27.04.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
FIRAT KARADENİZ firat.karadeniz@milliyet.com.tr
Ressam, arkeolog ve Arkeoloji Müzesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu olan Osman Hamdi Bey’in son çocuğu Nazlı Hamdi’nin tuttuğu defter, bizi zamanda yolculuğa çıkaran bir sergiye vesile oldu. Ailenin yakın akrabalarının ya da ziyaret ettikleri insanların kısa ithaflarının yer aldığı defterden yola çıkan, bu isimlerin portrelerinin ve ailenin fotoğraflarının yer aldığı sergi, 29 Nisan’da Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED) açılacak. Serginin küratörü ise Osman Hamdi’nin yeğeni Azize Hanım’ın
torunu olan Prof. Edhem Eldem.
Nazlı Hamdi’nin defteri, 2012’de hayatını kaybeden kızı Cenan Sarc tarafından yaklaşık 15 yıl önce Edhem Eldem’e verilmiş. Fakat Eldem yoğunluğu nedeniyle bu defterle ilgili çalışmasını ancak bu yıl tamamlamış. Eldem, bu serginin gecikmiş olmasından duyduğu pişmanlığı “Cenan Sarc’ın bu sergiyi görebilmesini isterdim” sözleriyle tarif ediyor. Fakat sergiyi oluşturmasını sağlayacak altyapıyı hazırlamasının kolay olmadığını da belirtiyor: “Bir kere bu defterin nasıl oluştuğunu anlamak lazımdı. Bu Nazlı’nın tuttuğu bir defter olsa da defterin sayfalarını dolduranlar Nazlı’nın değil, babasının çevresi. Bazı isimleri bulmak çok kolay oldu. Mesela şair Nigar, Servet-i Fünun dergisinin yayıncısı Ahmet İhsan Tokgöz, arkeolog ve casus Gertrude Bell, Bavyera Prensi Rupprecht Maria Luitpold Ferdinand... Fakat bazı imzalar tanınmış isimlere ait değildi. 1909’da Paris ve Münih’i kapsayan yaklaşık 2.5 aylık bir
seyahate çıkıyor aile. Bazı isimlerle orada tanışıyorlar. Bu isimleri araştırmak gerekiyordu.”
“İnternet iyi kullanırsanız tehlikeli değil faydalıdır”
“Araştırma için Paris’e gittim” diyor Edhem Eldem. “Fakat” diyerek devam ediyor: “Açıkçası artık internet çağındayız. Araştırma yapmak için bir yere gitmemiz gerekmiyor. Bu serginin bir kahramanı varsa o da internettir. Kütüphanelere gidip kitap arayarak bulamayacağınız bilgileri, bağlantıları internetten bulabiliyorsunuz. İnternete çok laf ediyorlar. Özellikle de tutucu olarak adlandırabileceğimiz tarihçiler... Fakat internet iyiyi kötüden, yanlışı doğrudan tefrik etmekten acizseniz tehlikelidir. İyi kullandığınız zaman aksine çok faydalıdır.”
Eldem’in bahsettiği bu bağlantıların en ilginci Osman Hamdi ve ailesinin çıktıkları seyahat sırasında Lüsen’de tanıştıkları Arnold Freiherr von Solemacher ile ilgili. Eldem von Solemacher’in hikayesini internette aradığında ünlü Fransız şair Guillaume Apollinaire ile olan bağlantısını keşfetmiş: “Apollinaire 1902’de Ren bölgesinde gezinirken bu adamla tanışmış. Sonra da yazmış olduğu yarı kurgusal bir hikayecikte bu adamı kullanmış ve onu şatosunu kumar sayesinde oluşturmuş
bir adam olarak betimlemiş.”
“İstanbul’un içinde bir Avrupa vahası”
Sergi Osman Hamdi’nin çevresindeki isimleri bizimle tanıştırdığı gibi Osmanlı’nın modernleşme sürecini de
göz önüne seriyor. Bunun nedeni de Osman Hamdi ve ailesinin Avrupai bir hayat tarzını benimsemesi. Eldem, Osman Hamdi’nin ailesiyle ilgili olarak “Aşırı Avrupai bir aile. Sanki İstanbul’un içinde bir Avrupa vahasında yaşamışlar. Her şeyiyle toplumun geri kalanından kopuk. Bir kabarcığın içinde yaşamışlar gibi” diyor.
Osman Hamdi’nin böyle bir yaşam tarzını benimsemesinin birçok nedeni var. Paris’te eğitim alması bunlardan biri. Diğeri ise görevleri. Eldem “Müze-i Hümayun İstanbul’u ziyaret eden yabancıların mutlaka gördükleri bir
yerdi. Ayrıca bu müzenin müdürü
olarak kendisi de ilgi çekerdi” sözleriyle açıklıyor bu durumu.