Sinan Biçici

Sinan Biçici

sinanbicici@hotmail.com

Tüm Yazıları

Başlığımı tuhaf ya da abartılı bulanlar olabilir ama değil... Geçen hafta Fransa’nın Cannes şehrinde MIPCOM fuarı yapıldı. Bu fuar dünyanın en önemli ve prestijli televizyon fuarı. Dünyanın hemen hemen her ülkesi dizilerini ve televizyon programlarını burada tanıtıyor. En büyük televizyon kanalları, yapımcılar, senaristler, yönetmenler ve starlar katılıyor. Televizyonculuğun bugünü ve geleceğinin tartışıldığı, şekillendiği bir organizasyon. İşte bu fuarın bu yılki onur konuğu ülkesi Türkiye’ydi.

Haberin Devamı

Neden Türkiye? Çünkü artık Türkiye dizi sektöründe dünya birinciliğine oynuyor.

Onur konuğu olmanın ne anlamı var? Bir kere bu fuarda en çok ‘Muhteşem Yüzyıl - Kösem’, ‘Filinta’, ‘Paramparça’ ve ‘Karadayı’ gibi Türk dizileri konuşuluyor. Demek ki bu yıl daha çok dizimiz satılacak, belki de hiç yayınlamayan ülkeler de yayınlamaya başlayacak. Daha çok kazanan sektör de bu talebi karşılamak için kendini yapılandıracak.

Bu, ülkemiz için daha çok tanıtım, ihracat ve turizm demek. Seyirci için daha kaliteli ve dünya standartlarına uygun diziler demek. Sadece televizyon sektörünü de ilgilendirmiyor bu durum. İşin içine turizm ve ihracat girince neredeyse bütün sektörlerin yararlanacağı bir gelişme.

Peki ya sinema?

Bu yıl yerli film sayısının 130’a çıkması bekleniyor. Bu, 70’ler Yeşilçam rüzgarından beri ilk defa ulaşabildiğimiz rakamlar. Seyirci sayıları da her geçen yıl artıyor. Üstelik de yerli filmi yabancı filmlere tercih etme konusunda dünyada da ilk üç sıradayız hep.

Televizyon sinemadan yeni ve daha dinamik. Bu nedenle dizi sektörünün ivme kazanması sinemayı da yukarılara çekiştirecek, bu kaçınılmaz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde sinema sektöründe de benzer gelişmeler olacak. Sinema filmlerimiz dizilerin satıldığı bu ülkelerde vizyona girecek. Daha çok sayıda, daha büyük bütçeli filmler yapma şansımız olacak.

2065’İ MERAK EDEN VAR MI?

Tom Cruise’un oynadığı ‘Minority Report’, Türkçe adıyla ‘Azınlık Raporu’ adlı filmi biliyorsunuzdur. Steven Spielberg imzalı filmin dizi versiyonu önümüzdeki hafta yayınlanmaya başlayacak. 2065 yılında New York’ta cinayetleri çözmeye çalışan özel bir polis biriminin maceralarını anlatıyor dizi.
“Dünyada çok hızlı yükseliyoruz” dedik ama şimdi bu habere bakınca da öykünmemek elde değil. Mesela 2065’in Türkiye’si nasıl olacak? Neler yaşayacağız, bunu merak edenler için bir dizi yapılamaz mı?
Dünyanın mesajını alıyor muyuz?
Çok dizi yapıyoruz, çok ülkeye satıyoruz, dünyada birinci oluyoruz tamam ama aynı hikayeler içinde dönüp duruyoruz. Farklı türler ve hikayeler yapamıyoruz hâlâ. Bazı seyirciler bundan şikayetçi ama onların sayısı yüksek reyting almak için yeterli değil. Bu nedenle de hep tutmuş hikayeler yapmak zorunluluğu var. Dizileri önce Türkiye’de tutturmak zorunluluğu ne zaman ortadan kalkacak? Doğrudan dünyaya yapmanın zamanı gelmedi mi artık? Dünya, dizilerimizi alıyor, oyuncularımıza ödüller veriyor ve en büyük fuarlarda onur konuğu yapıyor. Daha ne yapsın?
İş artık bize düşüyor. Artık bizi sınırlayan bu çemberi kırmamız lazım. Türkiye’ye azıcık ‘deli cesareti’ olan televizyoncular gerekiyor. Dünya da, Türkiye de buna hazır.