vardı ki, çamura saplanıp kalmış bir araba gibiydim; aynı yerde sayıyordum...

Öyle muhteşem bir düzenin parçasıyız ki, ne ararsak onu veriyor bize. Tıpkı telefon açmak gibi. Ayşe'ye ulaşmak için Ayşe'yi ararsın öyle değil mi? Burak'ı değil.

O bahsettiğim dönemde sürekli olarak "problemi arıyordum", "problemi bulmaya çalışıyordum", "problemin özelliklerini anlayıp sonra da bunu saatlerce konuşuyordum" :)

Sonuç: Evren de bana konuştuklarımı vermeye devam ediyordu. Bu ister "borç" olsun, ister "ilişkimin olmaması olsun", ister "beni anlamayan insanlar" olsun!

Farkındalıkla ilgili en büyük karmaşalardan biri bu; bizi sınırlandıran düşüncemizi, kendimize çizdiğimiz sınırı ya da hayatımızdaki tekrar eden döngüyü buluyoruz ki bu çok önemli bir parça, bulmacanın kilit noktalarından biri; ama bulmacanın kendisi değil! :) Önemli olan onu fark ettikten sonra artık seçim yapmak ve "Ben bu oyunu oynamayı bırakıyorum" demek!

Eğer bu dediğimi yapmazsan hayatını o bulmaca yaparsın. Kişisel gelişim diye görünen bu problemi bulma, onunla oynama oyunu hayatın olmaya başlar.

Peki ne yapacaksın?

Neden mutsuz olduğunu, seni sınırlandıran düşünceni, kendine koyduğun bariyeri saptadıysan çözümü konuşmaya başla artık. Çözümü seç, çözümü konuş, çözümü hayal etmeye başla. Açsın mesela, ne yaparsın? "Acaba ben niye açım" diye saatlerce konuşmaya devam mı edersin yoksa kalkıp karnını mı doyurursun?

Bu dediğim eğilim beyninin çalışma şekli o yüzden yalnız değilsin. Çünkü bir problem yaşadığın zaman beynin sorunun nedenini bulmaya çalışıyor ve o anda anlık bir rahatlama hormonu salgılıyor: Sorunum var ve onunla ilgileniyorum".

Fakat bu noktada uzun süre kaldığında konu çözüme ulaşmak yerine sorunu yaşamak oluyor. O yüzden konumuz kaçmak, yok saymak, "aman aman ben süperim" diye içinde birşeyler rahatsız ederken üstünü örtmek değil; konumuz sorunu gör, fark et ve sonra çözümü seç!

"Geçmiş seni geleceğe götürmeyecek"

İstediğin hayatı konuşmaya başla; nereye doğru ilerlediğini, ilerlemek için hangi adımları attığını, isteklerini!

O isteği gerçekleşmiş olan Sen şu anda nasıl hissederdin, neler konuşurdun, neler yapardın, nasıl davranırdın? Öyle olmaya başla!

Sormaya başla Evren'e; "Ben .......yı istiyorum, bunun için ne yapmalıyım?"

Ayşe ile konuşmak istiyorsan, Ayşe'yi arama zamanı:)

Sevgilerimle,

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Ya Bahanen Vardır, Ya Hedefin

"Sevil ne güzel hep pozitifmişsin küçüklüğünden beri"

Bu cümleyi duyduktan sonra biraz düşündüm... Gerçekten öyle miydim?

Ben 11 yaşımdayken iflas yaşamış, herşeyimizi kaybedip Ankara'dan Denizli'ye taşınmıştık. Orta1'in yarısında sınıf, okul, şehir değiştirmiştim. 5.5 yıl Denizli'de yaşayıp, İstanbul'a İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği'ni kazanıp gelmiştim. Burslarla okumuş, üniversitenin son sınıfındayken çalışmış, mezun olduktan sonra hiç çalışmam dediğim alanda sigorta sektöründe çalışmaya başlamıştım. Yürümeyen ilişkiler, tam maddi olarak birşeyler düzene girdi derken yaşanan hayal kırıklıkları ve inişler çıkışlar...

