Darülbedayi 1914’ten beri halkındır. Sanat özgür olmadığı sürece de uygarlıktan ve demokrasiden söz edilemez. Devlet sanata müdahil değil sponsor olmalıdır. Bu kadar basit aslında...
Henüz 41 yaşındaydı, bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldığında. ‘Işıklı’ bir adamdı. Sevenleri, oğlu yazar ve senarist Doğu Yücel, oyuncu dostları aynen böyle diyor. Toplumcu sanata inanıyordu. Köy köy, kasaba kasaba dolaşarak Anadolu’da tiyatro yaptı. Bazen bir traktör römorku, bazen muhtarın ahırı, bazen iki ağacın arası sahnesi oldu. Devlet Tiyatrosu’ndan gelen teklifi reddetti.
‘Otorite’nin gözünde ‘sakıncalı’ bir oyuncuydu.
12 Mart döneminde ‘Hitler Rejimi’nin Korku ve Sefaleti’ oyunu nedeniyle sıkıyönetim tarafından 15 yıl ağır hapis cezasına mahkum edildi. Neyse ki iki yıl yattı.
12 Eylül döneminde sıkıyönetim komutanlığı oyununu serbest bıraktı ama kendisinin sahneye çıkmasını yasakladı. Pasaportunu elinden aldı.
Erkan Yücel; adam gibi bir adam; gerçek bir sanatçıydı. Sadece dünya görüşü doğrultusunda, toplum için sanat yaptı.
Anadolu’yu; sırf halkına tiyatroyu sevdirmek için karış karış dolaşırken hem gururlu hem endişeliydi. Çünkü ‘otorite’ sanatın ve sanatçının gücünden korkuyordu. Kontrol etmek istiyordu.
Otorite maalesef böyleydi. 100’üncü yılını kutlamasına iki yıl kalan, Osmanlı’nın çağdaşlaşma çabalarının sembol kurumu Darülbedayi’nin başına gelen de bu. Kontrol etmek istiyorlar.
Darülbedayi 1914’ten beri halkındır. Sanat özgür olmadığı sürece de uygarlıktan ve demokrasiden söz edilemez. Devlet sanata müdahil değil sponsor olmalıdır. Bu kadar basit aslında.
Erkan Yücel’in yol arkadaşlarından Gün Zileli’nin ‘Dünyanın Her Yeri Sahne-Erkan Yücel Anısı’ adlı kitabını; gerçek sanatçıların Anadolu’daki zorlu ama onurlu yolculuğuna tanıklık etmek ve feyiz almak için tüm Türkiyeli oyunculara öneririm.
Sayın Kültür ve Turizm Bakanı’mızın, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın ve bürokrat arkadaşlarının da başucu kitabı olmasını temenni ederim.
RTÜK BENi EVERSENE
AYTEN ALPMAN BAŞKADIR