14.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Milli takımın ve Fenerbahçe’nin unutulmaz kalecisi Yaşar Duran bir reklam filmi için kamera karşısına geçti. Duran’a bir kaplumbağanın eşlik ettiği reklamda milli takımın 1986 FIFA Dünya Kupası elemelerinde İngiltere ile oynadığı ve 8-0 biten maçın da geyiği yapılıyor. Duran kaplumbağanın “Yiyorsunuz ama kilo almıyorsunuz”, “Yine 8 oldu Yaşar abi” gibi takılmalarına maruz kalıyor. Reklam filmi televizyonlarda yayımlanmaya başladıktan sonra Adana Demirspor’da kaleci antrenörlüğü yapan Duran’a “Maçın üzerinden
30 yıl geçmesine rağmen bu şakaların devam etmesi canınızı sıkıyor mu?” diye sorduk. O da bu sataşmalardan rahatsız olmadığını anlattı.
Reklamlarda rol almayı nasıl kabul ettiniz?
Bana çok eskiden bir-iki sinema filmi teklifi gelmişti. Fakat bu reklam filmimden son anda haberim oldu. Ne yazarını tanıyordum ne de reklam ajansını. Bir maç günü bana bir telefon geldi. Stresli olduğum için arkadaşlarım acaba bana şaka mı yapıyor diye düşündüm; beni rahatlatmak için. Bozulur gibi oldum hatta. Fakat “E-posta adresinizi verirseniz hemen senaryoyu yollayalım” dediler. Baktım ki ciddi bir ajans. Metni de okuyunca “Tamam” dedim.
Futbolculuk yıllarınızda mı geldi bu sinema filmi teklifleri?
Evet. Futbolcuydum hâlâ. Fenerbahçe’deyken teklif almıştım. Fakat kabul etmedim. O yıllarda kulüpler de futbolcularının başka işlerle uğraşmasına izin vermiyordu. “Sizin işiniz futbol” diyorlardı. Futbolcular 1990’lardan sonra farklı işler yapmaya, ticaretle uğraşmaya başladı zaten.
Gelen teklifleri hatırlıyor musunuz? Ünlü oyuncular var mıydı projelerde.
Tabii ki. Gündemde olan insanlardı. Gelen iki tekliften birinde Sezer Güvenirgil ile oynayacaktım. Diğerinde Neşe Aksoy’la...
Reklamınızda sevimli bazı replikler var; “Yiyorsunuz ama kilo almıyorsunuz” gibi... “Kova” göndermesi sizi rahatsız etti mi? Yoksa siz de mi komik buldunuz?
“Kova” kalecilere has bir lakap. Bana özel değil. Kaleci olduğum için bundan gocunmuyorum. 8-0’lık İngiltere maçının üzerinden
30 sene geçti, hâlâ unutulmadı. Ben bu konularda kendimle barışık bir insanım, hazımlıyım. Bazı spikerler hem nalına vuruyor hem mıhına...
Bir “8 gol yiyen kova kaleci” diyorlar, bir “Unutulmaz, efsane kaleci”.
Ben de ikisinin arasında kaldım. İkisini de kabul ediyorum.
“Sevildiğimi biliyorum, bu bana yeter”
Daha önce verdiğiniz röportajlarda “Kova deyiminden rahatsız oluyorum” demişsiniz...
Ben bu yakıştırmayı silemem. 10 yaşındaki çocuk bile gülüyor. Babasından, abisinden duymuş... Ne diyeyim? “Ne biçim konuşuyorsun ulan?” diyemem ki. Beni hayatında seyretmemiş... Ben o yılların en iyi kalecilerinden biriydim. Şampiyonluklar yaşadım, üç kez yılın sporcusu seçildim, 2. Lig’den milli takıma giden ilk kaleci benim. Ama en önemlisi sevilen birisiydim. Sevildiğimi biliyorum. Bu hoşuma gidiyor, bu bana yeter.
Kalecilerin kaderi galiba bu. Kaleci yalnızlığı mı desek, ne desek?
Santraforlar ve kaleciler skor adamıdır. Kaleci gol yediği, santrafor gol attığı zaman tabela değişiyor. Orta sahada ya da defansta oynayan oyuncular yalnız kalmıyor. Hatalarını telafi edecek arkadaşları oluyor. Kalecilerin işi daha zor. Fenerbahçe gibi büyük takımlarda ve milli takımda oynayan kaleciler için hayat daha da zordur. Büyük takımlarda oynayıp senede iki-üç hatalı gol yerseniz unutulmaz oluyorsunuz.
34 maçın 30’unda iyi oynamışsınızdır, yılın karmasına girmişsinizdir ama kaleciliğin cilvesi işte, hatalı gol yerseniz kötü anılırsınız.
“Kalecilik gün geçtikçe zorlaşıyor”
Futbol her geçen gün değişiyor; artık oyun çok hızlandı. Sizce kalecilik zorlaşıyor mu yoksa kolaylaşıyor mu?
Gün geçtikçe zorlaşıyor. Eskiden futbol yavaş oynanıyordu, yetenek ön plandaydı. Çok yetenekli futbolcular vardı; Metin Oktay’lar, Lefter’ler, Can Bartu’lar, Beşiktaşlı Yusuf’lar... Sonra futbol değişti. Artık ayakları iyi olmayan kalecileri tercih etmiyoruz; ayakları iyi olmalı.
Galatasaray-Arsenal maçında Sinan Bolat 30 dakikada üç gol yedi. Yapabileceği bir şey de yoktu. Siz bu maçları izlerken neler hissediyorsunuz?
İlk gol her zaman çok önemlidir. Atan için de yiyen için de... Sinan ilk golde biraz hatalı. Pozisyon hatası yaptı. O golü yiyince moraller bozuldu. Üçüncü gole yapılacak bir şey yok zaten.
“Önce meslek sevgisi”
Genç kalecilere neler anlatıyorsunuz?
En önemli şey işlerini sevmeleri. Ben öncelikle bu sevgiyi aşılıyorum. Bu bir meslek. Ben beş kaleciyle çalışıyorum. Üçü genç, ikisi tecrübeli. Bizde boş gün yok. Neredeyse her gün idman yapıyoruz. Sporcular profesyonelce yaşamalı. Ama futbolla yatıp futbolla kalkılmaz. Genç futbolcular sosyal yaşamlarını düzenlemeli, eşleriyle, sevgilileriyle de zaman geçirmeli.
“Adana güzel ve mutlu bir şehir”
Siz bildiğim kadarıyla Antalya’da ikamet ediyorsunuz ama iş icabı Adana’dasınız. Futbol dışında nasıl geçiyor hayatınız?
Ben kulüpte, lojmanlarda kalıyorum. Lojmanlarda her türlü imkan var. Burada vakit geçiriyorum. Akşamlar bize kalıyor. O zaman da dışarı çıkıyoruz. Adana güzel ve
mutlu bir şehir. Ailemden
uzağım. Bu antrenörlerin kaderidir. Her antrenör ya da futbolcu ikamet ettiği şehirde mesleğini sürdüremeyebilir. Ancak izin günlerimde gidebiliyorum Antalya’ya.