Cadde DÜNYA SiNEMASI TÜRKÇE iZLENiRKEN

DÜNYA SiNEMASI TÜRKÇE iZLENiRKEN

14.10.2012 - 19:18 | Son Güncellenme:

Sesli sinemaya geçilmesiyle birlikte Türkiye’de filmler orijinal sesleriyle oynatılmaya başlandı. Tabii hemen arkasından bu filmlerin seslendirilmesi geldi. Türkiye’de ilk dublaj İpek Film Stüdyosu’nda gerçekleşti

DÜNYA SiNEMASI TÜRKÇE iZLENiRKEN

Yıl 1932. Artık sinemalarda sesli filmler oynatılıyor. Fransızca, Almanca, İngilizce; orijinal sesleriyle. Öte yandan yerli filmlerse sesli çekiliyor. İpek Film ve Muhsin Ertuğrul dönemi. Yani daha dublaj söz konusu değil. İpek Film Nişantaşı Valikonağı Caddesi’nde eski bir ekmek fabrikasını kiralayarak ‘İpek Film Stüdyosu’na dönüştürmüş. Teknik kuruluşu yapan kişi W. Morchenn adlı Alman. İpekçi’ler artık yabancı filmlere dublaj yapmanın bir gereklilik olduğunda hemfikir. Stüdyoda gereken hazırlıklar tamamlanmış. Osman İpekçi’nin o zamanlar yedi yaşındaki kızı İnci, ilk sesi alınan kişi. Yıllar önce, o gün çekilen filmi birlikte seyrederken şöyle anlatmıştı: “Babam aynı zamanda elektrik mühendisi olduğundan, bu işi o üstlendi. Almanya’dan bir dublaj mütehassısı getirdiler. İlk dublajı da bahçede benimle tecrübe ettiler. Babam, kuzenlerim ve Nâzım abi (Hikmet) işin başındalardı. Bana dublaj yaptırdılar. Elime bir metin vermişler. Duruyorum, Nâzım abi ‘Devam et’ diyor ve elimden kağıdı alıyor. Çok sıkılıyorum, ama konuşuyorum. Hepsi memnunlar.”

“Sinemacılıkta dublaj denen iş basit görünüyorsa da güçtür. Yabancı adamların seslerini artistlerin hareketlerine uydurmak bir meseledir” diye söze başlayan Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’deki ilk dublajları şöyle duyuruyordu: “Haber aldığımıza göre, İpek Film Stüdyoları’nda bir ‘ecnebi filmleri Türkçeleştirme’ cereyanı başlamış ve ilk tecrübeler muvaffakiyetle neticelenmiştir. Önümüzdeki sinema mevsiminde gösterilecek filmlerden bir Alman filminin mükalemeleri tamamiyle Türkçeye çevrilmiştir. Bu film tahtelbahirde [denizaltında] geçen bir maceranın hikayesidir. Bu iş için İpek Film Stüdyoları’nda bütün Darülbedayi artistlerinden ve ezcümle Şaziye Hanım’la, Emin Beliğ, Hüseyin Kemal ve Mahmut Bey’lerden istifade olunmaktadır. Şimdilik beş film Türkçeleştirilecektir.”
(8 Temmuz 1933) Bu haberi takip eden gazetelere baktığımızda söz konusu filmlerin ‘Aslan Adam’ (Kaspa), ‘Gaip Ruhlar Adası’, ‘King Kong’ ve ‘Aşk Kurbanı’ olduğunu görüyoruz.

Haberin Devamı

Dublaj kraliçesi Adalet CimcozDublajın ilk dönemine tanık olan ve daha sonraki yıllarda da ‘dublaj kraliçesi‘ olarak anılacak Adalet Cimcoz da bu ilk seslendirmenin tanığı: “Yanılmıyorsam, Türkçe sözlendirilen ilk film ‘Güneş Doğarken’ adlı bir Alman savaş filmiydi. Yalnız Şehir Tiyatrosu sanatçıları konuşmuştu bu filmde.” Mahmut Moralı yönetmenliğindeki Darülbedayi sanatçılarının konuşmaları doğal gelmeyince, dublaj yönetimi o dönem İpek Film’le yakın ilişkiler içinde olan Nâzım Hikmet’e verilir. Nâzım değişik kesimlerden insanları bu işe sokar. Bunlar arasında Ferdi Tayfur ve eşi Melek de vardır. Ferdi Tayfur’un kız kardeşi Adalet Cimcoz’unsa seyirci olmak dışında sinemayla özel bir ilişkisi yoktur. Adalet Hanım anlatmaya devam ediyor:

Haberin Devamı

“Benim ilk dinlediğim Türkçe sözlü film ‘Doktor Moro’nun Adası’ydı. Melek (Muhlis Sabahattin’in kızı ve Ferdi Tayfur’un karısı) konuşuyordu başkadın oyuncuyu. Melek kendini dinlemek, eleştirmek için eski İpek Sineması’na beni de sürüklemişti. Yabancı kişilerin dilimizi konuşması gülünç gelmişti bana. ‘Biz insan değil miyiz?!’ diye bağıran bir tuhaf, bizlere hiç benzemeyen insanlar!”

