Konu Ebola; başlık ‘Öldüren virüs’. Konuklardan ikisi, ülkemizde okuyan Afrikalı öğrenciler.
Ebola’yı anlatması istenen, Prof. Dr. Önder Ergönül ise enfeksiyon hastalıkları üzerine önemli uzmanlardan biri ve özel bir hastanenin bölüm başkanı. “Öksüz hastalık deriz (Ebola’ya). Az görüldüğü, sürümü az olduğu için, öyle diyeyim (yani öleni az demeye de geliyor!) genelde yoksul ülkelerde görüldüğü ve zengin ülkelerde de tıp çok gelişmiş olduğu için bunlarla ilgilenen olmaz” diyor Ergönül.
İzlerken kendimi o iki öğrencinin yerine koydum; “Siz fakirsiniz, aşıyı da bulma şansınız yok; zengin ülkelerin de oturup sizin için aşı yapacak zamanı yok. Bu durumda kadere razı olacaksınız...”
Hocamız eşitsizliğin en çarpıcı tarifini yapmıştır. Bir de isim bulmuş ‘öksüz’ diye. Ne kadar masum! Neyse ki(!) Afrika'da ölü sayısı 1600'lere gelmiş, bi çare bulurlar artık.
Unuttum söylemeyi...
24 kanalında Jess Molho’nun ‘Ortaya Konuşalım’ programından bir sahneydi...
57 YIL ‘EVET HAYIR’
Erkan Yolaç’ı özlemişim; görünce durup izlemeye koyuldum. TRT Haber’deki, ‘Parola’ programındaydı.
‘Evet Hayır’ yarışması bizim kuşağın eğlencesi, bizden sonrakilerin ise ucundan yakaladığı bir şovdu. Bu yarışmanın doğduğu ülke İngiltere; “60'lı yıllarda BBC Radyo’da benzer bir program yapılıyordu” dedi Yolaç. Onu alıp, bize uygulamış. Sokaktan yetişme sunucudur. Bir askeri tören ile başlayan, sonra radyoların bayram özel eğlence programlarına giden, oradan gazinolarda devam eden bir sunuculuk hikayesidir.
Ne kadar zor bir iş olduğunu anlamak için Star televizyonundaki güzellik yarışmalarında sunucuların haline bakınız.
Eski şovmenler gazinodan gelen şovmen kuşağıdır; ağızları iyi laf yapar. İyi laf yapması için, içi dolduracak sözcük, o sözcükleri bulmak için de görmüş geçirmişlik ve okumuşluk şarttır.
Hep söylerim özel televizyon topu topu iki tane isim çıkarabilmiştir; Okan Bayülgen ve Beyazıt Öztürk. Mehmet Ali Erbil, TRT döneminde de biliniyordu. Hala yeni bir isim yok. Mesela ‘Evet Hayır’ yarışmasını bugün sunabilecek bir babayiğit var mıdır?
ŞÜPHELİ KAÇMAYI BAŞARIR MI?
Ev ahalisi oturmuş haber izliyorduk. “Bir şüpheli kaçmayı başardı” diye bir cümle.
“Aferin nasıl da kaçmış” mı diyeceğiz? “Haber resmen suçluyu koruyor” diye bir eleştiri geldi. “Kaçmayı başardı” sözü haberlerde alışkanlık haline gelmiş cümlelerdendir.
Ev içinde de böyle bir yorum gelince, eleştirinin doğru olduğunu düşündüm.
Ankara’daki polis ile takip edilen çete elemanlarını çatışması haberiydi. Biri polisleri atlatıp kaçmıştı.
Bu bir başarı mıydı?
KÜLTÜR KANALI
‘Eski Türkiye’ günlerinde bu işi TRT 2 yapardı olabildiğince; sonra ‘yeni Türkiye’nin TRT’sinde Ümit Sezgin’le biraz TRT Türk yaptı. Hala izleri var.
NTV’de pazar sabahı Fazıl Say konseri vardı. Çekim ve ses gayet yerindeydi, tatmin edici bir konser izledik bu anlamda.
‘Festivalden ekrana’ bir saat dilimiydi. İzlerken “Neden bizde hala bir kültür kanalı yok?” diye sormuşum. Reklam da alır, sponsor da bulur.
Yeni Türkiye'nin liberalleri iş başına lüften...