Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fransız gazetesi manşet atmış: “İsrail, göz göre göre soykırım yapıyor.”

Ama İsrail bunu yapacağını taa 1967’de bildirmişti; “barış süreci” “çözüm arayışı” diye algılayan bizdik. Biz Müslümanlar. Biz, Arap elitler. Biz bir avuç menfaatperest, kişisel çıkar peşinde olan, silahtan korkan Filistinli. Siyonist olmayan İsraillilerle Filistinlilerin demokratik, iki toplumlu, çok dinli, insan haklarına saygılı bir tek devlet içinde yaşayabileceğine güvenmeyen batılı entelektüeller! Biz hepimiz yani.

İsrail bir günde yok edemeyeceği bir Filistin Devleti’ne hiçbir zaman ‘Evet’ demedi. İsrail başbakanlarının “Filistinlilerin devlet kurma hakkını tanıyoruz” sözlerini, biz Müslümanlar “Filistin sorununun çözümü için iki tarafın eşit şartlarda müzakere imkanının doğması” diye algıladık. Bu açıklamalardaki “Filistin sorunu” ifadesinin bile bir tuzak olduğunu sezmedik. Nitekim, iki devletli çözümü savunur ve bunun “eşit bir zemin oluşturacağı” tezini kabul derken, bu ikinci devletin birinci devletin içinde bir arazi parçası olacağını, o eşit zemin üzerinde Yahudi devletinin Filistin Devleti’ni, devletler hukuku çerçevesinde eğip bükeceğini, istediği zaman işgal edebileceğini de kabul etmiş olduk.

Haberin Devamı

Buyurun işte size Filistin Devleti! Başkanı da var: Mahmud Abbas. Başbakanı da var: Mohammad Abdullah Mustafa; bakanları da bayrağı da arması da var… Avrupa Birliği’nden ekonomik yardım bile alıyor. Ama idari her türlü kararı, İsrail hükumetinin kısmî olarak devrettiği sivil yetkilerle sınırlı.

Şimdi bu Alicengiz oyununun teknik detayları ile bu sütunu doldurmayayım. Ama şu kadarını söylemek gerekir ki, İsrail, tanıdığı ve eşit şartlarda çözüm süreci ve barış görüşmeleri yapmaya başladığı Filistin ile 1967’den bu yana irili ufaklı 20’ye yakın saldırı, işgal, ilhak, Yahudilere, “Filistin devletine ait topraklara izinsiz girip beğendikleri yerlere yerleşme hakkı tanıma gibi hukuksuzluklarda bulundu. Normal iki devlet arasında değil 20 kere... Bu eylemlerin bir kere vuku bile bulması, Birleşmiş Milletler’in acil toplanıp müdahale kararları almasına sebep olurdu. Bunların hiçbiri olmadı.

Haberin Devamı

Amerika ve Avrupa ülkeleri, bu olaylarda öldürülen Filistinlilerin sayısı çok yüksek olduğunda yarım ağızla bir uyarı bildirisi yayınladı; ama bunlarda bile mutlaka “İsrail’in varlık hakkını sonuna kadar savunduklarını” belirten birer paragraf bulunmasına dikkat etti. Eğer bu gibi eylemlere karşı Filistinliler kendilerini savunurlarsa, Amerika ve Avrupa mutlaka “Filistin terörizmini kınama” bildirisi yayınladı.

Bazen, İsrail’in cinayetleri o kadar çok can aldı ve açlıktan ölümler başladı, ki bu Amerikalı ve Avrupalı efendiler, İsrail’i ‘”ateşkes ilan ederek saldırıları durdurmaya ve işgal kuvvetlerini geri çekmeye zorladı. Gazze’nin 7 Ekim’den bu yana verdiği şehit sayısı yüksek; ama bu ilk kez olmuyor. İsrail, 27 Aralık 2008’de Gazze’ye büyük bir askeri harekât başlattı; binden fazla sivilin ölümü (100’e yakını çocuk), çok sayıda kent ve kasabanın adeta yerle bir edilmesi üzerine, ateşkes hikayeleri o zaman da medyayı doldurdu. Bir ateşkes anlaşması yapıldı, ama çok değil 21 ay sonra İsrail bu anlaşmayı ihlal ederek, yeniden Gazze’ye saldırdı.

Haberin Devamı

İsrail, bugüne kadar, batılı ülkelerin aracılığı ile 7 ateşkes anlaşması yaptı; ama hepsini de ihlal etti. İsrail nasıl bir günde yok edemeyeceği bir Filistin Devleti’ne hiçbir zaman ‘Evet’ demediyse, aynı şekilde, ihlal etmeye önceden karar vermediği bir ateşkesi de kabul etmedi. Bazı Yahudiler, Yahudi olmayanın malını çalmanın, ona yalan söylemenin Yahudi için günah olmadığı şeklindeki Tevrat yorumlarına sığınırlar; ancak bunu dinle değil, Siyonizm ideolojisi ile açıklamak gerekir.

Bu ideoloji, ortaya, işgal ve yalan üzerine kurulu bir İsrail devleti ve onun fareyle oynar gibi oynadığı bir Filistin Devleti çıkarttı. Oysa bu iki yapının yıkılıp yerini, Güney Afrika örneğinde olduğu gibi bütün dinler ve halkların savaş yerine, müzakere ile barışa ulaşacağı bir yapının kurulması tek yoldur.