Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bayram eşittir tatil ve yemek oldu. Kurban kesenlerin ve bayram ritüelini yerine getirenlerin önceliği kavurma olacaktır. Tatilciler ise ne yeriz ne içeriz planlarını zaten günler öncesinden yapmıştır. 

Peki, diğer tüm konular bir yana sadece gastronomi açısından baktığımızda kim daha şanslı evdekiler mi, tatilciler mi? 

Zor bir soru ve nereden baktığınıza göre cevaplar da çok farklı olacaktır. 

En şanslı olanların başında kesinlikle aile büyüklerini ziyarete gidenler olacaktır. 

Bayramlar onlar için bir şölendir. 

Haberin Devamı

Çocukları hele ki torunları geldiyse bulur, buluşturur, çocuklarının çocukken unutamadığı tatları gün gibi hatırlar, hazırlar ve daha biri bitmeden diğerini önlerine koyarlar. 

“Nerde o eski bayramlar, böylesi gelenekler mi kaldı, bir sofra kaça mal oluyor!” diyenler çok çıkacaktır. 

Onların bilmedikleri ya da göz ardı ettikleri, geleneklerin, göreneklerin asla unutturulamayacağı. Bayram sofralarına bir de bu gözle bakın. Özellikle de aile büyüklerine gittiğinizde!.. 

Medeniyetler mutfağı 

Yaşadığımız topraklarda 15 bine yıla yakın bir süredir yerleşik hayat söz konusu. Öncesine gittiğinizde herkes kendisine göre bir değerlendirme yapıyor ve içinden çıkmak mümkün değil. Bu yüzden 15 bin yıllık bir süreç bize yeter de artar! 

Anadolu’nun her köşesi doğudan batıya, kuzeyden güneye yapılan göçlerin, savaşların, ticaretin, yeni arayışların tam orta yerindedir. 

Avrupa’dan kalkıp Hindistan’a Çin’e giden de bu topraklardan geçmiştir, Rusya’dan Akdeniz’e inenlerin, Asya’yı, Afrika’yı fethe ya da İpek Yolu üzerinden ticarete çıkanların yol güzergahı da hep bu coğrafya olmuştur. 

Gelen geçen öyle ya da böyle bir tortu bırakmakla kalmamış, sadece kültürel boyutlarda değil başta din, dil, yönetim şekli olmak üzere hemen her alanda büyük değişimleri de beraberinde getirmiştir. En az etkilenen ise mutfak olmuştur. 

Neden mi? 

Gelip geçtikleri ya da yeni medeniyetler kurdukları Anadolu topraklarının bereketi, ürün çeşitliliği ve en önemlisi de damak tadı herkesi etkilemeye yetmiştir de artmıştır… 

Haberin Devamı

Tahılların, sebze ve meyvelerin, endemik otların, hayvancılığın, deniz ürünlerinin, baharatların ve üretim yelpazesinin böylesine zengin olduğu, dört mevsimin bir arada yaşandığı yerde elbette mutfak da diğerlerinden hep bir adım daha önde olacaktır. 

İnsanoğlunun yaşam kaynağı buğdayın da, dönemin en önemli ticari ürünleri olan üzüm, incir ve zeytininden üretilen ürünlerin doğduğu yer olmasa da ana vatanı yaşadığımız coğrafya olmuştur. 

Bulgurdan 100 çeşit yemek yapılan kaç ülke vardır? Peki ya 100 çeşit çorbayı, salataları, börek ve çörekleri, ekmekleri, et ve ot yemeklerini, hele ki sütlüsünden hamur işine, bitkiselinden envai çeşidine tatlıları ve tüm bunlara eşlik eden sıcak ve soğuk içecekleri başka nerede bulabilirsiniz? 

Eğer yemeyi içmeyi seviyorsanız, zaman buldukça yerel mutfak turuna çıkın ama restoranlarla sınırlı kalmayın, çünkü onların hepsi birbirine benzedi daha da vahimi yerel olanı değil kolay ve para kazandıracak olanın dışına çıkmıyorlar!.. 

Yerel tatlar yaşatılmalı 

Yaşadığımız coğrafyanın ve gelmiş geçmiş tüm kadim medeniyetlerin bizlere miras bıraktığı pek çok şey gibi maalesef mutfağına da sahip çıkmıyoruz. Daha da üzücü olanı sahip olduğumuz değerlerin farkında bile değiliz. 

Haberin Devamı

İşte bu yüzden yerel kültürlerle birlikte yerel mutfağı da asla unutmamalıyız. 15 bin yıllık bir sürecin içinde süzüle süzüle gelen o tatlarla büyüdü bu topraklarda yaşayanlar. Onları yok saymak, unutmak bir Japon ve Çinli için nasıl ki kabul edilemez ise bir İtalyan ya da Fransız için mutfağına sahip çıkmak bayrağına sahip çıkmak kadar önemliyse bizim de sofralarımızın zenginliği ile gurur duymamız gerekmez mi? 

Yerel yönetimler o kentlerde yaşayanların aidiyet hissini mutfak ile pekiştirmeyecekler de nasıl pekiştirecekler? Yerel kalkınmayı nasıl sağlayacaklar? 

İtalyan mutfağı ve İtalyan restoranları yerel ürünlerle taçlandırıldı. Peki ya bizde? Geçmişin tüm tatları yerelde ne yetişiyorsa onunla şekillenmişken, şu anda yerel ürünleri sofralarda ve pazarlarda görmek neredeyse imkânsız hale geldi… 

Özetin özeti: Milli ve manevi değerlerimizi olduğu gibi, mutfağımızı ve damak tadımızı korumak da çok hem de çok önemli. Ardı arkası kesilmeyen didişmelerle zaman kaybetmenin ötesine geçmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?..