Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fox TV’nin hafta sonu haberlerinde Gülbin Tosun’un dikkat çektiği kesin...
Bir telaşı var; hissediliyor. Belki buna heyecan da diyebiliriz.
Geçen cumartesi akşamı “Mağduriyeti olanlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar (kendileri aracılığı ile) bunlardan bir kaç başlık” diyerek girdiği bir bölüm vardı.
Atanamayan öğretmenleri söyledikten sonra: “Bir de eşit adalet isteyenler var. Cezaevindeki adli suçluların yakınları, kızları, eşleri ‘genel af’ diyorlar. Bu da tabii ki, devlet politikasıdır. Özellikle çözüm sürecindeyiz; bu konuya bir şey diyemem.”
Çözüm süreci dedin mi, eşittir Kürt sorunu...
Diğer konuların ‘çözümü’ başka oluyor! Hızlı konuşmanın, haber süratini düşürmek istememenin böyle ‘çözüm süreci’ takılmaları oluyor!

Haberin Devamı

ÜÇ YILDA 4 MİLYON PASSOLİG’Lİ HAYALİ!

Passolig Genel Müdürü Özgür Gündoğan, Habertürk’te Faik Çetiner’in programına katıldı.
340 bin kişide bu passolig varmış. Ortalama yılda 1 ila 1.2 milyon kişi maça gidiyormuş. Passolig’in hedefi üç yılda 4 milyon adamı maça getirtmekmiş.
Kendilerini de 8 ila 8.5 yılda zararı çıkarır hale getirmeyi düşünüyorlarmış.
Mesela Fenerbahçe, işin ‘kredi kartı’ tarafına girmemiş. Çünkü passoligler aynı zamanda, kredi kartı olarak da kullanılıyor.
Niye öteki kulüpler böyle bir anlaşma yapmıyor da bir tek Fenerbahçe yapıyor?
Fenerbahçe’nin kendi çalıştığı bankaları varmış. Hımmm...
‘SporTürk’ programına katılan yorumcular arasından biri de, “Passolig veren hangi banka, neden bu banka bu kartları veriyor, mesela neden Ziraat Bankası vermiyor?” gibi bir soru sormadı sanırım.
“Acaba bankaya mı güvenilmiyor?” diye de sorulmadı. Valla 8 sene sonra Passolig olur mu, 4 milyon kişi maçlara gider mi?
IŞİD hâlâ varsa, gider!

DİZİLERİN ÇARESİ OLMAYAN SORUNU

Yerli dizilerin ‘konuşma özürlü’ bir hali var, ne dedikleri anlaşılmıyor.
En son geçen pazar ‘O Hayat Benim’in özet bölümünde Ateş ile Bahar’ın ağlayarak konuştukları bir sahne vardı.
Orada Ateş dersi bitiriyor, yanına Bahar geliyor, hüzünlü bir müzik. İkisi de kısık sesle ve ‘üzüntülü bir ton’da. (ne demekse!)
Ateş, “Akşam ...un söyledikleri için özür dilerim” (Onur diyecek yuvarlıyor), devam ediyor Ateş “... ni biri canının acıtsa onu yüzüne vurmazsın...” Bir iki defa daha dinledim, çıkaramadım o noktayı.
Yine Ateş’in sözlerinden: “Seni sayıklıyorum ......sunda faydalanmaya çalıştı.”
O noktalı yerlerin devamı, çıkan sesin benim algımdaki harflere dökülmüş hali.
Ateş gittikçe yuvarlamaya başlıyor:
“Ağğğsuç ben suçumu hafifletmeye çalışmıyorum...” O ‘ağğğsuc’ gibi çıkan bölümü bir daha izledim aaağ bölümü aynı, devamı farklı bir ses geldi mesela!
Sonra omzuna dokundu Bahar’ın “Sen, sen iyi misin?” Bir sessizlik... “Assın (çıkan sesin harf karşılıkları) biliyorum” diye devam eder. “Aklım hep sen...”, “Seninle mi?” yoksa “Senle mi” mi? O belirsiz...

İLBER HOCA HAKLI
‘Tarihin Arka Odası’nda İlber Ortaylı söylemişti. Bazen denk gelince yerli dizilere bakıyormuş, ne dedikleri anlaşılmıyor diyordu.
Nedeni? Türkçe’nin ön dişler ile konuşulduğu, halbuki oyuncuların, azı dişleri hatta gırtlağa kadar indikleri ve dediklerinin anlaşılamaması gerçeğini belirtmişti.
Bilmem artık Ateş ile Bahar hangi dişleri ile konuştular?

Haberin Devamı

Düzeltme: ‘Benim Adım Gültepe’de Nazlı’yı dün yazımda iki kere ‘Aslı’ diye yazmışım, fena karıştırmışım. Nereden çıktı Aslı? Düzeltirim.