Geçenlerde bir yapımcıyla konuşuyordum... Yeni dizisi ekrana geldi; “Bu reyting sistemini ne yapacağız?” diye yakınıyordu. İktidar, ‘reyting sistemine’ de el atmış ve dizilerin şekli şemali değişmişti.
Birden bire Samanyolu TV’nin dizileri ilk sıralarda yer almaya başladı.
İktidar gerçek izleyiciyi bulmuş, bunları ‘reyting sistemine’ kazandırmıştı.
Kimdi ‘gerçek izleyici’?
Gelir düzeyi düşük ama kısa tarifle muhafazakâr kesim. Yani ‘sessiz çoğunluk’...
Ben işin onlarla kısıtlı olduğunu zannetmiyorum. Gelir düzeyi yüksek, okumuş ama beğenisi ‘muhafazakâr’ büyük bir kitle de bu kafileye dahil oldu. Şımarık, Boğaz manzarasına karşı viski içen seyircinin yıllar boyu süren hükümdarlığı sona ermiş, halkın televizyonu kazanmıştı.
Peki neydi karşılığı bunun?
Kader, Allah korkusu, aşk, ihanet, kanser, şehirde köyde gibi yaşamak, örf, adet, gelenek soslu entrika...
‘Ötesiz İnsanlar’ın paralel devleti yok
Uzar gider temalar...
Bir yanda ‘Huzur Sokağı’ öte yanda ‘Fatih Harbiye’, bir yanda ‘İki Dünya Arasında’ diğer yanda ‘Güneşi Beklerken’...
Yani biraz da kafa karışıklığı yok değil.
Hem muhafazakâr hem de, ‘kaç göç’ meraklısı bir kitleydi yeni düzenin seyircisi. Bugün paralel - dikey neyse kavgalar, ekranda sükunete eriyor aslında.
Samanyolu TV’de ekrana gelen ‘Ötesiz İnsanlar’da başörtülü kızımızın çektikleri ‘paralel kanalda oynuyor’ diye dışlanmıyordur. Ortak paydaların her daim var olduğu, dizilerde kendini gösteriyor.