Gerçekten hep pozitif miydim?

HAYIR!

Çok iyi hatırlıyorum... İçimde sanki 2 ayrı karakteri barındırıyormuş gibi hissediyordum. Haftanın 4 günü neşeli eğlenceliysem, 3 günü Dünyanın sonu gelmiş gibi bir ruh halindeydim. :) Fakat o zorlukların içerisindeyken de hep ne istediysem, neyi kafaya koyduysam, gerçekleşti, gerçekleştirdim! Neyim vardı bilmem ama bildiğim şey ASLA BAHANELERİMİN olmadığıydı.

-Ama maddi durumum yok,

-Ama fizik dersini anlamıyorum,

-Ama ailem İstanbul'a gitmemi istemiyor....

Arkadaşlarım bana hayallerinden bahsederken ardından "ama" ile başlayan cümlelere geçtiklerinde, ben "o hayallerin nasıl GERÇEK" olabileceğini görürdüm, bahaneleri duymaz, onlar için de o bahaneleri tek tek yıkardım. Ve bu özelliğim yıllar geçtikçe daha da ilerledi. Şimdi de bana isteklerden bahsettiğinde, tek gördüğüm onu başarmış halin ve bunu nasıl yapacağın! Çünkü bildiğim birşey var, eğer onu başaramayacak olsaydın, onu düşünemezdin. Yeterki o zihnindeki BAHANELERİ fark et ve dönüştürmek için sana düşenleri yap.

YA BAHANEN VARDIR YA DA HEDEFİN

Üzgünüm ama hem hedeflerin olduğunu söyleyip, hem bahanelerin olduğu sürece; o hedefler gerçek bir hedef değildir, "temenni"dir. Sen o isteği, "gerçekleşecek hedef" diye önüne koyup, yoluna çıkacak her zorluğa "aşılması gereken bir aşama" diye bakmadığın sürece, BAHANELERİN yani Ego amacına ulaşacak.

Farkında ol, ağzından çıkan "ama"ların, "bahanelerin"... Ve her birini not alıp, onları "aşama" olarak görmeye başla. Bu adım seni otoparkta beklemek yerine tekrar hedefine doğru yola çıkaracak.

Neler fark ettin, neler düşünüyorsun, nelere farklı bakmayı seçiyorsun lütfen benimle aşağıdan paylaş!

BAHANELERİN DEĞİL, HEDEFLERİN OLSUN

Sevgilerimle,

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Spiritüel Bahar Temizliği: 7 Adımda Çakralarını Dengele

21 Mart Ekinoks, hoşgeldinnn! :)

Günler uzuyor, doğa cıvıl cıvıl renkleriyle baharı karşılamaya hazırlanıyor ve son günlerde kiminle konuşsam, bir bahar temizliğinden bahsediliyor :)
-Kışlıklar kalkıyor, yazlıklar hazırlanıyor.
-Evde bir detoks havası (Eski eşyalar atılıyor, dip bucak temizlik yapılıyor).
-Yaz için tatil planlarından konuşulup, gözler parlıyor. :)

Yenilenme enerjisi her yerde.

"O zaman, biz de spiritüel temizlik yaparız" dedim:)

Çakralarını -enerji merkezlerini- temizleyip, şarj edip, dengeleyerek ruhunu yenilemeye hazır mısın? Aşağıda her bir çakranın önemi ve onu dengelemek için hemen uygulamaya başlayabileceğin bi egzersiz önerimi bulabilirsin.

1. Çakra: Kök Çakra - Rengi Kırmızı
Kök çakramız kendimizi güvende hissetmemizi etkiliyor. Bulunduğumuz yere kendimizi ait hissetmek ve güvende olmak. Kök çakrayı güçlendirmek için kendini toprakla; yani yalın ayak yürü ve yeri hisset. Bunu açık havada parkta, kumsalda ya da dışarı çıkamıyorsan evde yap.