‘King Kong’ filmiyle başladı
O günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çevirmen olan Adalet Cimcoz bu işe nasıl bulaştığınıysa şöyle anlatıyor: “Ferdi’yle karısı evde durmadan dublajdan söz ederdi, ama bir kez bile bana ‘Gel gör’ dememişlerdi. O günlerde Ferdi dublaj yöneticisi değildi daha, konuşuyordu yalnızca. Bütün gün bir yabancı şirkette çalışır, akşamları giderdi bu işe. Ferdi’nin eşi Melek hastalanınca, başkadın rollerini konuşacak, ama tiyatro dışından birini istemişler. Ferdi de ‘Kardeşim var, sesi fena değildir’ demiş. İşte böyle rastlantıyla girdim bu işe.” İlk seslendirdiği filmse, 1933 Aralık’ta vizyona giren ‘King Kong’ olur. Resmi bir kurumda çalıştığı için adı Seniye Sonku olarak kayıtlara geçer. “İlk zamanlar seansına 3 lira verirlerdi, zamanla bu miktar 30 lirayı buldu. Fakat, tabii bu da, sırf bununla geçinenleri tatmin etmedi.”
Adalet Cimcoz bir süre birlikte çalıştığı Nâzım Hikmet’in dublaj yönetmenliğinden övgüyle söz eder: “Nâzım Hikmet’in çalışmasını başka bir yöneticide görmedim. Yöneticinin elinde Türkçe’ye çevrilmiş ‘diyalog listesi’ vardır, ama pek işe yaramaz bu çeviriler; çevirileri yapanlar filmi görmedikleri için, cümleler çoğu kez yanlıştır, ters anlamlar çıkabilir ortaya. Nâzım Hikmet yabancı dil bilirdi; perdede konuşanları dinler, boş kağıda heceleri ayırır, ona göre verirdi Türkçe sözleri; böylece de artık ve eksik hece olmazdı. Arada bir kendi de heveslenir, sevdiği bir tipi konuşurdu. Şehir Tiyatrosu sanatçılarının konuşmasını pek beğenmezdi, onun zamanında tiyatroyla ilişkisi olmayanlar da birer ikişer mikrofonun başına geçmişti.”

Haberin Devamı

Dublajda Ferdi Tayfur imzasıNâzım Hikmet’ten sonra İpek Film’de dublaj yönetmenliğini Ferdi Tayfur üstlenir. Sinema tarihimizde oyuncu ve yönetmen olarak da adı geçen, ama esas ününü dublajcılığıyla yapan Ferdi Tayfur, bir dönemin efsane adıdır. Kız kardeşi Adalet Cimcoz anlatıyor yine: “Ferdi bu işi öyle sevdi ve öyle bağlandı ki, ayrıldı çalıştığı şirketten, büsbütün bu işe adadı kendini. O pırıl pırıl erkek sesini çok güzel kullanırdı; kimi konuşsa yakışırdı. Birkaç yabancı dilin yanında Türkçe’yi de iyi bilirdi.”

Onun sesi, örneğin ‘O Kadın Benimdir’ filminde Spencer Tracy’nin ağzından Hedy Lamarr’a ilan-ı aşk ederken, ya da bir başka filmde ganster olarak kötülüklerini itiraf ederken duyulabilirdi. Eski filmlerde Clark Gable’ler, Roman Navaro’lar, Gary Cooper’lar onun sesiyle konuşurlardı. Ferdi Tayfur’dan sonra İpek Film Stüdyosu’nun dublaj yönetmenliğini Orhan Boran üstlendi. Dublaj stüdyolarının sayısı 1940’lı yıllarda arttı. Halil Kamil’in sahibi olduğu Türk Film Stüdyosu bu işe en erken başlayanlardandı.

Haberin Devamı

Yazının tamamını Atlas Tarih dergisinin ekim sayısında bulabilirsiniz.