“3 Adam”ın müzisyeni Oğuzhan Koç’un samimi pop albümü ve efsane dergilerden “Şizofrengi”nin dijital arşivle dönüşü...
Oğuzhan Koç’un bir yazar, oyuncu ve müzisyen olarak BKM Mutfak mezunları arasında ayrı bir yeri var.
Kalemi kuvvetli bir metin yazarı ve dikkat çekici bir Mutfak oyuncusu olmasının yanı sıra ne kadar güçlü nakarat melodileri yazabildiğini de göstermişti hatırlarsanız. Öyle ki; Mutfak skeçlerinin makarasına çeşni olsun diye yaptığı şarkılar bile internet ortamlarında en çok tıklananlar arasına girdi hep.
Gülben Ergen için yaptığı ve birlikte seslendirdikleri “Giden Günlerim Oldu”nun başarısı
Oğuzhan Koç’un müzik dünyasına esaslı bir
giriş yapacağının habercisiydi.
ÇGHB ‘godik’lerinin Mutfak’tan uçmasından sonra gelen sinema ve reklam filmlerini saymazsak, ekip arkadaşları projeden projeye koşarken nispeten sessiz kaldı Oğuzhan.
Gelen teklifleri nazikçe geri çevirdi. Bir yandan da müzikle uğraşmaya devam etti.
Acun Ilıcalı’nın da desteğiyle “3 Adam” projesinde; yakın arkadaşları Eser ve İbrahim’le yaptıkları ev mavrasından bir TV show’u çıkarttılar.
Başından beri kendilerini destekleyen lise ve üniversite öğrencilerinin çok sevdiği 3 adam haline geldiler. Canlı yayın gerginliğini; samimiyet ve pratik zekalarıyla yendiler. Hata yaptıkları zaman toparlamayı bildiler; muhabbetlerini ucuzlatmadılar.
Oğuzhan Koç’un samimi albümü
Program, ekranlarda tam gaz ilerlerken, Oğuzhan Koç’un ilk albümünün çıkış tarihi geldi çattı. 10 parçalık “Ben Hâlâ Rüyada”; uzun süredir dinlediğim en pop, en temiz, en samimi albümlerden biri. Oğuzhan’ın şarkı yazarı olarak gördüğü ilginin rastlantı olmadığının göstergesi. Elbette düzenlemeleriyle ev yapımı cızırtılı demo kayıtların ruhunu doğru okuyan Alper Erinç ve Ozan Doğulu’nun ustalıklarının payı büyük bu başarıda.
Belki bu albüm müzik sektörünün büyük açmazlar yaşadığı bu dönemde değil, büyük ekonomiler üreten o eski zamanlarda çıkmış olsa etkisi daha fazla olacaktı.
Öte yandan; Oğuzhan Koç’un kelimelerle ne kadar iyi oynayabildiğini ve zekasını biliyoruz. Hal böyleyken bu kadar güçlü nakaratların altına zaman zaman klişe sözler döşemesi beni biraz üzdü.
“Yaranı sarma ben öpeyim; sen kemiksen ben köpeğim”i sevdim örneğin ama “Zor bu kor, yakar”ı sevemedim. “Bükemediğim tek bileği
öptüm”ü sevdim ama “Serdeki acılar”ı “Bir zalimi sevme”yi, “Bin derde kurban olma”yı,
“Ah etmem, edemem”i sevemedim.
Bu klişelere takıldım, çünkü Oğuzhan Koç’un “Bir beyaz kâğıtla her şeyin yapılabileceğini” bildiğini biliyorum. Daha iyisini yazabileceğini de...
Zaten bunu “Yüzük”ün sözlerinde net
biçimde göstermiş:
“Bir bakışa tavlandım.
Nasıl ola(cak)asına hayranım...
Beni kurtarsan.
Bir pas ata(rak)ısına meze olsam...”
ŞİZOFRENGİ HASTALARINA...
“Şizofrengi”nin ilk sayısıyla ‘92’de tanışmıştık. İlk bakışta psikiyatristlerce çıkartılan bilimsel bir yayın gibi gözükse de aslında “Hocam ben de biraz deliyim” diyenlerin, bütünüyle kuşkuda olanların, hayatın kirliliğinden şikayetçi olanların dergisiydi. “Bari burada temiz kalalım” dediler; sayfa düzenleri, doyurucu yazıları ve samimi dilleriyle sadece ruh hekimlerinin değil hayata aykırı gidenlerin dergisi de oldular.
İkinci sayıdan itibaren ofset baskıya geçti dergi; hemen her sayısı yok sattı. 6 yılda; 27 sayı ve 3 şahane ek çıkarttılar.
Derginin kurucu ekibinde Fatih Altınöz, Kemal Sayar, Yağmur Taylan gibi önemli isimler vardı.
6 yılın sonunda, kendi deyimleriyle “Tezleri bitmişti”; kuşkularından kurtulmuş, emin olmuşlardı ve noktayı koydular.
Şimdi yeni kuşakların bu efsane yayınla tanışmaları için bir fırsat çıktı. Siz de www.sizofrengidergisi.com adresine tıklayıp eski sayıları PDF olarak okuyabilir, indirebilirsiniz.