2. Çakra: Sakral Çakra - Rengi Turuncu
İkinci çakramıza kısaca zevk merkezimiz diyebiliriz. "Hissetmek" ile ilişkilendirebilirsin. Bu çakranın elementi su'dur. Su gibi akmak ister. Uzun duş (minimum 20 dakika) ya da küvet keyfi bu çakra üzerinde çalışacaktır.

3. Çakra: Solar Plexus - Rengi Sarı
Kendine güven, kendine değer ve isteklerini hayata geçirebilme gücü bu çakradan beslenir. Fiziksel aktivite, özellikle karın bölgesini çalıştırdığın egzersizler bu çakra üzerinde çalışacaktır. Youtube kanalımda paylaştığım Ego Eradicator meditasyonunu günlük egzersizlerine ekleyebilirsin.

4. Çakra: Kalp Çakrası - Rengi Yeşil
Sevgi vermek ve sevgi almak, bu çakranın özeti. Eğer bu çakra dengedeyse, rahatlıkla ve sağlıklı bir şekilde, sevgi alırsın, sevgi verirsin. Karşılıksız sevmek ve sevme enerjisine tekrar güvenmek bu çakrayı açmaya yardım eder. Bir kediyi sevmek gibi:)

Kalbini açmak, daha çok sevmek için yapacağın her egzersiz burası üzerinde çalışacak. Meditasyon önerisi istersen, yine bir Kundalini Yoga Meditasyonu vereceğim; Sat Kar Tar. Youtube kanalımda onun da detaylarını bulabilirsin.

5. Çakra: Boğaz Çakrası - Rengi Açık Mavi
Kendimizi olduğu gibi yansıtabilmemiz, bize özgü yaratıcı yönümüzü kendimize güvenerek gösterebilmemiz, kendimizi rahatlıkla ifade edebilmemiz bu çakra ile ilişkili. Fiziksel Dünyadan keyif almamız, olmak için geldiğimiz kişi olmamız, kendimizi ifade edebilmemize bağlı;) Gerçekleri söylemek ve serbest yazım egzersizleri bu çakrayı dengeye getirmene yardımcı olabilecek adımlar arasında.

6. Çakra: 3. Göz (6. His / Sezgi) - Rengi Çivit-
Yüksek benliğinin bilgeliği ve net vizyon burada yatar. Fiziksel dünya ile görünmeyeni görebilmek, sezebilmek için bu çakranın açık ve dengede olması gerek. Her gün düzenli meditasyon yaparak buranın açılmasını sağlayabilirsin.

7. Çakra: Tepe Çakra -Rengi Beyaz / Eflatun-
Bu çakrayı Evren'le ilişkimizin kapısı olarak düşünebilirsin. Dua etmek, ettiğin duanın duyulduğunu bilmek, Evren'e güvenmek, ona sormak ve onun rehberliğini takip etmek bu çakra ile ilişkili. Bu çakranın dengede olmasını istiyorsan; dua et, günlük düzenli meditasyon yap ve Evren'i duymaya açık ol. Diğer 6 çakranı dengeye getir.

Hayatı en yüksek düzeyde yaşayabilmemiz için, çakralarımızın açık ve dengede olmasına ihtiyacımız var. Hayatında hangi noktalarda tıkanıklık yaşadığını, zorlandığını hissediyorsan, onunla ilişkili çakra üzerinden adımlar atmaya başlayabilirsin.

Sen spiritüel bahar temizliğine hangi odadan pardon çakradan başlıyorsun? :)

Çakralar hakkında daha fazla bilgi almak ve benim rehberliğimde çakralarına yolculuğa çıkıp onları anlamak, arındırmak, dengeye getirmek ve en yüksek potansiyelini yaşamak için bireysel kundalini yoga dersleri almak için bana yazabilirsin.

