22.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
FİLİZ AYGÜNDÜZ
Ahmet Öztürklevent bu yıl, alanının Oscar’ı kabul edilen;
79 ülkeden, 971 karikatüristin 2 bin 665 karikatür ile başvurduğu 25. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın birincisi seçildi.
1952 Adana doğumlu Ahmet Öztürklevent. Ama aslen Konya Seydişehirli. 20 yıldır da Alanya’da yaşıyor. Diyarbakır Maarif Koleji, Konya Maarif Koleji, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi, Konya Erkek Lisesi derken yolculuklarla dolu okul hayatının lise kısmı Seydişehir Lisesi’nde sona eriyor. Bu kadar çok dolaşmasında “sürülme” yoksa da çeşitli yaramazlıkların ve “muhalif” kimliğinin payı olduğunu inkar etmiyor.
Ardından Konya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne giriyor. Mimarlığı bitirir bitirmez Bimho isimli bir firmanın Kuveyt Katar’da yapmayı planladığı villalara dair Türkiye genelinde açtığı yarışmada “özel ödül” kazanıp Suudi Arabistan’a gidiyor. Bir yıl çalışıyor bu proje için Arabistan’da. Sonra hem biraz gezmek görmek hem de bilgisini artırmak için bir Roma seyahatine çıkıyor. 1982’de Türkiye’ye dönüyor. Seydişehir Cumhuriyet Başsavcısı’nın hakim adayı olan kızı Ferhan ile evleniyor. Çiftin ilk kızı Biran Ankara’da doğuyor. Bir süre Ankara’da çalıştıktan sonra Alanya’ya yerleşiyorlar.
20 yıldır Alanya’da yaşayan Öztürklevent, 10 yıldır ÇEKÜL’ün (Çevre ve Kültür Vakfı) Alanya temsilciliğini sürdürüyor. Çevreye duyduğu ilgide akademi yıllarında Konya’ya konuk öğretim üyesi olarak gelen ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Metin Sözen’in büyük etkisi olduğunu söylüyor.
40 tane ödülü var
Karikatürle flörtü ise ortaokul yıllarına dayanıyor. Dönemin ünlü mizah dergisi Akbaba’nın çıkacağı günleri iple çekiyor her hafta. “Zaten” diyor, “bana karikatürü sevdiren de Akbaba oldu." Öztürklevent ilk karikatürünü akademinin son sınıfında yapıyor. Ve yaptığı ilk karikatürle 1979’da Vatan gazetesinin açtığı Ulusal Karikatür Yarışması’nda Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü’nü alıyor. Daha haberi yok, tam 40 tane ödül kazanacağından ve sonunda Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Ödülü’yle taçlanacak sessiz sedasız bir karikatür kariyerinin kendisini beklediğinden.
Mimarlığın yanı sıra sürdürdüğü Alanya Mimarlar Odası Başkanlığı, yönetim kurulu üyeliği, iki yıl boyunca tüm Türkiye’yi dolaştığı denetçilik görevi, evlilikti, hayat şartlarıydı derken 20 yıl kadar ara veriyor karikatüre... Ama bir şeyi asla ihmal etmiyor: 25’ine de katıldığı Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışmalarını!
2001’de bir kırılma noktası yaşıyor Öztürklevent. Artık iş yoğunluğu azalmış, Biran’dan sonra doğan ikizleri Ece ve İdil büyümüş... Ciddi olarak karikatürü takip etmeye başlıyor. 2001’den itibaren Nasreddin Hoca Uluslararası Karikatür Yarışması’nda başarı ödülleri, özel ödüller ve 2004’te ise büyük ödülü alıyor. 2004-2008 arasında Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nın birinciliğini üç kez kazanarak bir rekora imza atıyor.
“Paraları kızlarım harcadı”
Neredeyse bütün karikatür geçmişi hep böyle ödüllerle sürüyor. Kazandığı para ödülleri için “Benim parayla hiç işim olmadı ama yarışmayı kazanınca da para veriyorlardı. Epeyce para kazandım! Bu paraları kızlarım harcadı; ben aldığım ödüllerin manevi değeriyle mutlu oldum” diyor.
Mizah dergilerine karikatürlerini yollayıp basılmasını istemek gibi talepleri olmuyor hiç. O sadece yarışmalara katılıyor; kazandıkça, basın, ödül duyurusu yapmak için yayımlıyor karikatürlerini. Bir de kataloglarda yer alıyor. Tercihini ise ilk günden itibaren hep “kara mizah”tan yana kullanıyor. Mesleği nedeniyle, grafik, onun karikatürünün vazgeçilmez parçalarından biri oluyor. Hiçbir zaman yazılı karikatür yapmıyor. “Karikatürün yazıya ihtiyacı yoktur” diyor.
Biraz mahcup ama kararlı biri Öztürklevent. Kendini anlatmak yerine çizmek gibi bir alternatif sunulsa, ikinciyi seçeceği kesin. Yine de konuştuk kendisiyle... Aldığı son ödülü, mizah anlayışını ve bundan sonraki hedeflerini...
“Taşrada karikatürist olmanın yalnızlığını gidermeye çalıştım hep”
Günlük hayatta da muhalif biri misiniz?
Muhalefet olsun diye muhalefet edenlerden değilim. Olumsuzluklara tepkimi karikatürle veriyorum. Brecht “Mizahın olmadığı yerde yaşamak zor ama her şeyin mizah olduğu bir yerde de yaşamak imkansızdır” diyor. Topluma baktığınızda rahatsız oluyorsunuz aslında. Çünkü toplum “Nasıl para kazanırım, o parayı nasıl korurum?” makasına girmiş, onun dışında hiçbir şey göremiyor. Dolayısıyla birilerinin onları uyandırması gerekiyor. Karikatürcüler de bunu yapıyor işte.
Karikatürcüler içinde kendinize en yakın hissettikleriniz kimler?
Dünyanın en büyük karikatürcüleri Türkiye’den çıkmıştır diyebilirim. Çelişkilerin bol olduğu bir ülke; belki de ondan kaynaklanıyordur. Çok önemli sanatçılar var. Birçoğunu yakından tanıdım, müthiş insanlar; elbette onlardan çok şey öğrendim. Ben grafik ağırlıklı karikatürleri ve böyle çalışan karikatüristleri kendime daha yakın buluyorum.
Genel olarak mizah anlayışınız nedir?
Öncelikle içinde derin bir hicvetme duygusu olmalı. Mizah sanki bir dördüncü boyut... Mucizevi bir şey. Karikatür de mizahtan beslendiğinden aynı tanım onun için de geçerli.
Karikatürde kriterleriniz neler?
Çok net olmalı, dolambaçlı yollara sapmadan, ani vermeli mesajını. Sersemletmeli. Şoke etmeli karikatür. Yoksa olmuyor. Benim karikatür anlayışım bu.
Nasıl çalışırsınız?
Bir konuyu alırım, üzerinde yoğunlaşırım. Tabii öyle bir anda çıkmıyor. Birkaç eskiz yapıyorsunuz. Yani sadece konu bulmak yetmez; konuyla grafiğin birlikteliğini de sağlamak gerek. Bir tür sihir bu; o birleşimi sağladığınızda patlama oluyor zaten.
Taşrada mizah yapmanın avantajları ve dezavantajları nedir?
Zorluğu var. Arkadaşlarım ne yaptığımın farkında ama çoğu insanın umrunda falan değil “karikatür” gibi bir sanatın varlığı. Paylaşamamak en büyük dezavantaj taşrada. Belki de bu kadar çok yarışmaya başvurarak bu konudaki yalnızlığımı gidermeye çalıştım hep.