Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Ozon tedavisi, ozon gazı kullanılan tıbbi uygulamaları ifade eder. Ozon, bir oksijen türüdür ve üç oksijen atomundan oluşan renksiz bir gazdır. Üst atmosferde ozon gazı tabakası Dünya’yı Güneş’in zararlı ışınlarından korur ancak zeminde ozon zararlı bir hava kirleticisidir. Solunduğunda da zararlıdır, üst solunum yollarını, akciğeri tahriş eder, yüksek dozları ise akciğer hasarı ile ölümcül olabilir. Ama üzülmeyelim bizim de ozona hatırı sayılır zararlarımız oluyor; gerek sera gazlarıyla gerekse heybetli sanayi bacalarımızla atmosferin üst katmanındaki koruyucumuza neler yaptığımız aşikar. Bu gergin tanımların ardından ozonun çok uzun yıllardır birçok tedavide kullanıldığını da ekleyelim.

Haberin Devamı

Kullanıldığı hastalıklar

Bağışıklık sistemini aktive etmek,

HIV, SARS gibi viral enfeksiyonlara karşı,

Enfekte olmuş yaralar,

Kanser tedavisi,

İskemik kalp hastalıkları,

Eklem iltihapları.

Etki mekanizmaları şöyle özetlenebilir

İnflamasyonu önler,

Bağışıklık sistemini destekler,

Oksijenlenmeyi artırır, kan damarlarını genişletir dolayısıyla kanlanmayı artırır,

Oksidan-antioksidan etki.

Son yıllarda en çok bağışıklık sistemini aktive etmek ve (anti-aging) yaşlanmaya karşı kürlerde kullanılan ozonun hayatımızdaki yeri çılgınlık boyutunda arttı diyebiliriz. Pandeminin de bu artışta hatırı sayılır bir etkisi var çünkü antiviral etkisini gösteren çok sayıda çalışma bulunuyor. Yüzeylerin temizliğinde bile kullandığımız ozonun bu geniş popülaritesi FDA yani Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin temkinli yaklaşımına engel olmuyor. FDA ozonun medikal tedavilerde kullanımına oldukça mesafeli duruyor.

Ozonun kanser vakalarında kullanımı

Literatürü incelediğimizde bu ilişkinin direkt kanserde değil de kanser tedavisinin yarattığı yan etkilerde arttığını görüyoruz. Ozon yan etkilerin yönetiminde daha etkin. İlk kez 1958 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir çalışma, ozon ile radyoterapinin benzer etki gösterdiğini belirtiyor; her ikisi de oluşturduğu reaktif oksijen radikalleri veya serbest radikaller üzerinden etki gösteriyor. Bu radikaller vücutta oksidatif stres oluşturuyorlar. Şu son yıllarda dilimize pelesenk olan antioksidanlar, bu stres ile başa çıkıyor, yani hücrelerimize, DNA’mıza zarar vermesi engelleniyor. O dönem bu çalışmanın en çok eleştirilecek yanı ozonun uygulama yolunun (bugünlerde önerilmeyen) soluma yoluyla verilmesiydi. Dört yıl sonra aynı araştırmacılar hücre kültürlerinde ozonun radyasyona benzer şekilde kromozom kırığı yaptığını gösterdiler.

Haberin Devamı

80’lerde yine ‘Science’ adlı prestijli yayınlardan birinde ozonun akciğer, meme ve rahim kanserlerinde selektif olarak tümör hücrelerini öldürdüğü yazıldı. Hatta ilerleyen yıllarda da kemoterapi ilaçlarının etkisini artırdığına dair yayınlar çıktı ancak bunların hepsi preklinik çalışma dediğimiz hücre kültürlerinde yapılıyordu. İnsan vücudunda tümörün durumu hücre kültürlerinden farklı. Tümörün üç boyutlu olduğunu düşünürsek uygulanan ozonun tek kat halinde bulunan hücre kültüründe olduğu gibi direkt tümöre etki etmesi beklenemez, ancak salınan ikincil moleküller ve vücudun adaptif cevabı ile ozon tümör hücreleri üzerinde etki edebilir. Ozon lehine iyi haberler bitmiyor; 90’lı yıllarda, özellikle radyoterapinin etkisini artırdığına dair hayvan deneyleri yayınlanmaya başlandı, bunu da küçük çaplı, randomize olmayan klinik çalışmalar takip ediyordu. Bu araştırmalar da ozonun tümör hücreleri üzerinde etkisi uygulanan doza, fonksiyonel duruma ve çevresel faktörlere göre değişiyor.

Haberin Devamı

OZON TEDAVİSİ

Çok sayıda klinik deneye ihtiyaç var

 

Ozonun kanser tedavisinde rutin olarak kullanıma girebilmesi için daha çok sayıda klinik deneye ihtiyaç var ancak; salınan sitokinler aracılığıyla, kan akımı-oksijen seviyesini artırmasıyla ve oksidatif stresi tetiklemesiyle potansiyel katkıları göz önüne alınmalı ve uygun şartlar olduğunda uygulamaktan kaçınmamalı.

Kanser erken evrede yakalanırsa lokal tedaviler dediğimiz radyoterapi veya cerrahi ile genelde kolayca tedavi edilebiliyor.

Ancak lokal ileri veya metastatik evrede karşımıza çıktığında tedavi başarımız düşüyor. Çünkü kanserin gelişmesi çok karmaşık mekanizmalarla oluyor ve elimizdeki kemoterapiler, akıllı ilaçlar ya da immünoterapiler kanser gelişiminden sorumlu onlarca yolaktan sadece bir veya birkaçını durdurabiliyor. Oysa aynı anda çalışan onlarca mekanizma var ve kaybedilen zaman kanserin elini güçlendirdikçe bizim elimizi zayıflatıyor.

Elimizdeki tedavilerin etkinliğini artıracak yöntemleri denemek ve yenilerini de araştırmak zorundayız. Ozon gelecekte bunlardan biri olabilir.

Bilgili, maskeli, sağlıklı ve mutlu kalın...