Entrikasında ve yalan dolanında bir ‘standart’ tutturdu dedik ‘Cennet’in Gözyaşları’ için. Dizi, son bölümde “Vazgeçtim, otomatiğe bağladım” dedi. Biraz meraklı ve ‘omurgalı’ hali, yerle yeksan oldu. Senaristlerin de olayı derinleştirecek mecali kalmamış gibi...Mesela Orhan’ı illa Cennet’e yamayacaklar. Bunu da zorlamayla yapıyorlar, hissediliyor. Arzu’nun geçmişi başlı başına malzeme, hâlâ bekliyorlar. Kaç bölüm gidebilir böyle dur, kalkla? İş zor biliyorum, haftada 120 sayfa. Birinin dur diyebilmesi lazım o zaman. Söyleyeyim, beş yıl sonra satacak dizi de kalmayacak böyle giderse. ‘Dolunay’ın mecali kalmamış. ‘Bitse de gitsek’ bir hali var. “Nerede kalmıştık?” diye ofluyor. ‘Çocuklar Duymasın’ ise ‘kamu spotu’ gibi olmuş.
Boydan keselim abi
Pazar günü dizileri izlerken bir şey daha fark ettik; bizim dizi oyuncuları yarım boy oynuyorlar. Hatta daha da yukarıdan kesiyorlar, omuz hizasına yakın bir alandan bize bakıyorlar sürekli. El ve kol hiç yok. Yakın planın dibine vuruluyor. ‘Gözleriyle oynuyorlar’ diye bir hikaye vardır. Var ama etkileyen... Hepsine birden aynı
Aynı bakıyorlar!
Saflar, fakirler ve güzeller... Zenginlerin kadın kısmı kıskanıyor, erkek kısmı peşlerinden koşuyor. Bakışları, duruşları aynı ve kader-leri alınlarında fena
halde yazılmış... Cennet, (Almila Ada) Elif, (Gülper Özdemir) ve Meryem (Ayça Ayşin Turan). Aynı tornadan çıkmış üç karakterimiz ellerinizden öper! Hatta arada
yer değiştirsinler, valla kimse fark etmez!