Küçük bir kasabada, henüz üniversite eğitimini tamamlamış tek bir ferdin bile bulunmadığı hanelere, gazetelerin düzenli girdiği zamanlar oldu. Bugün inanması güç geliyor.
Milliyet ile ilk öyle bir evde tanıştım. Dedem sadece ilkokul mezunuydu ama koltuğunun altında Milliyet ile eve gelirdi.
Sanırım okunmamış tek bir satırını bırakmazdı. Çünkü saatler boyunca elinde olurdu. Bir kitap gibi.
Önce sayfalarını iki kolunu açarak geniş geniş gözden geçirir, haberleri alırdı. Sonra ince işçiliğe geçer, gazeteyi birkaç kez katlar, sevdiği yazarların köşelerini okurdu.
En son tatlı niyetine bulmacaya geçerdi.
★ ★ ★
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
1995 yılında Avrupa Gazetecilik Öğrenci Forumu’nu (FEJS) Türkiye’de ilk kez düzenlerken ana sponsoru eğitime verdiği destekle bütünleşen Milliyet’ti. O forumun organizasyon komitesi başkanıydım. Forum bittikten sonra da gazetenin stajyer muhabiri.
Eşimle Milliyet’te tanıştım. Nikah şahitlerim Milliyet’in o dönemki Ankara Temsilcisi ve Haber Müdürüydü.
Milliyet’te başladığım kariyerimi farklı kurumlarda sürdürdüm. 2018’de muhabir olarak geri döndüm. Bir süre sonra Ankara Temsilcisi olarak görevlendirildim.
★ ★ ★
Bugün yazılı basın için çocukluğumun koşulları geçerli değil. Hatta çoğunlukla “gazete alıp, okumaktan” demode bir faaliyetmiş gibi bahsedilmesi moda.
Geçenlerde gazeteci olmak istediğini söyleyen bir gence düzenli olarak okuduğu bir gazete olup olmadığını sordum. “Babam alıyor ama ben okumuyorum, internetten takip ediyorum haberleri” dedi.
Alaycı bir ifadeyle “Gazete okuyan var mı hâlâ” diye soranlara verdiğim cevabı ona da tekrarlamak istedim, “İnternette okuduğunuz, televizyonda seyrettiğiniz haberlerin geniş kısmını gazetelerde çalışan gazetecilerin ürettiği özel haberler oluşturuyor. Gazetelerin hakkı etik olarak teslim edilmediği için farkında değilsiniz sadece.”
Sonra vazgeçtim.
Gazeteci olmak isteyip de babasının zahmet edip eve kadar getirdiği gazeteye en azından meraktan göz atmayan birisinin gazeteci olmasının imkansız değilse de, kolay ol(a)mayacağını anlatmaya çalışmak, anlamsız geldi.
Ama onun neden bir gazetede özellikle de Milliyet’te bir başlangıç yapmak istediğini, yönetici olduktan sonra çok iyi biliyorum. Daha önce de defalarca örneğini gördüm.
Milliyet’te gazeteciliğe adım atmak, mesleki kariyeriniz için mükemmel bir başlangıçtır. Siz farkında olmayabilirsiniz ama babanız bunu bilir.
★ ★ ★
Haberin hızla ve üstünkörü tüketilmesi ile yetinilebileceği sadece bir varsayım. Eğer öyle olsaydı, sosyal medyada önce 140 karakterle yetinenler onu daha sonra 280 karaktere çıkarmaz, sonra “flood”lara ihtiyaç duymaz, sonra da kişisel köşe yazılarını aynı hesaplardan yayınlar hale gelmezdi.
Son derece iddialı bir cümle olduğunu klavyede üzerine bastığım her harfin bilincinde olarak söylüyorum ki, yazılı basının fonksiyonunu küçümseyenler, onun devre dışı kalması halinde olabilecekleri tahayyül bile edemeyecek kadar şuursuzluk içinde olanlar.
Yazılı basın için koşulların değiştiğine şüphe yok. Ona değerlerden taviz vermeden uyum sağlanması gerektiğine de.
Milliyet’in önümüzdeki 75 yılda bunun üstesinden gelerek yoluna devam edeceğine hatta öncülük edeceğine inanıyorum.
Çünkü o logosunda bir meşale taşıyor.