Ben kesin TRT’den Zafer Akyol diyorum. Hatta TRT Haber’de spor haberlerini iple çekiyorum. Bakalım “Bugün nasıl bir heyecan verecek bana” diye. Bir takımın düz koşu yapmasını bile öyle bir havada veriyor ki, sanki o takım şampiyon olmuş ve seyircisine koşuyor... Onun için ‘habere ten rengiyle başlayıp kırmızı bir yüzle bitiren spiker’ de deniliyor sosyal medya (!) ortamlarında. Bundesliga maçlarını da sunuyor. Tavsiye ederim. Aslında şöyle tavsiye ederim, ‘Zafer Akyol’un şimdi söylediklerimi toparlayayım’ yorumlarına katlanmak şartıyla...
Toparlayacak olursak maçı!
Geçtiğimiz cumartesi Dortmund-Hamburg maçı, haftanın en heyecanlı mücadelesiydi. Hamburg deplasmanda kevgire çevirdi Dortmund’u, 4-1 yendi. Zafer Akyol bilgi bombardımanı yapıyordu. Maç hızlı, onun anlatacaklarını bekleyecek hali yok. Hem maçı anlatacaksın hem de dipnotlar vereceksin. İkisi bir arada nasıl olur? ‘Toparlayacak olursak’ tekrarlarıyla. Bazen o da yetmedi. Akyol dediklerini unutmuyor ama. Bir pozisyon oluyor. O bitince “Evet biz toparlamaya devam edelim” diye inatla devam ediyor. Bir anlatımıyla noktayı koyalım. İlkay Erdoğan oyuna giriyor. Zafer Akyol anlatmaya başlıyor; “İlkay Erdoğan, şu anda görüyorsunuz. Alman milli takımıyla biliyorsunuz. Son derece güzel bir asisti var Fransa’da. Almanya 78 yıl sonra kazandı. Mesut Özil’in mükemmel asisti, İlkay’ın da güzel bir asisti...” Sonra bir sessizlik ve ‘vardı’ diye son nokta!
MARKA DEĞERiMiZ BU KADAR!
Böylede bir laf var; ‘ligin marka değeri’. Futbolla yatıp kalkıyoruz. Ekranda futbol programları heyecanlı. 1 milyar 643 milyon dolarlık bir marka değeri! Büyükşehir Belediye-Akhisar maçını izlediniz mi? Olimpiyat Stadı yine bomboş. Bir yanda Drogba, Sneijder, bir yanda Olimpiyat Stadı’nın hali. Her ikisi de futbolumuzun ‘markası’ oluyorlar.
Televizyonla birlikte futbolda olay değişti. Gerçek şu; futbol artık bir gösteri. Tribünlere gelen seyirci var, bir de evinde oturup izleyen. Stada giden ne kadar para veriyorsa, televizyonda izleyen de para veriyor. Söz konusu maça gelecek olursak, seyirci tarafı için zaten geçmiş olsun.
Gelelim televizyon tarafına; izleyici maçın yayınlandığı saat diliminde oturup ne izleyecek? Boş tribünler önünde oynanan, kendi sesini kendisi duyan futbolcuların maçını. Futbolcular da artık sadece sahada koşmuyor. Aynı zamanda televizyonda onu izleyeni de memnun etmek durumunda. Yani bu gösterinin oyuncuları. Onlar memnun mu? Seyircisi olmayan bu gösteriyi keyifle sahneye koyabiliyorlar mı?
Diyeceğim; marka bir bütün olur. Böyle bir maç atmosferi, tüm o paraları, o transferleri alıp götürür. Yoksa gözümüzü kapatıp “Eh, garibanın seyircisi yok ne yapalım mı?” diyecekler!
BİR DİZİ DAHA FİNAL YAPTI
İddialı bir dizi değildi. Hatta hiç tantanası olmadı. Kendi yağında kavruldu. “Beş bölümde kaldırırlar” diyenler bile vardı. Ama ‘Krem’ öyle olmadı. 24 bölüm yayınlandı ve geçen pazar finali yaptı. Belki istense devam edebilirdi.
ATV’nin dizilerine yer açması lazım. Beklenti büyük. Yoksa ‘Krem’ mesela Fox’ta olsaydı ya da TRT’de hâlâ izlenir olurdu. Ben izliyor muydum? Yok beni zaten devre dışı bırakın! Saptamamı yaptım sadece.