Sevgilerimle

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

Gidiş Yoluna Puan Var mı?

Öğrencilik hayatım boyunca çok farklı öğretmenlerim oldu.
Bugün bunların içerisindeki 2 grup hakkında konuşmak istiyorum:
-Sınavlarda sadece sonuca bakıp puan verenler.
-Sonuç doğru olmasa bile gidiş yoluna puan verenler.

İlk grubun sınavında, sorulara alabileceğin not bellidir: Ya tam not, ya da sıfır! Soruyu çözersin, yazarsın çizersin hatta kağıt yetmez ek kağıt alırsın, bu arada, arada bir yerlerde basit bir çarpma işleminde hata yaparsın, sonuca ulaştığını düşünürsün fakat o işlem hatası yüzünden 0 alırsın:((( Onun sınavlarında artık hep aşırı derecede gergin ve streslisin. Ufacık bir hatanın dönüşü yok gibi hissedersin. Odağın 5 almaktan çok 5 alamamakta, ne hatalar yapıp da yine notunun kırılacağındadır. Ama işte klasik kendi kendini gerçekleştiren lanet iş başındadır, stresli olduğun için daha çok işlem hatası yaparsın.

İkinci grubun sınavlarında bir kere, diğerine oranla daha rahatsın; elinden gelenin en iyisini yapmaya, bildiklerini kağıda dökmeye odaklısın. Bir yerde takılsan da, kendini dövmezsin, oraya kadar ki emeğinin bir karşılığı olduğu bilirsin, sonraki soruya daha bir gönül rahatlığıyla geçersin. Öyle geçtiğin için yaratıcı gücünü çok daha etkin kullanırsın. Kendine güvenin daha yüksektir. Çünkü o hoca bilir; sen çabalıyorsun, ufak bir işlem hatası senin o konudaki bilgini, geldiğin aşamaları ölçmez. Tam net sonuca ulaşmamış olabilirsin bu sınavda ama bilgilisin, bir sonrakinde doğru cevabı tutturacaksın!

Peki sen hayat sınavında kendine karşı nasıl bir öğretmensin?
İsteklerin olmadığında hemen kendine "0" mı veriyorsun, yoksa geldiğin yola, atladığın aşamalara yani gidiş yoluna not veriyor musun?

İlişki yaratımı üzerine çalıştığım dönemleri hatırlıyorum. "İlişki" diye başlamıştım fakat yolculuk beni; kendimle ilişkim, ailemle ilişkim, arkadaşlarımla ilişkim, iş hayatım, evim gibi bir sürü alanda hayatımı dönüştürmeye götürmüştü. Günler, haftalar geçtikçe kendimi daha çok seviyor, hayattan daha çok keyif alıyor, daha cesur yaşıyor, daha çok içten gülüyordum. Henüz sevgilim yoktu (!). Zaman geçiyor, fakat net sonucu henüz göremiyordum. Birileri soruyordu; "Sevil, yarıyor mu yani bu kişisel gelişim, çekim yasası, meditasyon filan?" (120 gün boyunca 11 dakika meditasyon yaptığımı gururla paylaştıktan sonra), bugün dün gibi hatırlıyorum verdiğim cevabı "Valla henüz o adam yok hayatımda ama yaradığını hissediyorum, ben değişiyorum, bir sürü şey değişiyor, o da yolda:)"

-Birşeyler değişiyor mu?
-Doğru yolda mıyım?

Sorularını sorman kadar doğal birşey yok. Yeterki soruya cevabı "sıfırcı" hoca gibi verme! Sırf bu yüzden aslında doğru yolda ilerlerken ilerlemeyi bırakanları, yolda ilerlemek yerine bütün ara sokaklara girip çıkanları, kendine kızanları çok gördüm. Sabırsızlanıyor, kendinden şüphe ediyor, endişeleniyor, korkuyor çünkü hep "sıfırcı" hoca baskısı üzerinde.

