Bana göre, “Güneşi Beklerken” entrika dozunu en iyi ayarlayan dizilerden biri. Her bölüm “mantık sınırlarını fazla zorlamadan” yeni soru işaretlerini bizlere sunmayı başarıyor. Arada kaçak oluyor tabii ki. Son bölümde Cihan Hoca çok önemli bir basketbol maçında... Dışarıda kan gövdeyi götürüyor! Maçı izlemeye gelen eşi Tülin, Cem’in ablukası altında. Cem, Tülin’i eve gelmesi için baskı yapıyor, tehdit ediyor. Cihan Hoca’yı arayıp her şeyi anlatacağını söylüyor. Tülin iyice bunalmış “Ne halt edersen et umrumda değil” konuşması yapıyor. Cem de cepten dediği gibi Cihan Hoca’yı arıyor. Kamera sahaya dönüyor. Cihan hocanın telefonu çalıyor. Kimin aradığına bakıyor sonra açmıyor.
Bir basketbol koçunun cep telefonu, maç sırasında açık olur mu? Saniyelerin hesaplandığı bir maçta, koçun telefonun sesine ayıracak vakti
olabilir mi? Bize bu soruyu sordurmayacak bir başka plan düşünemezler miydi?
KAYIP; İZLENME ORANINI VE MERAKINI ARTIRACAK
“Kayıp”ın günü değişti. “Kanal D’nin en iddialı dizisi de gidiyor” haberleri yayılmaya başladı. İrfan Şahin’in “özel olarak” ilgi gösterdiği, bir yerde kendi dizisi diyebileceğim yakınlıkta, “Kayıp”. Dizi giderek kendini toparladı. Oyuncuların karakterleriyle bütünleşti.
Şimdi gözüme batan iki olumsuz ayrıntı var; Kemal’in babasıyla durumlarının biraz daha ilgi ve alaka ile dizinin merak edilen konu başlıklarından biri olması hoş olur. Leyla’nın da her bölümde sinir krizi geçirmesine gerek yok. Çocuğu kaybolan anneyi “kısa yoldan” bu şekilde tarif etmek yetersiz kalıyor. Dizinin önümüzdeki haftalara daha “Bakalım ne olacak?” dozu artmış gireceğini tahmin ediyorum.
RIDVAN DİLMEN ŞİKEYİ ANLATTI; SEYAHATNAME GİBİ
Beyaz TV’de Rıdvan Dilmen, Mehmet Ali Aydınlar ile Aykut Kocaman’ın aralarındaki muhabbeti anlattı. Başlığı buydu hikayenin. Sonra bir dallandı budaklandı sormayın. Üç kişi yemeğe oturmuş Bebek’te baş harfi “L” olan lokantada, aynı anda otuz kişi olayın konusu içinde. Çünkü o yemekte bulunanlar aynı gün bir başka mekanda başka isimlerle konuşulmaya devam ediyor.
Rıdvan Dilmen’in anlattıklarının sonu yoktu. Futbol yazarları, gazetelerin spor sayfası yöneticileri, federasyon başkanı, futbolcular, teknik direktörler, kulüp başkanları... İşe bulaşmış anlamında söylemiyorum. Dedikodunun nasıl sınırları aştığını göstermesi açısından enteresandı Rıdvan’ın anlattıkları.
“Abi aç Rıdvan seni söylüyor”
Pazar akşamı birçok evde cep telefonları çalmıştır. “Patron, Rıdvan seni anlatıyor”, “Peki ne anlatıyor?”, “Ya bi aç bak”, “Usta şikede adın geçti valla Rıdvan anlatıyor”... Ne tantana olmuştur çok merak ettim kimler ne “yorum” yapmıştır Rıdvan Dilmen hikayelerine. Stüdyoda Rasim Ozan ile Ahmet Çakar bir nevi “Zekeriya Öz” kıvamında, “Rıdvan masada Hüseyin’in yanı sıra İzzet’in de olduğu söyleniyor doğru mu?” şeklinde, olaya vakıf sorular ile hikayeyi renklendiriyorlardı. Sonuç; Mehmet Ali Aydınlar ile Rıdvan Dilmen canlı yayına çıkmalı... “Şikename”nin hikayeleri biter mi? Rıdvan seneye aynı yerde aynı saatte bir kitap daha yazabilir...