Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Hayatımıza bir virüs daha girdi; maymun çiçeği virüsü. Aslında yeni bir virüs değil, ilk kez 1958 yılında maymunda keşfedildiği için bu adı almış. İnsandaki ilk enfeksiyonu ise 1970 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde fark ediliyor. O tarihten itibaren de giderek artan sayıda maymun çiçeği virüsü hastalığını görüyoruz. Son zamanlarda bizi korkutan ise daha önce görülmeyen ülkelerde de bu hastalığın saptanması ve alışık olmadığımız kadar çok vakanın tespit edilmesi.

Belirtileri nelerdir?

En önemli belirtisi ciltte yaptığı kızarıklıklardır. Düz bir lezyon olarak başlayıp sonrasında kabarıklaşabiliyor veya zonada olduğu gibi içi sıvı dolu kesecikler haline gelebiliyor. Bu lezyonlar aynı zamanda kaşıntılı veya ağrılı olabiliyor. Cilt lezyonlarına ateş, kırgınlık ve lenf düğümlerinde büyümenin de eşlik etmesi mümkün. Ancak panik olmaya gerek yok, çünkü uzun yıllardır görülen bir hastalık olduğu için halihazırda uygulanan bazı tedavileri ve hatta aşısı mevcut. Virüsün bulaştığı çoğu insanda herhangi bir tedavi de gerekmiyor zaten. Tedavi gerekenlerde ise geleneksel tedaviler uygulanabilir, Dünya Sağlık Örgütü şu an için yeni tedavi arayışlarına şimdilik gerek olmadığını belirtiyor.

Haberin Devamı

Nasıl yayılıyor?

Bildiğimiz maymun çiçeği virüsü temas yoluyla yayılıyor. Bu salgında karşılaştığımız virüste farklı bir bulaş yolunun olup olmadığını süreçte göreceğiz. En çok risk altında olan grup ise homoseksüel erkekler. Yine Dünya Sağlık Örgütü, “Bu grubun maymun çiçeği virüsü için riskli grupta olduğunu bilmesi gerekir” diyerek uyarıda bulunuyor. Yayılmasında önemli bir konu da sağlık çalışanlarının durumu; ne ile karşılaştığını bilmeyen sağlık personeli çok kolay bir şekilde virüsle temas edebilir. Bu sebeple sağlık personelinin, daha önce hastalık görünmeyen ülkelerinde de bu virüsün artık bir hastalık etkeni olabileceğini bilmeleri ve ciltte döküntü gördüklerinde, ne olduğundan emin olmadıkları durumda kesinlikle direk temastan kaçınmaları gerekiyor. Aynı şekilde tükürük ve kan örneklerine, hastaya ait çarşaf ve havlu gibi malzemelere dokunmaktan imtina etmeliler. Riskli gruplardan biri de hamileler; virüs, anne karnındaki bebeğe de ulaşabiliyor.

Haberin Devamı

Çocuklar yakalanır mı?

Bu virüsü taşıyan biriyle temas etmeleri halinde çocuklar da hasta olabiliyor. Üstelik literatür, çocuklarda hastalığın erişkinlere göre daha ağır geçebileceğini söylüyor.

Maymun çiçeği virüsüne dair

İnsandan hayvana bulaş

Literatürde tanımlanmış vaka bulunmuyor, ancak insanlardan hayvanlara bulaş için potansiyel bir risk olduğu görülüyor. Bu sebeple virüsü taşıyan veya şüphesi olanların hayvanlarla direkt temastan kaçınmaları gerekiyor. Altını çizmek istediğim nokta, virüs solunum yoluyla değil temasla bulaşıyor. Aynı ortamda bulunmak Kovid-19’da olduğu kadar riskli bir ortam yaratmıyor.

İzolasyon şart mı?

Tüm lezyonlarının kabuklanana, kabuklar düşene ve altında yeni sağlıklı bir deri tabakası oluşuncaya kadar kendinizi izole etmelisiniz. Cinsel yolla bulaş konusunda daha fazla bilgi sahibi oluncaya kadar, iyileştikten sonra 12 hafta süreyle mutlaka cinsel ilişkide prezervatif ile korunmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Bilimin yine zamana ihtiyacı var

Kovid-19’dan sonra bir kez daha ne olduğunu bilmediğimiz/daha az bildiğimiz bir virüs ile karşı karşıyayız. Bu bilinmezlik de genel olarak endişemizi artırıyor. Bilimin bir kez daha zamana ihtiyacı var, bu zamanı da kazandıracak olan sizlersiniz; kişisel hijyen, özen ve dikkat… Bu üçlü adını duymadığımız daha yüz binlerce bakteri ve virüs için en büyük koruyucu kalkanımız. Ve tabii bir de bozulmaması gereken bağışıklık sistemi…
Bilginin ve bilimin ışığında sağlıklı günler dilerim.

AŞI VE TEDAVİ

Aşının sadece temas öyküsü olanlara yapılması öneriliyor. Kovid-19’da olduğu gibi toplu bir aşılamadan bahsetmek mümkün değil. Maymun çiçeği olan çoğu insan pek hastalık belirtisi hissetmez. Dünya Sağlık Örgütü’nün orta riskli bir hastalık olarak tanımlamasının sebebi ise daha önce görülmeyen yerlerde ve hızda yayılmasıdır. Halihazırda 50’den fazla ülkeye yayılmış durumda. Bu sebeple ülkelerin ve DSÖ’nün riskli bölgeleri ve şahısları belirlemesi hastalığı kontrol altına alabilmeleri açısından önemlidir.