Yasaklamak, kapatmak, örtmek, dövmek, sövmek, öldürmek ve patlatmak... Liste uzar... Bu bir yaşam biçimi olmaya doğru gidiyor ülkede.
Kanal kapatmak, yayın durdurmak bunun artık en basit ve kabul görür hali, hatta ‘Bu da ne ki?’ listesinde.
Ankara’da 97 can giderken aynı gün kaç polis ve asker şehit oldu bilmiyoruz. Ölümler sıradanlaştı, çift haneleri çoktan geçti. Dün haber bültenlerinde iki askerin cenazeleri kaçıncı haberdi?
Bir bakıyoruz, ‘cemaat kanalları’ diye tanımlanan Samanyolu Grubu kanalları, İpek Medya Grubu kanalları savcılık yazısıyla Digitürk, Teledünya, Tivibu, Kablo TV ve Turkcell TV’den çıkarıldı.
Yüzde 68 aboneye yasak
Ortalama böyle bir şey çıkıyor. Son verilere göre 6 milyona yakın paralı TV (kablo ve uydu aracılığı) abonesi var. Kaba bir hesapla, 4 milyondan fazla aboneye sorulmadan bu kanallar platformlardan çıkarıldı. Sadece D - Smart nedense bu ‘savcılık yazısını’ görmemiş! Sordum “Böyle bir yazı gelmedi” dediler.
İsterse almayabilir
Platformlara “Neden bu kanalı almadın?” diyemezsin. Platformdan çıkarılmanın da bir yolu, yordamı vardır. Hukuki bir durumdur. ‘Hukuki’ durum, ‘yukarıdan bir yazı’ kanun şeklini alır. RTÜK, burada devre dışı bırakılmış. Gerçi şu sıralar halleri karışık ama onlardaki genel kanı ‘Savcılığın yayın durdurma yetkisi yok.’
‘Lazım olur’ durumu
Karar siyasidir. Bir zamanlar ‘hele bir almayın’ kanalları şimdi, ‘hele bir çıkarmayın’ durumuna gelmiştir.
“Hukuk herkese lazım olur” diye son on yılın özel bir durumu vardır.
Yaşananların bir başka yüzü de budur.