Son zamanların ‘izlenme payı’ rekorunu kırdı ‘Müge Anlı ile Tatlı Sert’. Bu oran, geçtiğimiz perşembe günü AB’de yüzde 33.45, total izleyicide ise yüzde 31.53 olmuş. Bu bir rekor. Peki ne vardı o gün? Rita Dari Winkler cinayeti. O sırada televizyonu açık olanların yüzde 30’undan fazlası Türkiye’de bu programı izlemiş.
Peki Müdür ne olacak?
‘Müdür Ne’aptın?’ın son bölüm izlenme oranlarına bakayım dedim. Hem totalde hem de AB’de işler iyi değil. Pazar akşamı zaten izlenme oranları yerlerde. ‘Survivor’ yüksek, sonra oranlar tepeleme düşüyor. Yani pazar akşamı genelde bir ilgisizlik mevcut. Diziler, sinema filmi, ‘Kısmet Olursa’ ve ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ eski bölümler. Güldürüyor bizi ev ahalisi olarak. Vatandaş hoşnut değil! Ama gişede işler iyi bildiğim. Neyse böyle idare edecekler anlaşılan!
Tam piyasa işi
‘İstanbul Sokakları’; fakir aile kızı ama bakımlı, okumuş. Eğitimli ama, sokakta poğaça satıyor, bir de kalp hastası... Zengin, yakışıklı hatta babasının şoförlüğünü yaptığı ailenin de oğlunun aşık olduğu...
Konuyu anlatmanın mantık silsilesi aramanın bir anlamı yok. “Beni böyle kabul et öyle izle” diyor ilk kareden. Oyunculara da “Size bir melodram sunuyoruz, oturun oynayın” demişler. Gizem Karaca (Nazlı) olması gerektiği kıvamda. Caner Cindoruk (Fırat) “Benden istedikleri bu, oynuyorum” diyor. Rıza Kocaoğlu (Cemil) ileride çok görev düşecek ‘kötü bakışları’ işe yarayacak. Naz Elmas hatırlarız intihar etmişti ‘Kördüğüm’de. Tıpkısının aynısı bir rol ile karşımızda. Derya Alabora (Mualla), Yıldız Kültür (Şükriye) “Nedir rolümüz?” sorusu yeter isimler. Mehmet Çevik (Refik) kötü babaydı ‘İffet’te, burada iyi baba. Ver rolü oynasın. Dramatik kurgusu iyi, resimleri güzel bir dizi. Gittiği yere kadar gider.
Aşağı kurtarmıyor
‘Paramparça’da Tuğrul kardeşimiz Finlandiya’dan gelmiş psikolog Ayşe’nin arkadaşı, evinde kalacak. “Helsinki’de Ulla (duyduğum haliyle) diye bir tasarımcı var. Bu onun eseri” diye bir kolye getirmiş. Ayşe de “Bilmez olur muyum. En son New York’ta sergisine gitmiştim.” Bak havalara bak. Tuğrul da aşağı kalmıyor; “Özel bir üniversiteden genetik merkezi kurmam için teklif aldım. Üf be! Adam hem yakışıklı hem ünlü genetikçi bir de merkez kuracak. Çaykovski de dinliyordu psikolog Ayşe.
Bir de bunlara bizi inandırabilse?