‘Hayatın sonu’ programı, Hollanda’da bugüne kadar televizyonda görülmediği şekliyle ekrana geliyor... Çok değil 15 gün önce paramparça vücutlar Ankara’nın meydanına saçılmıştı. Benim ülkemde, ölümün bir televizyon programı için çekilmesinin lüksü yoktu.
Bir annenin son görüntüleri
Düşünürken bir yandan da okuyordum Fransız ‘Telerama’ dergisinde Bertran Villegas imzalı bu makaleyi. Programa katılanların özellikleri çekilen bu görüntülerinin, onların ‘son görüntüleri’ olması... Son doğum günü; son seyahat, çocuklara son öpücük, son aile yemeği...
Hollanda’nın özel televizyonu SBS 6’da yayınlanıyor. Bir anne, son nefesini vermeden veda mektubunu yatakta okuyor. Çocukları ayakta sonra, sarılıyorlar. Ekran başında bu gerçek dramın gözyaşları sel olup akıyordur!
Bu durum ilk değil
Ölüm üzerine Batı’da ekran deneyimli, anlaşılan! Ötenazi çokça kendini göstermiştir mesela. Yazıdan öğreniyoruz ki, Channel 4 (İngiliz kanalı) ‘Son Yaz’ diye bir program yapmış. Kanserli, ölümün kıyısında beş hasta bir villada yaşıyorlar.
Bir nevi ‘ölüm öncesi terapi’ gibi anladığım. İki yıl süren çekimlerin ardından iki kişi hayatta kalmış...
Yine Hollanda’da bu sefer kamu televizyonu BNN’nin, ‘Benim Ölü Vücudum Üzerine’ diye tercüme edilen dokuz yıldır devam eden bir yarı belgesel gösterdiğini öğreniyoruz yazıdan. Kanserli ve kurtulma şansı düşük beş gencin hikayesi. Son sezon katılanların hepsi ölmüş...
ÇETİN AMCA’NIN ARDINDAN
“Şöyle tepeden baktığımda kaç yaş gününü hatırladığımı düşünüyorum. Üç, bilemedin beş tane... Doğan Koloğlu’yla birlikte Sağmalcılar Cezaevi’nde yatarken, 22 Haziran günü isyan bastırma provası gerekçesiyle bulunduğumuz koğuşa dışarıdan ateş açılmıştı. Kurşunlar duvara saplanmıştı. Bizler de ranzaların altına saklanmıştık...”
81’inci başlıklı yazısından Çetin Altan’ın (22.06.2007)
Yaşamın çok kıymetli anında paylaşılanların ifadesi zordur. Öyle bir dostlukları vardı. Benim hayatımda Çetin Amca, Basınköy’de, çok büyük bir kütüphanenin, yine çok büyük bir çalışma masasının önü, salona açılan anısıdır... Parkenin üzerinde Zeynep (kızı) ve arada Mehmet’le (oğlu) küçük topun peşinde olurduk. Çetin Amca’yı görmek pek mümkün değildi. O yıllar ulaşılmazdı. Davudi sesiyle çok hızlı konuştuğu nadir anları hatırlıyorum. Çetin Amca’nın yan komşusu ünlü karikatürist Mim Uykusuz’du. Hemen hemen her kapının ardından cevher Basınköy’de...
Mehmet, rahmetli anneme Fransızca dersi çalışmak için gelirdi. Ahmet, bizden büyük olduğu için çok fazla takılmıyordu. Çetin Amca’nın ardından hemen hızlı şerit, bunlar geçti...