Doğru yolda olup olmadığını geldiğin yer ile karşılaştırarak anla! Kendine karşı "sıfırcı hoca" olma!

Hep gidiş yoluma puan verdim, dün de, bugün de! Hep danışanlarıma gidiş yollarındaki gelişimleri sorgulatıyorum! Çünkü bu ihtiyaç olan benzini ve devam etme gücünü veriyor. Bu sayede birçok danışanımın tam isteklerine ulaşmak üzereyken, vazgeçmelerini önledim.

Ego, sıfırcı hoca:) Çok seviyor senin hevesini kırmayı, seni sınırlı düşündürtmeyi, senin kendini sevmemen için sana bahaneler bulmayı.

Peki sen kendine karşı nasıl olmayı seçiyorsun?
Bu sınavda hoca da sensin, öğrenci de.
Öğrencini motive edip aldığı yolu onurlandıracak mısın?

Düşüncelerini lütfen benimle aşağıdan paylaş.

Sevgilerimle

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.

Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

Kendini Sevmeye Var mısın?

“Kendini Sevmek”, hatta “Kendini Koşulsuz Sevmek”

Çok büyük ve derin hedefler olarak görülüyor öyle değil mi? Aslında haklısınız, biraz öyle. Sevmek zor olduğu için değil, kendimize karşı sert olduğumuz anlar fazla olduğu için;)

5 dakika önce kendini çok seviyorken, 5 dakika sonra kendine kızgın olma, kendini suçlama şansın var. O yüzden "mükemmeli" arama. Hedefini "Kendini Sevdiğin Anları Arttırmak" olarak koy.

“Kendine geri dönmeye”, “Kendine sevgi verdiğin anları çoğaltmaya" var mısın?

1. Adım: Kendine Sevgi Vermediğin Anları Fark Et ve Yapma

Sevgi zaten senin özün. Yani kaynağı sensin. Dışarıdan alınan, eklenen birşey değil. Hatta biliyorsun, sen içeride kendini sevmediğinde birileri sana ne kadar seni sevdiğini söylese de, “Amannn” diyorsun içten içe. O yüzden ilk adım; kendine nerelerde, ne yaparken sevgi vermiyorsun bunları fark et. Bu anları yapmayı ne kadar azaltırsan, o kadar çok kendine otomatik olarak sevgi vermeye başlayacaksın.

2. Adım: Kabine Dokun

Cidden, kalbine dokun:) Ellerinin kalbinin üzerine koy, ve gözlerini kapatıp derin nefesler al ve ver. Hadi okumayı bırak, sadece 30 saniyede bile değişimi fark edeceksin. Güzel, hissetmeye başladın mı? Tamam şimdi tekrar gözlerini kapat, ellerini kalbinin üzerine koy ve tekrarla, “Seni Seviyorum”. 1 Dakika sonra değişimi hissetmeye başlayacaksın.

3. Adım: Sevdiğin Birine Sarıl

Bazen başkalarına sevgi vermek çok daha kolay geliyor. Ver ona sevgi. Sarıl. Ona sarılıp sevgini gösterirken hatırlayacaksın, sen de “sevgi” var. Ve bu hatırlama hissi, sana kendini tekrar iyi hissettirecek. Ona sarılmak, kendine sarılmak olacak.

Hadi bugün test et! Bir tanesini veya üçünü birden yap, ve lütfen düşüncelerini benimle paylaş. Mutlu haftasonları,

Sevgilerimle

Yaşam Koçluğu bireysel seansları ve Kundalini Yoga & Meditasyon derslerim hakkında bilgi için bana yazabilir, her pazartesi haftaya yüksek enerji ile başlamak için websitemden ücretsiz üye olabilirsiniz.


Sevil Eskicioğlu Özkal
Yaşam Koçu ve Kundalini Yoga & Meditasyon Eğitmeni

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.