Bugün TV’de rastladım. Erman Toroğlu, bir yemek programının konuğuydu. Kendisine soruluyor, “En iyi lokanta hangisidir?” diye. Erman Hoca’nın iki kıstası var: Hangisi dolup dolup boşalıyorsa o, iyi lokantadır. Bir de iyi lokanta soracaksa Hoca mutlaka cüsseli, şişman bir adama sorarmış. Malum cılız ne yediğinden ne içtiğinden anlarmış! İş bu kadar basit.
DOLMABAHÇE CD’SİNİ İZLEMİŞ!
Şu sıralar ülkenin en kıymetlisi Dolmabahçe CD’si. TV8’de ‘8. Gün’ programında Fikri Sağlar bu CD’yi izleme şerefine nail olan ender kişilerden biri olarak yerini aldı. Sağlar izlemiş. Ama ne konuşabilir, ne yazabilir. Cezası 17 milyar TL. Canlı yayında Gökmen Karadağ’ın içi gidiyor, belli. Hani biraz ucundan çıtlatsa Sağlar, uçacak Kara-dağ. Sağlar’ın mimiklerinden, halet-i ruhiyesinden bir şeyler çıkarabileceğimizi söylüyor.
Benim küçük kızım (eh, şimdi 20’sinde var) küçükken, Dolmabahçe Sarayı’na gitmişti, annesi ve ablasıyla birlikte. Annesiyle ablası sarayı gezmek için içeri girecekler, “Ben gezmem” demiş. “Ee, ne yapacaksın burada” diye sorunca aldıkları cevap şu olmuş: “Ben bahçede kalıp dolma yerim, siz gezin, sonra beni alırsınız...” Şimdiki durumda aynı değil mi?
DÜNYA KAZAN, ONLAR KEPÇE
Hafta sonu televizyonlarda gündüz ‘gezelim görelim’ tarzında programlar sıralanır. Arka arkaya ikisine denk geldim. Özlem Tunca ve Nil Yeğin’in programlarına...
Özlem Tunca’nın programının adı ‘Dünyayı Geziyorum’ Kanaltürk’, Nil Yeğin’in programıysa adıyla anılıyor ‘Nil’in Dünyası’, Beyaz TV’de.
Her iki programın özelliği, az ya da hiç İngilizce bilmeyen vatandaşlarımıza hitap etmesi. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Vietnam’a gitsek ya da Tayland’a, ortalamanın anlaşma şekli bu kardeşlerimiz gibi olmayacak mı?
Özlem Tunca Vietnam’da, acı tuza bandırılmış ananası yerken ‘“Very pepper, very pepper; you eat this?” diye soruyor. Bizim de sorup soraca-ğımız bu değil mi?
Nil Yeğin de Tayland’da fillerle gezintide, “Şu an resmen suyun içine girdik” diyor, görüyoruz ki filler akarsuyun içinde turistleri gezdiriyor. Burada maymunların yankesicilik yaptığını da öğreniyoruz. Bunlar faydalı bilgiler değil mi? Sonra bizi gezdiren filleri “Ay ne tombişsin sen” diye sevmez miyiz? Bir de eleştirmişler, “Konuştukları İngilizce mi?” diye!
KLASİK MÜZİK KONSERİ YAYINLAYAN TEK YEREL KANAL
Her hafta cumartesi Olay TV’de Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın bir konseri yayınlanıyor. TRT’nin konserleri bu kadar iyi çekilmezdi. Hangi enstrüman solo çalıyor, tak yönetmen buluyor. Esere hakim anlayacağınız. Ses kalitesi de idare eder. Bir yerel televizyon bu işi yapıyor. Kendi şehrinde senfoni orkestrası olan birçok yerel televizyon var. Hiçbirinin aklına gelmiyor. Demek ki olabiliyormuş!
MODERN ÇAĞIN SOKRATES’İ ANLATTI, BİZ ANLAMADIK!
Habertürk kanalı sağolsun “Modern Çağın Sokrates’i Zizek Habertürk’te” başlığıyla Slavoj Zizek’i bizlere tanıttı. Sloven Marksist, sosyolog filozof Zizek’i takip etmek hayli zor oldu. Hatta bir süre sonra pes ettim. Çok hızlı konuşuyor. Söylediklerini Türkçe’ye çeviren tercüman nefes nefese. Cümlelere yetişmesi bazen mümkün olmuyor, derin nefes alıyordu. Ortaya muhabbet kuşlarının konuşmasını andıran bir durum çıktı. Zizek soruları coşkulu, adrelanini yüksek cevaplıyordu. Tercüman peşinden koşmaktan bitap düştü. Ben de ekran başında yoruldum... Altyazıyla olsa olmaz mıydı? Bu arada belirtmeliyim ki söyleşiyi yapanlardan biri Serdar Turgut’tu. Günün anlam ve önemi uygun kaşkolunu boynuna dolamıştı. Ve bir nevi küçük Zizek şeklindeydi.