Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

RTÜK, 1984 yılının en kalbur üstü yapımlarından biri olarak gösterilen Mel Gibson, Anthony Hopkins, Laurence Olivier’in başrol oynadığı ‘Gemide İsyan’da “Meme göründüüü” diye dürbünü eline aldı.
Filmde Haitili yerli kadınlar ile gemi personelinin uzun süren ‘cinsel ayinleri’ne dikkat çekiliyor.
RTÜK’ün raporunda şu cümle çok anlamlı: “İzleyiciye aktarılan, kadınların mahrem sayılan organlarının teşhiri, öpüşme, sevişme, cinsel deneyim olgusu sunulduğu bireylerin, içinde bulundukları sosyal kültürel ve fiziksel durumlarının göz ardı edilerek aktarılması halinde toplumsal, hukuksal, fiziksel ve ruhsal gelişim anlamında problemler doğuracak mesajlar olarak karşımıza çıkmaktadır...”
“Televizyondaki filmden etkilendi beş kadına tecavüz etti” haberleri olmaması için bir tedbir yani!
MGM (Metro Goldwin Mayer) film kanalı Digitürk’te paralı; yani abonesi izliyor.
Vatandaşın bu filmden haberi yok.
“Bu beni ilgilendirmez, abone gitsin Digitürk’e şikayet etsin” diyemiyor.
Çünkü kanun, platform ile açık kanal ayrımı yapmamış ve hâlâ bu düzeltilmedi.
Güya çalışmalar varmış.
O zaman RTÜK ‘Playboy’ kanallarına da ceza versin!
Şikayet gelmiyor mu yoksa?

Haberin Devamı

YETER LA!

Galatasaray dört gol yedi, futbol programları göbek attı.
12’yi bir geçe başladılar. “Prandelli’yi kovun hemen”, “Hagi gelecek”, “Abdürrahim Albayrak gözyaşı döküyor...” Yok öyle değilmiş, yağmur yağıyormuş...
Abdürrahim Albayrak yine, yeniden geldi, futbol programları memnun...
Ne malzeme çıkar artık! Başladı bile, “Lucescu ile görüşme olabilir...”
Hagi, Lucescu, Albayrak, Fatih Terim eh kıyısından Mustafa Denizli...
Bıktık laaa... “Bak geleceğini bildim” desen ne olur, demesen ne olur!

LiG TV SiNYAL VERMEYE BAŞLADI

Pazar günü Mersin’in stadı hani ‘olması gerektiği’ sayıya yakın seyirciyi almış. Ne Trabzon, ne Başakşehir stadı dolmamış.
Hadi yağmur, sel sayıyı azalttı diyelim. Bundan sonraki maçları da göreceğiz.
Ne Eskişehir, ne Bursa statları bu kadar boş olmamıştı. Bunun bir de televizyon karşılığı var. Hani söyleniyor ya “Artık futbol endüstrileşti” diye. Onun yayıncı haline bakalım.
Kim izler boş tribünleri?
Madem futbol ‘seyirlik’ oyun; tribünü ile sahası ile ve de futbol oynayan oyuncuları ile bir tüketim paketi...
“Maça gitmiyorum” sessiz direnişi var.
Direniş denince illa ‘muhalif ya da solcu’ olması gerekmiyor. Sizin anlayacağınız dilden ‘sessiz çoğunluğun maça gitmemesi’ de bir direniş...
Peki niye? “Futbola gelene kadar daha ne dertlerimiz var” hali mi?
Passolig muhalefetine gerek kalmadı, zaten maça gidilmiyor.
Hani futbol uyutma aracı olarak kullanılıyordu? Uyutacak adam yok...
Peki futbol programlarının hali?
Ne kadar ‘mazot’ alsalar ve mazot vermeye çalışsalar bile o iş bitti.
Digitürk 321 milyon dolar verdi. “Şanım yürüsün” durumu mu, yoksa “Bilsem bu işe girer miydim?” sorusu mu? Bilemem...
Spor Toto ile bu yıl sponsorluk anlaşması bitiyor. Mesela kim bu futbola sponsor olur?
Bizde ‘futbol, fiesta, fado’ tutuyor mu?
Kaç seyirci Rize, Başakşehir, Kasımpaşa, Trabzon maçlarına gidiyor?
Sahanın hali böyle... Ekranın önü de artık keyifsiz... Bir beş sene daha düşünür mü ki?