‘Analar ve Anneler’ Ay Yapım’ın derdi olan bir dizisi. ‘70’li yılların siyasi halini şehirde, ağa zulmünü köyde yaşayan iki kadını farkında olmadan bir araya getiriyor. Onların yaşadıkları, arkalarında bıraktıkları üzerine kurulu soru işaretleri çok, merak hali fazla bir dizi.
Bu tarafı tamam. Diziyi götürecek iki kadın; Kader (Hazar Ergüçlü) ve Zeliha (Sinem Kobal) bunu kaldırabilecekler mi? Peki onları sürükleyebilecek bir castla mı oynuyorlar?
Binnur Kaya’yı unuttum. Binnur Kaya ve Okan Yalabık, böyle çarpıcı sahneleri gelince, gözümün takıldığı oyuncular olmadı. Ya oyuncu seçimi ya da yönetmenin onların üzerindeki etkisi
yeterli değil. Ya da ilk bölüm diyelim.
Algıda sağcı!
Sinem Kobal bende ister istemez yazları Bodrum’da, kışları İstinye Park’ta bir genç kızımız görüntüsü vermiştir. Oyunculuğu da “Bu kadar diziden sonra olsun” şeklinde.
Gençliğinde solcu olup (eş durumundan) hayatın gidişatıyla liberal olacakmış gibi bir his var! Şimdi solcu. Peki bunu hissettirebiliyor mu? Çok kötü bir miting çekiminde boş boş etrafa bakan sonra, başı belaya giren Murat’ın (eşi) macerasının içinde elinden geldiğince üzülmeye, ağlamaya vs. çalışıyor.
“Murat’ı bu işlere o soktu, o tanıştırdı, o bulaştırdı” diye bağırıyor Neriman (Binnur Kaya) yani annesi. Bulaştıran da Zehra (Sinem Kobal). Tam tersi bir halde Sinem Kobal. İstinye Park’tan almışlar getirmişler az makyajla devrimci yapmışlar. Mesela İlkay Alptekin Demir’i tanır mı? O günleri yaşamış devrimci kadınlarla tanıştı mı, konuştu mu? Fotoğraflarına baktı mı?
Sinem Kobal bu rolün altında kalkabileceği işaretlerini vermiyor değil. Yetersizliği, onu yönlendiremeyenlerden kaynaklanıyor galiba.