Köprünün ayakları gibi sallanmaktaydı yarınlar.... İnsan severse bu kadar severdi... Daha Duman o şarkıyı yapmamıştı... O nedenle karikatürist Tuncay Batıbeki bir kaset koydu teybe.... Led Zeppelin.... Biz de sallanıyorduk; köprünün ayakları gibi...
O günden bu güne çok yıllar geçti.
Biz büyüdük örneğin,
Murathan Mungan’ın deyimiyle kendimizi temize çektik. Aramızdan gidenler oldu, öylece sustuk.
Zeki Ateş, ateşli delikanlı... Bir dönem, kendine kötü davranmış; bünyesi de kabul etmemiş... Karaciğer, dalak, böbrek komp-le bitmiş. Şimdi yanımda olsa; derdim günüm onu yolundan vazgeçirmek olurdu. Derdim ki “Abi yapma...”
Dalgıç Kadir vardı mesela, tekilasını içer, tuz için denize dalardı. Bir ‘deniz kızı’ düşü vardı; derinlerde onu bulacağını sanırdı...
Köprünün ayakları gibi sallanmaktaydı yarınlar... Biz oldurmaya çalışıyorduk.
Zeki Ateş... “Ben rock alemini...” diye başlayan cümleler kurar, gerisini getiremezdi. Ölümüne de inanmadı ya... Öyle bir adamdı.
“Acaba neden ‘Dalgıç Kadir’ler geliyor ki bu mekana?” diye kendimize sorduk. Bir cevap bulamadık.
Ah o sahnenden kimler geçti.... Şebnem Ferah, Teoman, Aylin Aslım; kimler kimler...
Zeki Ateş; farkında olmadan çok büyük iş yaptı... İnanın Zeki Abi olmasa Türkçe rock da olmazdı.
Zeki Ateş’i de kaybettik, başımız sağolsun. Dünya bir kere de Zeki ‘abi’siz dönsün.