TRT Müzik’te ilginç bir program var. Sevilen yazarlarımızın müzik dünyaları. ‘Notalar Harfler’in konuğu Nazlı Eray olacak.
Çocukluğunu, Beyoğlu’nu, eski İstanbul’u, Saadet Apartmanı’nı hangi ünlü filmin unutulmaz şarkısıyla hatırlıyor? Gençlik günlerinin şarkıları nelerdi? Genç bir yazar olarak katıldığı bohem hayatının fon müziği olarak ne kaldı aklında? Gezdiği yerlerin müzikleri hakkında ne düşünüyor? Şarkıcı olsa kim olurdu, hangi star gibi şarkı söylerdi? “Raflardan bana yüzü dönük duran tüm kitaplar, Rimbaud, Gogol, Puşkin soluklarını tutmuş bekliyordu. Yanı başımdaki teybin içinden Brahms, soluksuz bizi dinliyordu” diyen Eray klasik bestecilerden kimi seviyor? “Hayatın şarkısını duymak gerekir” derken örnek verdiği saksağan kuşunu neden orkestra şefine benzetiyor? “Eyüp’te otursam bir çay içsem, onun sesini duysam, başka bir şey istemem” dediği şarkıcı kim? Abdullah Yüce dinlerken neden dayanamayıp ağlıyor? Onun için İstanbul’un sesi Hafız Burhan mı? Başka hangi şarkılar İstanbul demek? Aşkların ve rüyaların yazarı Nazlı Eray, son kitabı ‘Marilyn - Venüsün Son Gecesi’nde anlattığı Marilyn Monroe’dan hangi şarkıyı ‘Notalar Harfler’ için söylüyor? Yanıtlar ekranda olacak. (TRT MÜZİK / 13.30)
BİR NOT: Aslında tam geceye uygun bir program. Yemek saati modunda izlenecek bir yapım değil. Benden söylemesi.
WILCO’YLA BİRLİKTE GEZMEK
Hollandalı gezgin Wilco Van Herpen, bu kez Ege’de. Wilco’yu tanıma fırsatım oldu. Profesyonel fotoğrafçılık yapıyordu. Çok sempatik, hani eve ‘tanrı misafiri’ diye alınacak biri. Tam da işte bu yapısına uygun bir program yapmaya başladı; karavanı ile Anadolu yollarına düştü. Tam da ‘sarı kafalı bir turist gelmiş köyümüze’ modunda. Ve bu da ona çok yakışıyor. Bugün onu şimdilerde ‘entellerin mekanı’ Alaçatı’da ama eski hali ve görüntüleriyle yakaladığı karelerde izleyeceğiz. Wilco’nun gözünden bir Alaçatı hikayesi. (İZ TV / 22.00)
DİZİYİ İZLEYENLERİ AÇMAYABİLİR
Bizim kuşağın yetiştiği ya da aslında şimdilere baktığımda neşeli ve saf televizyon çocuğu olduğumuz zamanlar. Ekran pek kirli değildi. Ve bir ‘Kaçak’ dizisi vardı. Dr. Kimble’ın o masum yüzüne bakıp “Yazık bu adama” diye hüzünlü hüzünlü izlerdim. Açıkçası 1993 yılında ‘Kaçak’ film olunca, hiç izlemedim. Bir film olarak düşünemezdim. Çünkü biz aylarca her hafta onun hikayeleriyle onunla koştuk, terledik, üzüldük, sevindik. Ama diziye yetişmemiş olanlar için güzel bir aksiyon filmi olduğu söylenebilir. (KANALTÜRK / 19.50)
HEM AKSİYON HEM KOMEDİ
Ben Affleck ve Rebecca Romjin’i bir araya getiren ‘Şehrin Adamı’, aile, özgüven, hırs gibi kavramları ele alışı bakımından özgün noktalar yakalamayı başaran, popüler anlayıştan uzak, yer yer dramatik açılımlar getiren, uçuk bir komedi-aksiyon filmi. Günün iyi filmlerinden. (TV8 / 21.45)
‘BAYKAL’ BELGESELİ DE ÇEKİLDİ!
Kanal A’nın belgesel kuşağı ‘Dünden Yarına’da bu hafta, kaset skandalının ardından istifa kararı alan Deniz Baykal’ın siyaset hayatı ele alınıyor. Cüneyt Polat imzalı belgesel tarihe tanıklık edenlerin bir resmi geçidi. Acaba Baykal bundan sonra bu resmi geçit içinde mi olacak yoksa durup bekleyecek mi? Bakalım bu soruya bu programda ‘açılım’ yapılacak mı? (KANAL A / 21.30)
HABERİNİZ OLSUN
HEM GEZECEK, HEM EV YAPACAK
Bazı isimler bazı programlarının isimleriyle anılır. Vahe Kılıçarslan denince akla o hoplayıp zıpladığı ‘Dekodizayn’ programı geliyor. Gayet başarılı oldu. Kılıçarslan şimdi bu formatı geliştirmiş. İçine ‘Vahe’yle İl İl Türkiye’yi katmış. ‘Dekodizayn’ tarafı ise bu gezilerinde bir evi baştan aşağı yeniden yapmak olacak. Program bu cumartesi başlıyor TV8’de.