Rihanna Konseri, bu yaz İstanbul imrenilecek bir konser kenti olmak üzereyken yapılabilmiş son büyük konserdir. Sebep; Gezi Parkı olayları... İptal edilen konserlere en çok Gezi Parkı’ndaki genç arkadaşlar üzülmüştür dedim ve yaşadıklarımı gözden geçirdim.
Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı çıkan ve sayıları 20 civarındaki çevreciye sert müdahale etmişti emniyet güçleri. Bunun üzerine olayı sosyal medya üzerinden haber alan kimi diğer çevreciler Park’a geldi destek olmak için. 29 Mayıs’a geldiğimizde Park’takilerin sayısı iyice artmıştı. Emniyet güçlerinin müdahaleleri gitgide sertleşiyordu. Ancak kimse Park’tan gitmiyor, aksine gelenlerin de kalanların da sayısı artıyordu.
Park’takilerin ısrarla orda olma sebebi gördükleri kötü muameleye tepkiydi. “Orantısız güç”lü müdahalelere karşı bir duruştu Gezi Parkı... Müdahale arttıkça, tepki büyüdü. Tepki büyüdükçe, Park nüfusu arttı.
Takvimler 30 Mayıs’ı gösterdiğinde, akşam saatlerinde en kalabalık haline ulaştı Park nüfusu.
Belirli bir saate kadar oradaydım. O kalabalığı; amcaları, teyzeleri; “yazlıkta akşam gezmesine çıkmış” rahatlığıyla dolaşan çocuklu aileleri, barış şarkıları söyleyen genç arkadaşları görünce şunu düşündüm:
“İş bu noktaya geldiyse; bu sert müdahalelerden vazgeçilir artık.”
Ama öyle olmadı. Her şey de böyle başladı.
Rihanna dönüm noktası
Müdahaleden vazgeçerler, “konuşurlar” ve sorun çözülür. “Koskoca devlet bu kalabalığın müdahale ettikçe büyüdüğünü” görmüyor olamaz dedim. “Devlet; tek bir ‘çapulcu’ kelimesinin kaç bin genci birleştirip parklara sığmaz hale getirdiğini görmüyor olamaz” dedim.
O akşam İnönü Stadyumu’nda Rihanna Konseri vardı. Park’taki ortamı bırakıp gidesim yoktu ama iş gereği izlemek durumundaydım. Parktan aşağı doğru süzüldüm.
İçim rahattı. Parktaki ortamı
görmüştüm. Böyle bir “aile ortamı”na müdahale etmezler artık diyordum içimden.
Rihanna’yı izledikten sonra Park’a geri döndüm. Ben de ahaliye katıldım. Sabaha karşı eve döndüm.
Uyandığımda televizyon ekranlarında o “çok sert müdahale” vardı. Herkes, “Park boşaldı, olay bitti” diye düşünüyordu. Ben içimden “ah...” dedim.
Olayın geniş çaplı bir sivil direnişe dönüşmesi, sokaklara taşması, başka şehirlere yayılması 31 Mayıs sonrasıdır.
İş sokağa taştıktan sonra; işin içine iddia edildiği üzere illegal unsurlar da girer, Türkiye’nin büyümesinden rahatsız kimi odaklar da girer, tribünler de sokağa çıkar. Hatta Star Wars’tan Darth Vader bile sokağa iner; önemli olan bunu öngörebilmektir. O “ah...”, bu nedenleydi işte...
#Direnmüzik
Rihanna Konseri önemlidir. Çünkü bir başka okumayla bu yaz İstanbul imrenilecek bir konser kenti olmak üzereyken yapılabilmiş son büyük konserdir.
Bu yaz iptal edilen konserlerden aklıma gelenlere sayayım size...
‘Blur’lu One Love Festivali (ki bu noktada alkollü içeceklerle ilgili düzenlemenin etkisinin de altını çizelim); İstanbul Calling bünyesinden; Snoop Dogg, Sigur Ros, Zaz, The National, Bloc Party, The Prodigy, Thirty Second To Mars, Basement Jaxx, Emiliana Torrini; Escape To Music kapsamında New York Dolls, Citizens, Wanton Bishops; 17 Mayıs’ta yapılamayıp Temmuz’a ertelenen Depeche Mode; diğerleri...
Şu sıralar müzik ve eğlence sektörü neredeyse havlu atmış durumda. Yazlık ekstralara giden, diğer bir deyişle magazin programlarının da ilgi alanına giren bildik 5-10 ismi saymazsak durum bu.
Emin olun; Park ahalisinin bel kemiğini oluşturan, 90’larda ve kısmen de 80’lerde doğan kardeşler ve oradaki arkadaşlarına destek olan ama parka gidemeyen geniş genç kitleler hiç istemezdi bunun böyle olmasını. İnanın hepsinin uzun süredir beklediği en az bir konser vardı o iptal edilenler arasında.
Ama kendilerini “direnmeye” mecbur hissettiler.
Sanıyorum, en çok da bu durumu anlamak için çaba göstermek lazım.
İşte; Ramazan öncesi Gezi Parkı, halka yeniden “bahşedilirken”; geçtiğimiz cumartesi günü sevgili emniyet güçleri bir basın açıklaması okunmasın diye gazını, TOMA’sını saatlerce konuşturmuşken; sokakta pala sallayan adamlar dolaşırken aklımdan bunlar geçti.