Sanırım böyle başlıkta haberler çıktı ‘Muhteşem Yüzyıl’ sonrasında. Ama bu duyduğum, eli ayağı yere basan bir şey. Çünkü, projeyi aşmış, hayata geçmiş durumda. Hatta İzmit’te şehir bile kurulmuş. Lale Devri’nde iki yeniçerinin hikayesini anlatan bir dönem dizisi çekiliyor. Diziyi Ezel Akay çekiyor. Daha çok o dönemin gündelik hayatına dair ipuçları olacak gibime geliyor. TRT’de gösterime girecek.
ÇOK GÜZEL HAREKETLERDEN AYRILIP DİZİ ÇEKİYORLAR
BKM bünyesinden çıkan yeni dizi ‘Amele’ ATV’de ekrana gelecek. Önümüzdeki sonbaharda... Kulağıma gelen bilgiler böyle. Çekimler başlıyor. ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ ekibinden isimler var. Yine bana gelen bilgilere göre bu isimlerin ‘Çok Güzel Hareketler’den uzaklaşan ekip olduğu yönünde. Proje tutup oyuncu kadrosu da şöhrete ulaşınca arada sorunlar başlamıştı. Nitekim bu da grup içinde ayrılığa kadar gitti. İşte bu ekip çok yakında ‘Amele’ ile ekranlarda olacak.
RTÜK ŞİKAYETLERİ İLGİNÇ!
RTÜK’e gelen şikayetler bireylerin kendi başlarına yaptığı girişimler mi yoksa örgütlü bir hareket mi? Yani toplu olarak mı yazılıyor? ‘Muhteşem Yüzyıl’ bu konuda çarpıcı bir örnek oldu. Öpüşme sahnelerinin sürekli gündemde olması ve ‘şikayetlerin’ başlıca konusunu teşkil etmesi ‘rahatsız olan’ bu hareketin sonucu diye düşünüyorum. Senaryoların sıradanlığı vs. üzerine eleştiriler yapılmıyor. Örf ve adetlerle aile yapımız üzerinde duruluyor. Tartışma programlarında kavga edilmesi üzerine pek durulmuyor. Ya da haber bültenlerinin içerikleri konusunda kimse şikayette bulunmuyor demek ki. Varsa yoksa dizilerdeki öpüşme sahneleri, “Tarihimiz lekeleniyor” paniği... RTÜK’e gelen şikayetlerin bireysel olmadığını, “Haydi toplanalım, şu konuda kamuoyu oluşturalım” diyen bir kesimin çıkışı olarak görüyorum.
REHBERiM
KLOSTROFOBİSİ OLANLAR İZLEMESİN!
SİNEMATV’ de bu akşam çor çarpıcı bir film ilk kez ekrana geliyor; ‘Toprak Altında’. Paul Conroy, Irak’ta görev yapan bir Amerikan askeridir. Bir grup Iraklı direnişçinin saldırısına uğrayan Paul, gözünü açtığında ölümle burun buruna olduğunu görür. Paul uyandığında bir tabutun içindedir ve toprağın altına gömülmüştür. Oraya nasıl ve kim tarafından getirildiğini bilmemektedir. Ölmemek için zamana karşı yarışmak ve klostrofobinin doruklarındaki bu kabusu atlatmak zorundadır. Beyazperde.com’da film ile ilgili şöyle bir yorum yer almış; “Tabuttaki ışığın söndüğü, sadece Paul’un nefes alışını duyduğumuz bazı uzun sekanslar seyircide yaratılan boğulma hissiyle mükemmel bir biçimde oynuyor.”
‘Toprak Altında’, kesinlikle karanlık bir sinema salonunda izlenmesi gereken bir deneyim. Işıkların açık olduğu, kendimizi daha güvende hissettiğimiz oturma odası gibi bir mekanda, DVD’de izlendiğinde aynı etkiyi yaratacağından şüpheliyim. Klostrofobiden yakınan seyircinin uzak durması kanımca doğru olur.(21.00)