Sanki dizi oyuncu kadrosunda ikiye ayrılıyor: Bu işi bilen ‘tecrübeli isimler’le güzel, yakışıklı ama sadece ‘oyun oynayan’ genç kuşak... Bu dikkatimi çekti. ‘Balkanlar 2012’nin ağır topu Hazal Kaya. “Genç kızların sevgilisi Hazal Kaya artık olgun ve büyük prodüksiyonlarda oynar” mesajını veriyor sanırım. Giderek acı ve kederin kaplayacağı bir dizide şımarık kızımız ağlayacak, acı çekecek ve bunu oyunculuğuyla bizlere gösterecek. “Oyunculuğunu bu rolle ispatladı” diye haberlerde çıkacak.
BÖYLE O KADAR ÇOK DİZİ İZLEDİK Kİ
Esmer, kirli sakallı, siyah takım elbiseli, raconu bol o kadar sahne izledik ki bugüne kadar... Şimdi onları toplu halde bir kere daha izliyoruz. ‘Babalar ve Evlatlar’da Fatma Girik’le Serdar Gökhan’ı tekrar görmek keyifli, onu söyleyeyim. Sadece bir dip not. Bu dizi de gelir, geçer.
NE ZAMAN EVLENECEKLER BEN BİLİYORUM!
‘Esra Erol’la Evlen Benimle’, neyi nasıl yapacağını biliyor. Kendi çapı içinde söylüyorum. İşin kuralı bu. Evlilik kimi zaman ‘önemli’, kimi zaman da ‘bir yarışmanın şekli’ oluyor. Evlilik bir kurum. Bunu sulandıracak olan yarışmadır. Mizah unsuru katacak olan Hakan Bey’le Yıldırım Bey’dir. Düşünün, her iki beyefendi 2000’li yılların başında sokakta öyle dolaşırken 10 yıl sonra, ‘Ergenekon’ davasından daha ilgi çekici(!) olacaklarını düşünemezlerdi herhalde. Zaten şöhret böyle bir şey. Anında gelir, bulur seni. Bilmem bu işi profesyonel hale dökmeyi düşünüyorlar mı? Beyaz eşya, temizlik ürünleri, dekorasyon malzemeleri, badana-boya, yani ev haline ait ne varsa, her ürünün gülen yüzü olabilirler. İş sadece bir evliliğe bakar. “Evlen Benimle Yıldırım Bey’le evinizi döşeyelim” ya da “Hakan Bey ve eşi ... buzdolabını seçtiler, evlerinde mutluluğu yaşıyorlar...” Bana çok mantıklı geliyor!
‘SUSKUNLAR’ DİZİ FESTİVALİNDE
Yurt dışında gösterime giren dizilerin tanıtımı yani sektörün dizilerle tanışma toplantılara, fuarlara biz, ‘dizi almak’ için giderdik. Sonra yavaş yavaş “Bizim de böyle bir dizimiz var” demeye başladık. Artık bize “Buyrun sizi davet ediyoruz” diyorlar. Balkanlar ve Ortadoğu’nun (ki gerçekten böyle oldu, hani espri değil!) dizileri en çok talep edilen ülke konumuna geldik. Roma Fictionr Fest bunlardan biri. ‘True Blood’, ‘Star Wars’ gibi dizilerle birlikte festival takipçilerine sunulacak. Türk dizileri, televizyon sektörünün artık dikkate aldığı, önemsediği bir olay. Aslında bizim televizyon programları bu konumda da diyebilirim. ‘Suskunlar’, bunun küçük bir örneği oldu. 30 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek festivalin ‘Uluslararası Prömiyer’ bölümünde dizimiz görücüye çıkacak.
DARISI BİZİM BAŞIMIZA!
CNBC-E’de ‘Finans Cafe, Yunanistan’daki grev haberini veriyor. Sendikalar, milleti toplamış meydana, genel grev için. İzinsiz toplantı olduğu söyleniyor programda. Binlerce kişi toplanmış izinsiz, polis gaz sıkmıyor mesela! Ha bir de oturmuşuz biz, ‘Yunanistan’ın derdi bizi gerdi’ durumunu konuşuyoruz. Konuk, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Cem Kılıç, yorumluyor. Yahu kimse oturup sormuyor, bizde kaç sendikalı işçi var? Taşeron işçiler ne kadar? Gösteri niyetine 10 öğrenciye gaz sıkmanın dışında ne yapılıyor bu ülkede? Sendikaların tümü toplansa kaç kişi bir araya geliyor bu ülke meydanlarında? Hani izlerken bunları düşündüm! Mesela bu programı yapan sunucumuz sendika üyesi mi? Ya da olabiliyor mu?
REHBERiM
HALİL SEZAİ’YLE TANIŞTIĞIMIZ FİLM
Bize Halil Sezai’yi tanıtan, onun şarkılarıyla tanışmamızı sağlayan bir film oldu ‘İncir Reçeli’. Güzel, iyi ya da doyurucu değil sözleri bir kenara, tartışmasız ‘kült’ kategorisine girdi bile. Hala izlememiş olanlara bir fırsat. Yeni kanal TV2’de. Yani eski TNT diyeyim. Bol bol film var. Hani sıkıldığınız zaman açtığınızda sevdiğiniz bir filmle karşılaşmanız şaşırtıcı olmaz. 21.30