Televizyon tarihinin unutulmaz ikilisi Mehmet Ali Erbil’le Çiğdem Tunç yıllar sonra yine bir arada. Yine televizyonda, ama farklı bir mecrada; ekranda doğrudan satış programı... Beyaz TV’de rastladım. “İstenmeyen tüylere son” diyerek ürün pazarlıyorlar. Çiğdem Tunç’u tek başına görmüştüm. Beyaz TV’de baktım ikisi birlikte. 3-4 ağda parasına bu ürünü almalarını tavsiye ediyorlar hanımlara, beylere. “45 kişiye daha yüzde 45 indirimden veriyoruz, haydi telefonlara” diyerek gaza da getiriyorlar. Şimdi alan kazandı. Çünkü yaz aylarında bu ürün fiyatı katlanıyormuş. Ömer Faruk Akartürk te var. Bitkisel durumların televizyondaki tanıdık simalarından.
Bu tüy olayı önemlidir. Bunu kesinlikle yadsımıyorum. Ürün kendini pazarlamak için etkili üç isim seçmiş. Ama bir sorun var; aynı anda üç kişi konuşunca kafalar karışıyor. Galiba ürünün sitesine girip sakin sakin yazılanları okuyup, neyin ne olduğunu anlamak daha faydalı. Burhan Pazarlama bu işi tek başına yapıyordu da kıymetini bilemedik...
REHBERiM
BİR DİZİ DAHA DALYA DEDİ
‘Sakarya Fırat’ TRT’nin dizisi. Bugün yayınlanacak bölümle ‘dalya’ diyecek. ‘Milliyetçilik’le ‘bölgenin gerçekleri’ arasında sıkışıp kaldı dizi. “Kim haklı” diyebilmenin imkansız olduğu bu ülkede, belkide dizi bunu anlatmış oluyor bilmeden. Savaşın içinde mizahı da kullanmayı deniyor zaman zaman. Ama bu yeterli mi ya da samimi mi? Çekimleri ve müzikleriyle ‘bu konuda laf söyletmek istemediği’nin mesajını veriyor. (TRT / 19.55)
‘MUHTEŞEM YÜZYIL’A NASIL BAKALIM?
Dönem dizilerinin sadece bizde değil batıda da ‘sorunlu’ olduğu gerçeği var. ‘The Tudors’ ya da yine bizde Dizimax kanalı da yayınlanan ‘Borgia’ dizilerindeki hatalar hep konuşuluyor. Özellikle kronojik hatalar. Ama ‘Muhteşem Yüzyıl’ için artık ‘kronoloji’ gibi bir ayrıntı söz konusu değil. Kanuni’nin ilk evliliği ve sözde harem entrikaları. Çünkü çatlak “Kanuni’nin hayatı” dendiğinde başlı-yor. 2 yıldır 90 dakika çekilen, aynı mekanlar içinde dönen bir dizi var. Üstelik izlenme oranı ve yurt dışı satış başarısı göstermiş, bunun gidişatında tarihi ya da kronolojiyi düşünecek vakti olmayan bir diziden bahsediyoruz. Sorun da burada yatıyor.
Mesela neden bir ‘The Game Of Thrones’ örneğinden yola çıkılmıyor? Yani hayal ve gerçeği harmanlayan bir senaryoyla kendi ‘tarihini’ yaratmıyorlar da geçmişimizde var olan isimleri kendi senaryolarında oynatıyorlar? Yapımcı için kazanılan para önemlidir, tarih değil. Ama onu ikna etmek çekim ekibine düşüyor. Tarihin önemini ve ona olabildiğince sadık kalınarak da ‘reyting’ alınabileceğini, ikna kuvveti sağlam bir ekip, yapımcıya anlatabilirdi. Sanırım ‘Muhteşem Yüzyıl’ın açmazı burada. Yine de çok izlenen bu dizinin yeni bölümü için sizlere iyi seyirler. (STAR / 20.00)
BİR FİLMİN DİZİDEKİ REKLAMI BÖYLE OLUR
İlk yazanlardanım; ‘Yalan Dünya’ dizisinde Açılay karakterinin Zeki Demirkubuz’un filminde oynamak istemesi üzerine yapılan espriler. Kısaca entel filmlerde oynamak isteyen oyuncu hali vardı Açılay’ın söz konusu diyalogların geçtiği sahnede. Zeki Demirkubuz; “Başlangıçta ismimin geçmesi hoşuma bile gitti ama devam ettikçe rahatsız oldum” dedi. Yönetmenin filmi ‘Yeraltı’nın tanıtımları dönmeye başladı. Nihal Yalçın (Açılay) filmin başrol oyuncularından biriydi. Yönetmenin dizide esprisinin yapılması, o oyuncunun söz konusu yönetmenin filminde başrol oynaması tesadüf müydü? Filmle ilgili haberlerin “Yalan Dünya’nın Açılay’ı da oynuyor” diye çıkması bu tesadüfün aslında tesadüf olmadığını göstermiyor mu?