“Bir ülkeyi tanımak için orada insanların nasıl öldüğüne bakın” diyor ünlü düşünür ve yazar Albert Camus. Ben de nacizane bir televizyon yazarı olarak, insanlar öldükten sonraki reytinglere bakın diyorum. İşte size son aylardan örnekler.
7 Haziran seçimi akşamı maalesef diziler yayınlanmadığı için haber kanalları izlendi. Fakat sonuçların neredeyse kesinleştiği gün olan 8 Haziran’da en yakın haber bülteni FOX, AB kategorisinde dördüncü olabildi. ‘Paramparça’ dizisi ise birinci...
Bu ülkenin bir kenti Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde 20 Temmuz günü canlı bomba saldırısında 34 vatandaş öldü, 100’den fazlası yaralandı. O gün en yüksek reyting alabilen Kanal D Haber beşinci sıradaydı. ‘Kırgın Çiçekler’ dizisiyse tüm kategorilerde birinciliğe yerleşti.Eylül’de Dağlıca’da 16 asker şehit oldu. En yüksek reytingi alan FOX Ana Haber, yedinci sıradaydı. O günün birincisiyse çok manidar. Hollanda - Türkiye Milli maçı.
10 Ekim’de Ankara’da canlı bomba saldırısında 102 vatandaşımız öldü, yüzlerce yaralı vardı. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemi olduğu gün FOX Ana Haber ikinci olabildi. Birinci yine değişmedi.
Türkiye - Çek Cumhuriyeti maçı.
Geçmiş Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun!
TRT’yi alkışlamak gerek
Bu seçim dönemi farklı oldu. Müzikli parti arabaları, sokaklarda bayraklar, el broşürleri fazla görülmedi. Güvenlik nedeniyle mitingler de yapılmadı. Propagandanın en temel
aygıtları internet ve televizyondu.
Yine liderleri aynı kare içinde göremedik. Yine özel televizyon kanallarının hangi partinin muhalifi, hangi partinin yandaşı olduğu tartışıldı. Allahtan TRT gibi yasayla tarafsız kamu yayıncılığı yapan bir kurum ‘varmıştı’.
7 Haziran seçimleri öncesi bir ay boyunca TRT kanallarındaki yayın süreleri şöyleydi. Cumhurbaşkanı’na 45, AKP’ye 54.5, CHP’ye 14, MHP’ye 7.5, HDP’ye ise üç saat. Bu seçimde televizyon propagandası çok daha önemli olduğu için süreler ekim ayı boyunca yeniden ayarlandı. TRT kanallarında AKP 30, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 29, CHP’ye 5, MHP’ye 1 saat 10 dakika ve HDP’ye 18 dakika süre ayrıldı. Seçimdeki bu yoğun çalışmasıyla demokrasimize katkı yaparak, bizi ‘tek partili hayat’a hazırlayan TRT’yi alkışlıyoruz.
Televizyon tarihinde başka bir ilk!
Televizyonunuzu izlerken teknik bir sebeple yayın kesilir ve özür dilenir. Tek kanallı TRT günlerinde böyle durumlarda bir testi fotoğrafı koyarladı. İlk defa birbirine rakip iki kanal ortak canlı yayın yaptı. Halk TV - Bugün TV’nin canlı yayını sırasında ‘hukuki’ sebeple kameranın fişi çekildi, yayın kesildi. Cam çerçeve kırıldı, gaz ve su sıkıldı. Gün geçmiyor ki yeni bir şey olmasın. Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız canlı yayının nasıl kesildiğine de bakmak gerek demek ki. Fransız Albert Camus’u solladım yine. Ee ne de olsa Türkiye’de yaşıyoruz!
MEMLEKET MESELESİ ANLATAN İKİ YENİ DİZİ
Ülke gündemi nedeniyle dizilerden bahsedemiyordum. Madem ülkede katliam bile olsa dizi izleniyor, biz de bahsedelim biraz. ‘Kara Sevda’, yoksul gencin (Burak Özçivit) zengin bir kıza (Neslihan Atagül) aşkı, şantajlar, intikamlarla dolu bir öyküye sahip.
Yoksul genç Kemal’in kömür madeninde ölümleri durduran bir mühendis olması ve bu yüzden ödüllendirilerek şirketin yönetimine geçmesi Soma’dan yanan yüreğimizi biraz da olsa soğuttu. Psikopat kötü adam portresi çizen Kaan Urgancıoğlu’nun başarıyla oynadığı Emir karakterinin para, şantaj, şiddet yoluyla istediğini elde etmesiyle böyle günlerde bizi üzüyor.
‘Analar ve Anneler’, 1970’lerde başlıyor. Biri köylü kızı Kader (Hazar Ergüçlü), diğeri üniversiteli bir devrimci Zeliha (Sinem Kobal)’nın trajik hikayesini anlatıyor. Ağanın tecavüzüne uğradığı için namusunun kirlendiğini düşünüp evlilik arefesinde köyünden kaçan Kader, memleketin kara bir yüzünü temsil ediyor. Komiser rolünde başarılı performans gösteren Okan Yalabık’sa polis yetkilerini ve silahını kendi istekleri için kullanıp çekinmeden cinayet işliyor.
Hem de öz yeğenini öldürüyor. Bu iki dizi de iyi reytingler alarak kalıcı olacaklarının işaretlerini veriyorlar. Umarım memleket meselelerine değinmeye devam ederler.