5 YILDIZLI ZONGULDAK

Amasra’ya da uğradık tabii, sezonun ilk kalkanını yedik. Başka söze gerek var mı?

Batı Karadeniz’in ‘kara elmas’ı Zonguldak’a, sevgili dostum, kardeşim Güçlü’nün (Malkoçlar) -ki neredeyse 25 yıldır kopmadık birbirimizden- sayesinde gitmiştim ilk kez. 7-8 sene olmuştur. Güçlü’nün bir dönem çalıştığı bu puslu ama sıcak kente yolumu tekrar düşürdüm geçen hafta sonu. Tabii gelişmiş, büyümüş şehir. Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi burada da sıkı bir inşaat faaliyeti göze çarpıyor. Yeni binalar, iş merkezleri, yollar, evler... Potansiyel yüksek, kent de, çevresi de gelişmeye açık...

Şık, ferah, sofistike
İşte böyle bir ortamda 1 yıl önce açılmış Dedeman Zonguldak. Sadece kentin değil tüm çevrenin ilk ve tek beş yıldızlı oteli. Son derece şık, her ihtiyaca cevap veren, iyi konumlanmış bir otel yaratmışlar deniz kenarında. Manzaraya doyum olmuyor, hele sabahları balıkçı tekneleri ağlarını toplarken. Şansımıza hava açıktı da bu güzellikten mahrum kalmadık.
Toplam 204 odalı otelde konfor için her şey ince ince planlanmış. Odalar gerçekten şık, ferah. Sağlık merkezi geniş, çalışanlar saygılı, işinin ehli. Masözler Tayland’dan, gayet başarılılar. Kocaman bir kapalı havuzları ve fitness centerları da var. Ve tüm bunlar İstanbul’a 4-5 saat mesafede. Havayoluyla da ulaşabilirsiniz Zonguldak’a, Borajet’in seferleriyle.

Canlı müzik de var
İlk gece otelin en üst katındaki Panaroma Restaurant’tayız. İsmi Panaroma ama manzara kesintisiz. Hem önden hem de iki yandan Karadeniz ayağınızın altında. Daha Zonguldak’a gelmeden Ereğli’de tıka basa yemişiz ama dinleyen kim. Mezelerle donatıyorlar masayı. Çatalın ucuyla alıyorum her birinden, hepsinin lezzeti vasatın üzerinde. Bir de jumbo karides geliyor. Cam bir fanus içinde, sunumu da lezzeti de güzel. Sonra ızgara antrikottan tadıyorum. O da başarılı. Restoranda her cuma-cumartesi canlı müzik yapan bir de grup var. Zarif solistleri İstanbul’dan, grup elemanları yerli. Hanımefendi eğlendirmesini biliyor, sesi de çok güzel.
Yol yorgunuyuz ama yatağı bulmam 02.00’yi geçiyor. Yarın kahvaltıdan sonra çok sevdiğim Amasra’ya gideceğiz, heyecanlıyım.
Yine güzel, pırıl pırıl bir güne uyanıyoruz. Aşağıda birkaç satır da olsa Amasra izlenimlerimi okuyacaksınız. Tekrar Zonguldak’a dönelim. 2 gece geçirdim kentte, özlemişim. Umarım bu kez arayı çok açmam.

KÜÇÜK BiR MOLA
Teybi başa sararsak; küçük bir önerim olacak size. Otele yerleşmeden önce hemen Karadeniz Ereğli’nin girişinde bulunan Musa’nın Yeri’nde mola verdik. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Ev tadında, sıcak, samimi bir mekân. Tek söyleyeceğim: Yediğim lüferin tadı damağımda kaldı...
Adres: Göktepe Mevrealtı Mevkii, Ereğli
Tel: 0 372 365 90 94 www.musaninyeri.com

‘DÜNYANIN GÖZBEBEĞİ’

Fatih Sultan Mehmed’in Amasra’yı gördüğünde “Lala lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?” dediği rivayet edilir. Dünyanın gözbebeği olarak tanımlamış Fatih, Amasra’yı. Biz de Çeşm-i Cihan’da oturduk. Hemen Amasra’nın meşhur salatasını söyledik. Meze ve ara sıcak faslını kısa geçtik, mezgit ve barbun tavayla ziyafete başladık. Bir de sezonun ilk kalkanını yedik. Biraz daha yağlanması gerekiyor ama nar gibi kızarttıkları kalkan yine de çok başarılıydı. Amasra’daki balık lokantaları birbirine benziyor, hepsini öneririm. Yemek sonrası canınız okkalı bir kahve ya da demli çay çekerse Han Cafe’ye buyurun. Dükkanın sahibi Abdullah Uysal’a sevgili Süha Derbent’in selamını söyleyin. Gerisine de karışmayın.