CNBC-E’nin yeni dizisi ‘Political Animals’da, bir kadın politikacının öyküsü anlatılıyor. Diziyle ilgili en büyük eleştiri, bu kadar kuvvetli bir konu seçip bunu pembe dizi havasına sokması. Aynı kanalda yayınlanan ‘The Newsroom’ dizisine gönderme yapılarak ‘Political Animals’ın politik arka planı bir yana bırakarak, “Kim kiminle yattı?”, “Kim eşcinsel?”, “Kim alkolik?”, “Kim ahlaklı?” sorularına cevap arayan dizi haline geldiği söyleniyor.
Pilot bölümle başlıyor
“Kocasının başkanlık döneminde aldatılan, kendi girdiği yarışta koltuğu rakibine kaptırsa da ‘Ülkemin bana ihtiyacı var’ diyerek Beyaz Saray’da ona verilen görevi gözünü kırpmadan üstlenen Elaine Barrish Hammond’dan öğrenecek çok şeyimiz var...”
Böyle yer almış basın bülteninde dizinin ana fikri. Signourney Weaver, Elaine Barrish rolünde. Yani Hilary Clinton. Bu akşam ekrana pilot bölüm gelecek. Dışişleri bakanının İran’daki rehine krizini çözme hikayesi var. Türkiye devreye giriyor!
Türkiye Büyükelçisi Serkan!
Dizinin haftaya ekrana gelecek ikinci bölümünde yer alıyor hikayenin geniş hali. İran’da ajanlıkla suçlanan tutuklu üç gazeteci var. Eski başkan Bud Hammond çözüm için arabulucu oluyor. Görüşme yeri Türkiye olarak belirleniyor. Peki neden Türkiye? Dizideki diyaloglarda, “İki saat mesafede, bir islam ülkesi olmalı” deniliyor. İlk görüşmeler Dişileri bakanıyla Türkiye’nin Washington Büyükelçisi arasında oluyor. Büyükelçinin adı Serkan.
Bakanın (yani Elaine Barrish) ağzından bir yerde ABD’nin ‘Türkiye imajı’da mesaj olarak veriliyor. Buna göre, Türkiye ABD ile Ortadoğu arasında köprü. Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bir ülke. Bizim başbakan kobra helikopterlerini istiyormuş!
Türk büyükelçi Elaine’e asılıyor!
Dizide bizim büyükelçi bakandan hoşlanıyor! Yemeğe davet ediyor. Bu arada görüşme bir hamamda gerçekleşiyor! Elaine, yemeği kabul ediyor. Bakan, büyükelçiye erkek olsaydı bu yemek davetini yapıp yapmayacağını soruyor. Bunun üzerine büyükelçi, erkeklerden hoşlanmadığını belirtiyor! Bilmem bu diyaloglar yer alacak mı CNBC-e’de. Yayınlandıkça belki tartışma programlarına da konu olur!
REHBERiM
‘iFAKAT’: UÇURUMA YÜRÜYEN?KADINLAR
Doğu Karadeniz’in yüksek dağlarında çalışan kadınlar... Ve bir faili meçhul cinayet hikayesi... İfakat ve iki kızı öldürülür. TRT’nin ödüllü belgeseli bu hikayeden yoa çıkarak, dağlardaki kadının çileli yaşamına bir yolculuk yapıyor. (TRT HABER /23.00)
DEVLET?KATINDA BİR?EŞCİNSEL
1977’de, Harvey Milk San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olmuştur. ‘Milk’ onun hikayesini anlatıyor. Sean Penn eşcinsel hakların idolü bu kişiliği beyazperdeye aktarıyor. (SİNEMA TV 1001 / 22.00)
NOT DEFTERiMDEN
REKLAMLAR; HİÇ?MASUM?OLMADI!
1993 yılında yaptığım haberde, özel televizyon yasasının netleştiğini aktarmışım. Reklamlarla ilgili bölüm şöyle öngürülmüş: “45 dakikadan uzun yayınlarda reklam süreleri bunun sonunda yer alacak, bir kuşak olarak girecek. Reklamlar günlük televizyon yayınlarının yüzde 15’ini geçmeyecek.” Eee, sonra ne oldu?
Dizi başladı, hemen reklam girdi
1995 yılında ‘Bizimkiler’ o zamanki Star kanalında. Dizi başlamış, daha konuşma girmeden reklama girmişler. Ben de; “Tam beş dakika sürdü. TV yasası çıkınca bunlar olmayacak” diye yazmışım. Yanılmışım!
Aynı anda iki kanal reklama girmiş
Ne kadar masum bir zaman dilimiymiş; 19 Eylül 1995 tarihli yazımda Show TV ile Kanal 6’nın aynı anda reklama girdiğini yazmış, “Reklamdan kaçamıyoruz” demişim. Geçen hafta yazdım, aynı anda yedi kanalda aynı reklam vardı!
Yerli reklam kahramanlarını kim buldu?
Sinan Çetin 2003 yılında TV8’de katıldığı bir programda “Reklam karakterleri Türk halkına yabancıydı” demiş. Kendisiyle birlikte bu değişmiş. Yani bugünün yerli malı reklam kahramanlarının temelini Sinan Çetin atmış. Hangi reklamla? Cips reklamındaki teyzeyle. Öyle demiş, onun yalancısıyım!