Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yanı başında ‘Bir Zamanlar Çukurova’ vardı. Hani başka bir gün olsa dikkat çekmez. Ev ahalisi, “İsim mi almışlar?” dedi hemen. Gelelim diziye... Beni Basınköy yıllarına götürdü. 60’lı seneler rahmetli gazeteci İbrahim Örs komşumuz. Eşi rahmetli Bilge Teyze ile annem görüşürlerdi. İbrahim Bey'in büyük oğlu Ateş arkadaşım. Meslektaşım bizim gazetenin en eskilerinden Uluğ Örs onun kardeşiydi. Sık sık onlara giderdik. Bilge Teyze'nin kız kardeşi Belkıs Hanım kalırdı. Onları hatırlayamadım. Baba, yani Uluğ’un eniştesinin sonradan öğrendim adını Turgut Bey, Kıbrıs’ta ‘Mücahit’ diye anlatılırdı. Sevgili Uluğ’a sordum; “Çok sıkıntılar yaşadılar. Zar zor teyzemi ve iki yeğenimi bize yollamış. Uzun süre kaldılar. Orada kendisi çarpışıyordu” diye anlattı. Bugün 85 yaşında Allah uzun ömür versin. Denktaş’ın çok yakın arkadaşıymış. Kıbrıs dizisi fragmanı yayınlanırken birden aklıma bu anı geliverdi. Peki dizi ne alemdeydi?

Haberin Devamı

‘BİR ZAMANLAR KIBRIS’

Mutlaka olmalıydı

Kıbrıs üzerine dizi değil; dizilerin olması lazım. Acıların, aşkların, unutulmuşlukların, umutsuzluğun, kardeşliğin yani akla ne gelirse insanlığa dair, bu adada vücut bulduğunu söyleyebiliriz. Dizinin sessiz gecede ilerleyen EOKA’cıların sahnesi fırtına öncesi sessizlik misali, etkileyiciydi. Sonra? Ev ahalisi; “Sahneler o yaşanan acıyı bizlere yansıtmıyor” dedi.

Hissetmek ile hayal etmek

Hayal ediyorsunuz tabii ki ve “Kim bilir neler yaşandı?” diyorsunuz. Ama bir de yaşayabilmek var. Halbuki Kıbrıs o günlerin izlerini sokakları, evleri ve havasıyla silmeyen bir ada. Bunu zaman zaman kamera size hissettiriyor. Kalabalık ve de aksiyon sahne olaylarında daha çok yol katetmemiz gerektiği bu dizide görülüyor. ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ ilk bölüm intibası... İlerleyen bölümler kendini rahatlatır ve izleyiciyi tatmin eder diye düşünüyorum.

BİR ÇİFT MÜZİK

Ev ahalisi yüksek müzikten rahatsız oldu. Yerli dizilerin en büyük zaafı, her kareye bir müzik. Sessiz sinema gibi (Bu benzetmeyi Medyaradar’da Murat Tolga Şen yapmış). Görüntü üzerine piyano çalardı piyanist. Bir de sahneler uzun olunca. Zoraki melodiler gelmeye başlıyor. Hep söylerim, bunda müzisyen arkadaşların bir hatası yok. Sistem böyle!