İlk defa karşılaşmak tazedir. ‘Survivor’ üzerine çok yazıldı çizildi. Dedikoduları sayfa, sayfa yapılıyor. Bir oyun kuşkusuz oynanan. Biz izleyenler için öyle. Dedim ya ilk defa karşılaşınca bir Robinson hikayesinin yazılmadığını, bir ‘Hollywood Tarzan’ filminin çekilmediğini anlayorsunuz. ‘Survivor’ bir eğlence değil. Taş devrinde yaşamak da değil. Hayatın zorluklarıyla uğraşmak hiç değil. Bütün o gün ve saate kadar olan yaşadıklarını ensesinden tutup çekmek gibi bir şey. Sudan çıkmış balık ya da gerçekle yüzleşmek. Haa, bilmem onlar kendi aralarında oyun mu oynuyorlar, yönlendiriliyorlar mı?
Ben vizörün bana sunduğu görüntülerden bakıyorum. Haklıyım, sonuçta bu bir televizyon programı. Tepegöz kameranın beni götürdüğü yere giderim.
Anneler, ablalar, çok yakın arkadaşlar çıkageldi son bölümde. Sürprizdi. Işınlanmış gibi. Oyunun bir parçasıydı. Kan-ter içinde, güneşin kösele yaptığı derilerin, tuz kokusuna alışmış bir günü, “Size sevdiklerinizi uçakla getirdik” dediler. Kumsalda bezlerle örtülü tahta iskelenin arasından tek tek çıktı anneler, kardeşler, arkadaşlar. Çok izlenen bir yarışmanın hafifliği hiç değildi. “Nihat yarışmayı kazanamadı gözyaşları içinde arkadaşına kavuşamadı” diye yazarlar. İş böyle değil. ‘Survivor’un hayatın bir aynası olduğu gerçeğini belki bu bölüm kadar ifade edeni olmuş mudur, bilemem. Sevdiklerinle birlikte olmak gibi gündelik gidip gelmelerde kaybolan bir duyguyu hatırlattığı için.
ŞİDDET İÇEREN ÇİZGİ FİLMLERİ SANSÜRLÜYORUZ
Bu köşede Minika çocuk kanalıyla ilgili bir okurun görüşlerini yazmıştım. Şiddet içeren çizgi film yayınlayan kanallar arasında Minika’yı saymıştım. Minika kanalından konuyla ilgili bir yazı geldi.
“Transformers ve Gormiti gibi tüm dünyada kabul görmüş içeriklerin sakıncalı bulduğumuz sahnelerini kestiğimiz için çocuklardan konuyla ilgili kritikler bile ulaşmaktadır” demişler. Kanal çok iddialı yapımların pedagoglar tarafından denetlenip ‘reyting kaygısı’ duymadan şiddet içeren bölümlerin elendiğini açıklıyor.
24 saat yayınları da eleştirilmişti. Bu konuda gerekçe şöyle:
“Saat 21.00 itibarıyla okul dönemi içerikler sonlandı-rılıyor. Okul öncesi kuşağa geçiliyor. Ailesine uyumak konusunda zor anlar yaşatan çocukları biraz rahatlatmak ve uykuya çabuk geçmeleri sağlamak için.”
Yani 21.00’den sabaha kadar uyumayanlara sesleniyor. Acaba kesip biçmek yerine sakin çizgi filmleri yayınlasalar sanki kanal daha rahatlayacakmış gibime geliyor!”
REHBERiM
‘ANILARLA MÜZİK’ DÖNDÜ
O tek başına kaldı. Beni çocukluğuma götürdüğü için nerede görsem hatırlarım, hatırlatırım. Şevket Uğurluer bu kuşakların çoktan terk ettiği mekanların şarkılarını çalıyor. Televizyon tarihimizin ‘kült’ programı ‘Anılarla Müzik’ bu haftadan itibaren her çarşamba TRT Müzik’te (01.45). Saati de aslında uyuyor.
KAÇIRILMAZ BİR KLASİK
Rod Steiger‘a 1967 yılında Oscar getiren ‘Gecenin Sıcağında’ yine aynı yıl en iyi film, en iyi uyarlama senaryo, en iyi kurgu, en iyi ses dalında da ödüle değer görüldü. Irkçılığın gündemde olduğu 60’lı yıllardan bir cinayet öyküsü. (SİNEMA TV / 21.00)
ŞANSINI DENEDİ, TUTTU GALİBA
‘Şanslı Masa’ bir akşam vakti sessiz sedasız başladı. Galiba ilk keşfedenlerden biri oldum. Biraz gıcık ama ‘karşında çok iyi bildiğin biri durup dururken çozutsa ne olur?’ gibi gayet sıradan bir sorudan yola çıktığı ve anı yakaladığı için ilgi çekti. Küsmenin ve üzmenin dozunu ayarladığı oranda daha keyifli olacak. Dedim ya şimdi keşfedildi. Kanal D onu ‘çok izlenen zaman dilimi’ne aldı. Bu akşam saat 20.00’ de, bir de cumartesi akşamı var. Bilmem iki defa fazla mı gelir?