Kralımız başka mecralara harcadığı enerjiyi, internette kuracağı ‘Okan Bayülgen TV’ye harcasaydı keşke. Çatır çatır reklam alsaydı, kralın çıplak olduğunu gösterseydi
Özellikle lise ve üniversite öğrencileri arasında internetten dizi izleyenlerin sayısı hızla artıyor.
“Türkiye geneli önemli. Bizim halkımız daha o noktaya gelmedi, reytingleri etkilemez” diye düşünebilir miyiz? Düşünemeyiz. Özellikle Behzat Ç. gibi genç kafalara daha yakın, daha samimi işler yapıldığında; yani iş, ağır drama ya da aile komedisi ekseninden biraz uçlara kaydıkça, internetin mecra olarak tercih edilme olasılığı artıyor. Yoksa Behzat Ç. gibi kendinden bu kadar bahsettiren düzgün bir işin reytinglerinin düşük olması nasıl açıklanabilir?
İnternetten yoğun olarak izlendiğini bildiğim ‘Bir Kadın Bir Erkek’ ve ‘Heberler’ gibi kısa, net, komik ve içinde zeka barındıran işler için de geçerli bu.
Dama çıkıp anteniyle oynayarak görüntüsünü düzelttiğimiz, üzerindeki düğmelere çata çuta basarak kanal değiştirdiğimiz, bir düğmesi bozulunca kenarına kibrit çöpü sıkıştırdığımız, İstiklal Marşı’yla açılıp İstiklal Marşı’yla kapanan; siyah-beyaz günlerini hatırladığımız o meşhur ‘aptal kutusu’; kişisel tarihi içinde hiç görmediği kadar büyük ve keskin değişikliklere gebe. Ve biz henüz bunun farkında değiliz.
Ne reklam veren hazır, ne de TV’ler
Reklam verenler eline reyting raporlarını alıp hangi diziye, hangi programa reklam vereceğine karar verirken bunları da düşünüyor mu acaba? TV kanalları gerçek anlamda internet yayıncılığı
yapacakları günlere hazırlık yapıyor mu?
İnsanlar, ‘internet üzerinden TV yayıncılığı’nın, bilgisayardan televizyon seyretmek olduğunu sanıyor hâlâ. Merak etmeyin; yine salonun ortasında ya da duvarda olacak o LED ekranlar. Yine kumanda olacak elinizde. Ama o kumandayla kanal değiştirmeyecek; internet yayınlarına bağlanacaksınız. Günlük yayın akışlarını takip etmek yerine, sayısız seçenek arasından canınızın istediğini, canınız istediği zaman izleyeceksiniz. İşte o zaman reklam mecrasının da, izlenirliğin de tanımı tamamen değişecek. Hem de çok yakında değişecek. Bilmem kaç hanedeki denek grubu değil; sizin gerçek tıklarınız belirleyecek izlenirliği. Bu değişim; televizyon yayıncılığıyla da ilgili değil sadece.
PowerPoint sunumlarınızı hazırladığınız, excel’iyle hesap kitap yaptığınız bilgisayarın da içinden çıkıyor internet; bir anlamda özgürlüğüne kavuşuyor.
Reytingleri düşmediği için üzülüyor
Televizyon aleminde bu internet meselelerine en çok takmış kişi Okan Bayülgen’dir desek yanlış olmaz. Sabahlara kadar internet sözlüklerinde kendisi için yapılan yorumları okumanın çok ötesinde bir ilgisi var bu meselelere. Mesela diyor ki, “Yaptığım hesaplara göre benim reytingimin çoktan düşmüş olması gerekiyordu.” Çünkü izleyicisinin programlarını internet üzerinden izleme eğiliminde bir kitle olduğunu biliyor.
“Reytingi düşecek, ona kılıf hazırlıyordur” demeyin. Ben Okan Bayülgen’in ‘reytingi düşmüyor’ diye içten içe üzüldüğüne eminim. “Bir yerde yanlış yapıyor olmalıyım” diye düşünüyor bile olabilir.
Bir yandan da sadece internet üzerinden yayınlayacağı sansürsüz ve sert bir programın hazırlıklarını yapıyor kafasında Okan Bayülgen. Aklın yolu bir...
Adı “İnternet Kralı” mı olur bilmiyorum ama Bayülgen’in bu konularda diğer TV adamlarından epey ilerde olduğu gerçek. Tek problemi, her şeyi aynı anda yapmak istemesi.
Bunca yıllık medya anti kahramanlığı çabasından sonra TV8’in icra kuruluna girmiş olmaktan; ya da grup için gençlik kanalı yaratma fikrinden heyecan duymasını ayıplayamayız elbet. Ama ben, kendisini günahıyla sevabıyla seven biri olarak, tıpkı prodüktörlük tarafında olduğu gibi bu TV yöneticiliği işinde de duvara toslama ihtimalinden fena halde korkuyorum. Kendi de korkuyordur herhalde...
Keşke bu macera için harcayacağı zihinsel enerjiyi internet üzerinde yaratacağı ‘Okan Bayülgen TV’ye harcasaydı diye geçiriyorum içimden. O işi bir an önce yapsaydı. Çatır çatır reklam alsaydı ‘Okan Bayülgen TV’ye; kralın çıplak olduğunu gösterseydi.
Herkesin her zaman paraya ihtiyacı vardır. Ama Okan Bayülgen iyi para kazanmıştır bugüne kadar. “Ne yapalım ekmek parası, hayat gailesi” diyerek öncelik belirlediğine de inanmıyorum.
Kaldı ki kendisi bilmiyor olamaz; internet üzerinde tıklanma rekorları kıracak bir ‘Okan Bayülgen TV’nin sponsor adaylarını lahmacuncular arasından seçmek zorunda kalmayacaktır.
Ve bugün değilse yarın, oradan da çok para kazanacaktır. Tıpkı yıllar önce televizyonlara bomba gibi düştüğünde yaptığı gibi; internet yayıncılığında da bir ilke imza atacaktır.