Cumartesi akşamı kızlara dedim ki, “Hadi Özcan Deniz’e gidiyoruz...” Aylardır ev kuşuyum ya, şaşırdılar. Sonra ‘Hayırdır inşallah’ diyerek eklendiler bana, sağolsunlar.
Üç kız, kurulduk Günay’da en ön masaya. Özcan’ı yakından izlememiz şart, bir nevi nabız yoklaması bizimki!
Selin; Günay Restoran’ın fanatiğidir; sık sık orada musiki ihtiyacını giderir. Özcan’ı da sık sık aynı mekanda dinlemişliği var, Özcan hayranı diyebiliriz ona.
Hale; Özcan’ı ilk kez sahnede dinleyecek. Hatta kendisine mesafeli bir parça; “Pek sevmem ama...” diyerek geldi (gelmese aklı kalacaktı!)
Bense defalarca Özcan’la röportaj yapmış fakat sahne performansından bihaber gazeteci rolündeyim! (bak bak bak!) Sahnede nasıldır, sıkılır mıyım, gece kafayı nereye bağlarım bilmiyorum. Durumlar eşit sayılır yani.
Hazırsanız izlenimler geliyor...
***
-4 Üç kız hemfikiriz: Özcan Deniz’in repertuvarı, şarkı seçimleri çok başarılı. Kimin o ortamda neyi dinleyeceğini, dinleyiciyi şarkılarıyla nasıl avucunun içine alacağını iyi biliyor.
- Şunu anladık: Meğer ne çok şarkıyı seviyor ama yıllar içinde unutup bir kenara atıyormuşuz! Özcan’ın her bir şarkısını ezbere bildiğimizi gördük. Her bir şarkıyla geçmişe gittik, “Aa bu şarkıyı da biliyoruz” diyerek hem şaşırdık, hem eşlik ettik. Tam nostalji kafası.
- Özcan Deniz’i izlemeye gelenlerin neredeyse yüzde 80’i kadın. Ama her yaştan kadın! O da bunun farkında, ilk şarkıdan sonra “Yine her zamanki gibi kadınlar doldurmuş burayı, maşallah” diyor. Şaşırıyor mu bu duruma? Hayır, seyircisinin kim olduğunun çok farkında, direkt onlara oynuyor zaten.
- Sahneye ilk çıktığında rahat değil, kasık! Kadınların ilgisinin farkında, kendini de beğenen bir adam. Bu da doğal olmasını engelliyor. Halbuki bırak kendini, rahat ol, kendin gibi ol Özcan; her halinle sever seni seyircin. Yılların kredisi var ne de olsa!
- Piyasaya çıktığı o ‘kıro’ türkücü haliyle pek barışık değil. Sırf bu yüzden, youtube yasağına sevindiğini bile söyledi bir ara, çok güldüm. “Sil sil bitmiyor kardeşim o görüntüler, herkes de paylaşmayı ne çok seviyor” diyerek durumdan memnun olmadığını şaka yollu da olsa belirtti. ‘Asmalı Konak’ dizisinin kaymağını yediğini biliyor; oynadığı bütün rollerin ‘Seğmen Ağa’ya benzemesi boşa değil yani.
- Gecenin sonunda... Selin hayranlığından hiçbir şey kaybetmedi. Ama Hale, Özcan Deniz fanı olup çıktı! Onu gözlerini kırpmadan izledi, sesini çok beğendi; hatta kayıttan okuyormuş kadar başarılı bulmuş kendisini. Özcan Deniz büyüsü diyelim!

Haberin Devamı

İZLEME ADABI DİYE BİR ŞEY OLMALI

Haberin Devamı

Genelde dinlemeyi bilmeyen bir toplumuz tamam da...
Neden para verip ‘dinlemeye-izlemeye’ gittiğimiz sanatçıyı unutup, yıllardır konuşmaya hasret kalmışız gibi davranıyoruz?
Günay hiç de ucuz bir mekan değil, Türkiye’nin en büyük sanatçılarına program yaptırıyor sonuçta. Sen de veriyorsun paranı, sevdiğin sanatçıyı dinlemek için o mekana gidiyorsun. O zaman bu kadar konuşmak niye?
Özellikle içkinin de olduğu ortamlarda, yıllardır konuşturmamışlar gibi sohbete doyamama hali başlıyor ve asla bitmiyor! Müziğin tadını çıkarmayacaksan niye geldin?
Dediğim gibi dinlemeyi bilmiyoruz.
Üstelik sadece dinlemeyi değil, izlemeyi de bilmiyoruz.
Notre Dame de Paris gösterisinde de aynı şey oldu. Yanımda 15-16 yaşlarında sandığım, biri kız ve biri erkek iki ‘ergen’ oturuyor. İki perdelik müzikal boyunca sohbet ettiler, güldüler, şakalaştılar, bir ara da candy crash oynamaya kadar vardırdılar işi. Bir kez uyardım ama çocuklar bilmiyor ki susmaları gerektiğini, n’apsınlar, tekrar muhabbete başladılar. Yanlarında anneanne zannettiğim biri var; hiç rahatsız olmadı, gıkını da çıkarmadı.
Sayın ebeveynler, gözünüzü seveyim müzikal sevmeyen, merak da etmeyen, Ipad gençliğini getirmeyin şu performanslara! Onlara müzikal sevgisi aşılayacaksınız diye biz şişiyoruz!
Çocuğunuza toplu izleme adabı nasıl bir şeydir öğretin, sevaptır diyorum ve çekiliyorum.

Haberin Devamı

ARKADAŞ MI DEDiNİZ!

Bu ara arkadaşlık kavramı üzerine çok düşünüyorum...
Arkadaşlık nasıl olmalıdır, sınırları nedir, arkadaş dediğin hatalarıyla sevaplarıyla mı sevilmeli, hataları yüzüne söylenmeli mi, hata yaptığında sen yanındaysan ama o sana sırtını dönüyorsa bu arkadaşlık mıdır, mesela eleştirilmeli mi arkadaş, o bundan alınıyor diye oralı olmamalı mı, nereden sonra sınır koymalı arkadaşlığa, hangi noktada uzak durmalı, peki yoruluyorsan o kişiden gerçek arkadaşlık mıdır bu yaşadığın vs...
Anlayacağınız kafamda deli sorular!
İçinden çıkamadım hiçbirinin ama bu mevzu ayrı...
Birkaç gündür manken Senem Kuyucuoğlu’nun ‘iyi niyetli’ arkadaşına kafayı takmış durumdayım...
“Senem’le kardeşten daha yakındık” diyen ‘arkadaşı’, önce onun sosyal medya hesaplarını hack’ledi, ardından kokain çektiği, kadınlarla öpüştüğü bütün ‘sakat’ fotoğrafları yayınladı. Kız afişe olduktan sonra da “Onun tedavi olması için yaptım, silkelenmesini istedim” diyerek kendini temize çekmeye çalıştı.
Yuh dedim, nasıl bir arkadaşlıktır bu!
Kendi sorularımın cevaplarını bulamamış olabilirim ama arkadaşlık böyle bir şey değil, ondan eminim. Kimse de o ‘arkadaş’ın bu numarasını yemez.
Bu işin içinde başka bir iş var, yakında da kokusu çıkar.
Allah herkese arkadaşın hayırlısını versin diyerek konuyu kapatayım.