Ekrandaki dizilerin büyük bölümü ‘aşk ve nefret’ ikilemine değmeden duramıyor. 24 kanalında Elif Çakır’ın sunduğu ‘Söz Bitmeden’ programında Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aşkın patalojik halini anlattı. Aşkın moleküler bir enerji olduğunu söyleyen Tarhan, bağlanma nesnesini bulamayan aşkın, insana acı çektirdiğini söyledi. Verdiği örnekse ‘Leyla ile Mecnun’du. “Bugün yaşasalardı biz onları ilaçla tedavi ederdik” dedi. Hocamız, günümüzde patolojik aşk denilen hastalığın tedavi edildiğini söyledi. Sonrasında uyandıklarında “Ben ne yapmışım?” dediklerini belirtti. İşte bu “Ben ne yaptım?” demeden önceki halin dizilerde bol bol dile getirildiğini ve bunun toplumu olumsuz etkilediğini söyleyen Nevzat Tarhan, “Kişinin reddedemeyeceği, kontrol edemeyeceği sevgi yatırımını yanlış yöne yatırıyorlar. Kişi kontrol edemeyeceği, devam ettiremeyeceği şeylere bağlanıyor. Bu bağlanmanın sonunda acı çekiyor” dedi.
Borderline dizi kahramanları
Malum ilk görüşte aşk, dizilerimizin vazgeçilmezlerinden! Prof. Dr. Nevzat Tarhan böyle aşık olduklarını inananların çoğunlukta borderline (sınırda kişilik bozukluğu) özellikleri taşıdıklarını söyledi. Aşkı yönetmek ve karşısındakine böyle bir baskı kurmak konusu da dizilerimizin hayat damarlarından olduğunu düşünüyorum. Hocamız böyle kişilerin de hasta olduğunu söylüyor. Aşkı yönetemedikleri takdirde çıldırıyor bu kişiler. Eee, dizilerimizin büyük bölümünde söz konusu örneklerden bolca mevcut değil mi? Tarhan’ın bu tezleri güzel bir tartışma konusu olur. ‘Tarafsız Bölge’ye mesela buradan bir mesaj olsun!
Aşkın ömrü ne kadardır?
Aynı programda bir başka tartışmanın başlığını yine hocamız attı. Soru; “Aşkın ömrü ne kadardır, üç yıl mı?” Cevap, “Bu kadar uzun değil. En fazla birkaç hafta.” Peki sonra ne oluyor? Aşk buharlaşıyor. Geriye ne kalıyor? Tarhan, ondan sonrasını ‘ilişkide bir işbirliği kurmak’ olarak adlandırıyor. Yani ‘aşk terini’ attıktan sonra normale dönen ilişkide öne çıkan, karşılıklı anlayış vs. Bunun adına da “Ömür boyu aşk” diyor hocamız!
DEMİRKUBUZ’A 3 MİLYON DOLARLIK DİZİ TEKLİFİ GELDİ Mİ?
Haber şöyle; yönetmen Zeki Demirkubuz; ‘Masumiyet’ ve ‘Kader’ filmlerinin televizyon dizisi olması için kendisine iletilen 3 milyon dolarlık teklifi reddetti. Demirkubuz; başrollerini Haluk Bilginer’le Derya Alabora’nın oynadığı 1996 yapımı ‘Masumiyet’ ve 2006’da çektiği Vildan Atasever’li ‘Kader’ filmlerini dizi yapmak isteyen bir yapımcının teklifini, iki filmin ortak bir senaryoyla sadece 13 bölüm yayınlanması halinde kabul edebileceğini söylemiş. Yapımcının, şarta sıcak bakmaması üzerine proje de gerçekleşmemiş. (Günaydın eki/03/02/2013)
Yönetmen Zeki Demirkubuz, Habertürk’te Balçiçek İlter’in ‘Söz Sende’ pogramında konuya açıklık getirdi: “Hem ‘Masumiyet’, hem ‘Kader’in romanının yazılması, dizisinin çekilmesi teklifleri geldi ama öyle paralar konuşulmadı. Çünkü ben o noktaya getirmedim.” Hatta yakından tanıdığı bu kişilere “Başka proje mi yok. İflas mı etmek istiyorsunuz” diye de takıldığını dile getirdi. Durum böyle!
ŞORAY ‘UZUN’ SORUYOR
TRT 1’de yayınlanan ‘Cevap Soruda’ yarışma programının son bölümüne denk geldim. Böyle diyorum çünkü diğer bölümleriyle ilgili genel bir görüş belirtmem yanlış olur. Şoray Uzun’un sunduğu yarışmanın bir ‘hareket’ noksanlığı mevcut. İzlediğim bölümde sorular epey uzundu. Bu haliyle ‘TRT Okul’da bilgi yarışması kıvamına daha uygun. Sorunun cevabını sorunun içinde vermek ilginç. Ama kompozisyon uzunluğunda olması dikkat dağıtıyor. ‘Dinle dinle bitmez’ bir hal alıyor. Bunu bertaraf etmek için devreye Şoray Uzun esprileriyle girmeli, o da olmuyor. Bilginin ve ciddiyetin öne çıkarılmasına karşı mı çıkıyorum? Standart laf olacak ‘bilgilendirirken eğlendirmek’ gibi çok bildik bir yöntem mevcut. Biraz şekeri eksik yarışmanın yani.