16.08.2013 - 19:42 | Son Güncellenme:
SEREN ELiF iÇAÇAN
Camileri, köprüleri, türbeleri ve binbir çeşit tarihi eserleriyle ünlü İstanbul’un en güzel motiflerinden biri de çeşmelerdir. Osmanlı döneminde neredeyse her sokağa yapılan bu çeşmeler, günlük su ihtiyacını karşılamanın yanı sıra. estetik değeri yüksek sanat eserleri olarak da tarihteki yerlerini almış. Osmanlı günlük yaşamında buluşma ya da ayrılma noktası olarak önemli rol oynayan çeşmelerin bir kısmı, içinde bulunduğu semtlere de adını vermiş. Birçoğu çeşmelerden adını alan semtler bugün de sosyal hayatın en canlı noktalarını oluşturuyor. İşte o çeşmelerden ve adını verdikleri semtlerden bazıları...
Üsküdar’da bir bölgeye adını veren çeşme, Osmanlı döneminde Hac yolculuğuna çıkanların ve Anadolu yönüne sefere giden askerlerin aileleriyle vedalaştığı noktada bulunduğu için bu adı almış. 1600’lü yılların meşhur padişahı, “Bağdat Fatihi” ünvanlı 4. Murat tarafından yapılmış. Hatta rivayete göre sultan, Bağdat ve Revan seferine çıkmadan hemen önce bu çeşmeyi yaptırmış. Sevdalılarını sefere uğurlayan nazlı gelinler ve aile büyüklerini kutsal yolculuklarına uğurlayan geniş Osmanlı aileleri hep bu çeşmenin etrafında toplaşmış.
Kuruçeşme
İstanbul gece hayatının en renkli ve hareketli semtlerinden birine adını veren bu çeşmenin aslında “Koru Çeşme” olduğu, fakat yıllar içinde değişerek bugünkü adını aldığı anlatılır. Rivayete göre, saray görevlililerinin, paşa ve bey konaklarının bulunduğu bu bölgeye güzel ve bol suyu olan bu çeşme yaptırılmış. Süslü faytonlar ya da renkli kayıklarla piknik için buraya gelenler, hep bu çeşmenin suyundan içer, etrafındaki ağaçların gölgesinde serinlermiş. Zamanla çeşme ile birlikte bu bölgenin de ünü artmış. Öyle ki semt, çeşmenin adıyla anılır olmuş...
Valideçeşme İstanbul’un en mutena semtlerinden Maçka ile Beşiktaş arasındaki Vişnezade Mahallesi’nde bulunan bu çeşme, 1839 yılında devrin sultanı 1. Abdülhamit tarafından annesi Bezm-i Alem Valide Sultan için yaptırılmış. Sultan annesini öyle severmiş ki tahta çıktığının daha ilk aylarında bu çeşmenin yapılması emrini vermiş. O dönem yeşillikler içindeki köşkler ve konaklarla çevrili olan semte de adını vermiştir. İstanbul’daki çeşmelerden çok azında bulunan ‘açık namazgâh’ denilen bölümü de vardır. Yıllara meydan okuyan bu çeşme, 12 Eylül döneminin kargaşasında talihsiz bir saldırıya uğramış. Yakınlardaki konsolosluğa bomba atmak için gelen teröristlerden biri, polisten kaçarken elindeki bombayı rastgele fırlatınca, bomba çeşmenin yalağında patlamış. Canım çeşmenin
150 yıllık yalağı böylece havaya uçmuş...
Kazlıçeşme
Bugün Zeytinburnu’nda bir semtin adı olan bu yapı, İstanbul’un en eski çeşmelerinden biridir. Üzerindeki bilgilere göre, Kanuni döneminde, 1537’de Mehmet adlı bir kimse tarafından yaptırılmış ve adını üzerindeki kaz figüründen almıştır. Ancak çeşmenin yapılışına ilişkin farklı ve renkli rivayetler mevcut. Bunlardan birine göre; buralarda otlayan bir kaz yeri eşelemeye başlar ve eşelediği yerden güzel bir su çıkar. Orada yaşayanlar da bu suyu çeşme haline getirerek adını “Kazlıçeşme” koyar... Bir başka rivayet ise, Fatih devrine ait... Söylenceye göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığında, ordunun su ihtiyacını karşılamakla görevli “Sakalar”, su bulmakta oldukça zorlanırlar. Bu arayışlar sırasında Sakabaşı, bir yere toplanmış kazları görür. “Kazlar varsa, su da vardır, gidip bakalım” diyerek kazların olduğu yere giderler. Suyu bulunca da bir çeşme yapıp, üzerine kaz figürleri işlerler. Böylece “Kazlıçeşme” ortaya çıkar...
Ne yazık ki İstanbul’da paha biçilemez birçok eserin başına gelen bu çeşmenin de başına gelmiş; çeşmeye adını veren kaz figürü artık yerinde yok. Ya kırılmış ya da çalınmış...
Sultanahmet Çeşmesi
Osmanlı Sultanı 3. Ahmet tarafından meşhur Lale Devri’nde inşa edilmiş, en güzel çeşmelerden biri. Topkapı Sarayı ile Ayasofya Camii arasında 1729’da Mimar Ahmet Ağa tarafından yapılmış. Üzerinde hat sanatıyla yazılmış kasideler ve beyitler var. Çini süslemelerinde hem klasik Osmanlı üslubundan hem de Batı tarzı motiflerden faydalanılmış. Semte kimliğini veren en canlı motiflerden biri olan çeşme, bugün bütün ihtişamıyla yaşamaya devam ediyor.
Alman Çeşmesi
İstanbul’un en ilginç çeşmelerinden biri. Çünkü ithal. Yani İstanbul’da değil; Almanya’da inşa edilmiş. 1898’de Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’i ziyaret eden Alman İmparatoru 2. Wilhem bu ziyaretin anısına bu çeşmeyi kendi özel mimarlarına yaptırır. Tamamlanması 3 yıl sürer. 1901’de İstanbul’a getirilerek, Sultanahmet’teki yerine monte edilir ve görkemli bir törenle açılışı yapılır. Alman İmparatoru Wilhem ile Osmanlı padişahı arasındaki dostluğun simgesi olarak tarihteki yerini alır.