Dizinin altın ayarı yok
“O Hayat Benim”de “Efsun”un altınları çil çil çuvaldaydı, kayboldu! Bizim ev ahalisi bu konuda uzmandır. “Şıngır şıngır ediyor bunlar, altın değil” dediler. “O kadar altını nereden bulsunlar, mühim olan görüntü” dedim. Kızdılar: “Oturup dizi yapıyorlarsa, anlaşırlar bir kuyumcuyla düşük ayarlı altın alırlar 100 tane, sonra geri verirler.” Millet böyle dizi izliyor ona göre...
Bunlar benim hakkımda konuşuyorlar
Food Network’ten bir sahne. Sunucu, çiftlik sahibiyle konuşuyor. Büyükbaş kardeş onları dinliyor. Hakkında konuşuyorlar. Ne konuşabilirler? Biftek olarak ilerleyen karede karşımızda...
NOT: Bu bölümde geçtiğimiz hafta bir bilek vardı donmuş kare olarak... “Kime ait?” diye sormuştum. “Güldür Güldür”den Doğan Rutkay’ a ait.
Çaçaron kızlar
“Kaçak Gelinler”deki Şebnem (Selin Şekerci) ile “O Hayat Benim”deki Efsun (Ceren Moray) ortak yönleri olan iki karakterler; ağzı iyi laf yapan, çaçaron kızlar. Böyle iki kızı olanın vay haline...
TRT spikerinden muhteşem cümle
18 Eylül saat 19.00... TRT 1 Ana Haber Bülteni başladı. AİHM zorunlu din dersleri konusunda Türkiye’ye “yeniden düzenle” demiş. Haberi spiker Seval Çöpür şöyle verdi: “AİHM’in Türkiye’deki zorunlu din dersiyle ilgili kararı tartışılıyor. Mahkeme Türkiye’ye zorunlu din dersi uygulamasını reforme edin’ dedi demesine, peki diğer ülkelerde din eğitimi nasıl veriliyor?” Tekrar tekrar izledim. Bu “doğaçlama” mı yoksa metin böyle mi? Her iki şık için geçerli tek söz: Muhteşem ötesi. TRT “Türkçesi”yle övünürdü bir zamanlar...
Prandelli çok kötü öörtmenim
“Telegol”de Serhat Ulueren, İnan Kıraç’la telefon konuşması yapmış, yayınladı. “Sayın Kıraç, bu Prandelli’nin Galatasaray’a birkaç numara küçük geldiğini düşünüyorum.”
“Öörtmenim Halil saçımı çekiyooo, bir şey söyler misiniz”den ne farkı var? İnan Bey de “Olur Serhat’çığım ben kulağını çekerim” mi diyecekti?
Felaketten özel görüntüler
İstanbul’da rüzgar 80 kilometreye ulaştı, her yer uçtu. Haberin “değerini daha da bir değerli” kılmanın yollarını arar ana haber bültenleri. Show TV haberi şöyle pazarlamış: “Felaketten çok özel görüntüler.” Felaketin görüntüsü yetmemiş, hatta özel olması da yetmemiş, bir de, “çok özel”i olmuş.