Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Artık futbol televizyonun bir nevi görsel teması. "Futbol tribünlere oynanıyor" lafı artık geçerliliğini yitirdi. Sinema filmi gibi oldu diyelim. Yönetmen koltuğunda oturan, aslında bir canlı yayın yönetmeni değil. 22 oyuncu ve tribünle muhteşem bir film kadrosunun da hakimi. Sayıları gittikçe artan kameraların denetimi de onda. Adını unuttum ama bir yönetmenin sözü hep akılda kaldı; "Maçlar bir spagetti western"dir demişti. Tüm bunları niye yazdım? Beşiktaş - Gaziantep maçının Lig TV'den yayını yüzünden.

Haberin Devamı

Cezalı maçların ücreti
Boş tribünler. Sahada 22 adam, eksik kalmış bir film kadrosunun zoraki oyuncuları. Canlı yayını yöneten yönetmen keyifsiz. Eli de ister istemez tribünlere gidiyor. Yeşil sahanın beyaz çizgilerinin içine hapsolmak ne kadar keyifsiz. Peki bu sıkıcı görüntüleri izlemek zorunda kalan izleyici? Ki bunun için para ödüyor. Kimse ona “Cezalı maçların parasını almayacağız” demiyor. Futbol Federasyonu, “Kardeşim siz tribünlerde küfür iste- miyorsunuz diye tepiniyorsunuz. Bunun bir faturası var. Hep beraber böyle ödeyeceğiz” bakış açısında.
Yabancı lig maçları da yayınlanıyor. Bir takımın maçının ‘boş tribünlere’ oynandığını gördünüz mü? “Efendim daha Avrupalı olamadık. Zamanla olacağız tribün terörünü sona erdirmek için ceza şart.” Peki bugüne kadar kaç maç ceza yedi? O ceza yiyen statlar daha sonra kaç defa daha ceza yedi? Beşiktaş'ın bu ilk cezası mı? Digitürk bu konuyu mutlaka gündeme getirmeli. Bu kadar büyük yatırımın yapıldığı ‘futbol endüstrisi’ gibi büyük lafların edildiği bir ortamda ‘boş tribünlü maç yayını’ olmaz. Olmayacağı anlatılsın. İkinci yarı için birkaç slogan: “Cezalı tribüne hayır!”, “Görüntümü geri ver!”, “Ceza değil eza!”

DiZiLERDEKİ EKLEME ROLLER
Yeni moda oldu, dizilerdeki ‘konuk oyuncu’lar... 'Ezel' bu konuda lider. Çok izlenen dizi, yeni sezonda 'bunalımı' Kıvanç Tatlıtuğ ile aştı. 'Sekiz' karakteriyle Tatlıtuğ nasıl denir, oyunculuk terini attı. Rolü bitince da "Yahu geri gelse mi?" diye konuşulmaya başlandı.
Baktım şimdi de 'Bade' gelmiş. Berrak Tüzünataç, yine flaş bir isim. Ben bu girişimden hoşlanmıyorum.
'Behzat Ç'ye de Nejat İşler katılıyor. Yani “Takım iyi gidiyor, ama yetmez, bir karakterle daha dibine vurayım işin" mantığıdır bu. Diziler futbol takımı mantığına döndü. Yorulan karakterlere ya da şişen senaryoya takviye yapılıyor... Diziler, hiç olmazsa 50 dakika net zaman dilimine gelmeli. Bunun kaçarı yok.

"100 AYRI TEMA iSTiYORLAR"
Bugün dizi sürelerinden açtık sözü. Yeri gelmişken bu uzun süreli dizilerin koruyucu ve kollayıcıları müzik oluyor. Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliği MESAM'ın dergisi 'Mesam Vizyon' son sayısında 'Dizi Müzikleri'ni inceleyen bir bölüme yer vermiş. Bana çok faydası oldu. Yani yazı malzemesi açısından. Toygar Işıklı, bu sektörün şu an 'yıldız' ismi. 'Jenerik hariç bir dizi için 30 ile 100 arasında değişen sayıda birbirinen bağımsız tema yapmaları' isteniyormuş. Ben beste diyemiyorum artık fabrikasyon oluyor. Ama durum rezalet. Ki her kareye bir müzik düşüyor neredeyse. Böyle olunca da dizi ana temasından kopup gidiyor. Bu itiraf gibi aslında. Müzisyenin bir suçu yok. Sistem böyle. Yani sistemsizlik...

TAM KIVAMINDA BÖLÜM BiTTi
Artık dizilerin o uzun zaman dilimini ölçmeye beyin endekslenmiş durumda. Biraz farklı bir gelişme olunca hemen uyarıyor. Aynen böyle. Show TV'nin iyi işlerinden 'Güneydoğu'dan Öyküler Önce Vatan', benim hesabıma göre reklamlar dahil tam bir saatte sona erdi geçtiğimiz hafta. Çünkü, hani o sıkılma payı vardır ya olmadı. Bir de yanlış hatırlamıyorsam son sahneye girmeden reklam da verilmedi.