Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Hastalarımızın, biz onkologlara en çok sorduğu sorulardan biridir: “Şeker, kanseri besliyor mu?” Çoğumuzun, günümüze kadar bu soruya cevabı ise genellikle, “Hayır, beslemez” biçimindeydi. Tümör biyolojisi ve hücre metabolizması hakkındaki temel bilgilerimiz artıkça şeker ve kanser arasındaki ilişkiyi daha çok kurar olduk.
Kanser hücrelerinin enerji metabolizması normal hücrelerden farklıdır. Normal hücreler, oksijen varlığında glikozu glikolizis yoluyla parçalayıp piruvata çevirir ve daha sonra da oluşan piruvatı mitokondride tamamen okside edip CO2’ye dönüştürür.
Oksijen olmadığında ise oluşan glikolitik piruvatı mitokondriye yönlendirmezler, laktata çevirirler.
Ancak bu şekilde ortaya çıkan enerji mitokondride CO2’ye çevrilmesi durumunda oluşan enerjiye göre çok azdır. Tümör hücreleri ise, oksijen varlığında bile oluşan çok az enerjiye rağmen glikozu laktata çevirirler (Warburg Etkisi).
Görünürde mantığa aykırı gelse de bu durum, tümör hücrelerini hipoksik (oksijensiz) şartlara olan uyumunu yani hayatta kalma şansını artırır.
Ancak glikolitik yolak, bir enerji elde etme yolu olduğu için kanser hücreleri normale oranla çok fazla düzeyde glukoz kullanmak zorunda kalır. Fakat şeker tek başına tümör hücresinin büyümesi için gerekli metabolik ihtiyacı karşılayan madde değildir. Yani ortamda şeker olmasa da tümör hücresi başka mekanizmaları kullanarak enerji sağlamaya devam edebilir. Şekeri kesmek, kanser hücreleri için tek başına çözüm olmayabilir, hücreler üreme ve çoğalmaya devam edebilir. Sonuçta, açıkladığım bu mekanizmalarla şekerin kanserin üremesini hızlandırması akla yatkın, beklenen bir durumdur.

Haberin Devamı

Tedavileri destekler

Klinik çalışmaları ve mesleki gelişmeleri çok yakından takip eden biri olarak, günümüze kadar şekerin kanser yaptığını kanıtlayan klinik bir araştırmaya rastlamadım. Ancak düşük karbonhidratlı (ketojenik) diyetlerin, kanserli hastalarda işe yaradığına dair çalışmalar artan bir sıklıkla karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu noktada, şeker-kanser ilişkisini ortaya koyan daha net çalışmalar gelinceye kadar, kanser hastalarının şeker tüketimlerini azaltması olumlu olacaktır. Ek olarak, bunun bir tür tek başına tedavi şekli olmadığını, sadece standart olanları destekleyici bir durum olabileceğini de bilmeliler. Şekerin az olduğu ortam tümörün büyümesini yavaşlatabilir ama tek başına iyileştirici değildir; sadece kemoterapi, radyoterapi gibi ana tedavilerinizi destekleyecektir.
Karbonhidrat aynı zamanda normal hücrelerimizin de yapı taşı olduğu için diyetimizden tamamen çıkarmanın doğru olmayacağını, sadece azaltma yoluna gitmemiz gerektiğini unutmamalıyız.

Haberin Devamı

Fazlası huzursuzluk veriyor

Sağlıklı insanlara gelirsek... Fazla miktarda şeker tüketmek, onlar için de son derece zararlı. Çünkü bu durum, huzursuzluk ve üzüntü veriyor, hatta depresyona giden bir tabloya neden olabiliyor. Buna sebep olan bir numaralı mekanizma, artan insülin düzeyi ve kan şekeri seviyesini normal seviyeye getirmek için çok fazla efor harcanması ve vücutta meydana gelen takatsizlik.
Bu fazla efor sizi daha sinirli, endişeli veya gergin yapıyor, metabolizmanın strese direncini azaltabiliyor. Eğer bir gerilim veya depresyonunuz varsa fazla şeker tüketerek bunu daha da ağırlaştırabilirsiniz. Ayrıca (nikotin, alkol veya esrar gibi bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi) fazla şekerle beslenmeye alıştıysanız, birden azaltılması yoksunluk sendromlarına sebep olabiliyor. Beynimize etkilerinden bahsetmemek olmaz... Araştırmacılar, beyinde früktozdan etkilenen bir genin olduğunu keşfediyor ve tükettiğimiz şekerin früktozdan zengin olması durumunda beyindeki hafıza ve öğrenmeyle ilgili merkezlerin etkilenebileceğini belirtiyor.
“Hangi besinler früktozdan zengin?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim; şeker kamışı veya mısır şurubu früktoz açısından son derece verimli. Kendimizi şeker yemekten alıkoyarak mutsuz olmayalım, özellikle işin ehli diyetisyenlerden alacağımız daha sağlıklı reçetelere ulaşmak, en azından yediğimiz şekerli ürünlerin miktarını azaltmak, bizleri daha sağlıklı ve mutlu kılacaktır. Bu alışkanlığı yaratabilmek günlük yaşamda bu otokontrolü sık sık hatırlamak isterseniz; parmağınıza takacağınız bir takı, kurdele veya ofisinize asacağınız bir uyarı bu konuda çok faydalı olacaktır.
Her uyarımızda odak noktanın tüketimlerimizin miktarına gelip çattığını unutmamanız dileğiyle... Sağlıkla ve bugünlerde evde kalın.